13 Şubat 2017 Pazartesi

Öte Dünyadan Mesajlar - Bir DMT Deneyimi



mastodon crack the skye
Artwork: Mastodon Crack the Skye
Ben ne bir madde kullanıcısıyım, ne de içicisi. DMT'yi duymuştum ancak bunun için hiçbir arayışta olmadım, ta ki DMT beni bulana kadar. Onu birkaç kez denedim ama sizinle paylaşacağım bu deneyim, bana bazı cevaplar veren ve sonuncu kullanımım olandı. Bu tecrübeden sonra hayatım tamamen değişti ve sorularım cevaplandı. Bundan sonra da bir daha DMT'ye ihtiyaç duymadım.

Bu son deneyimim gerçekliği parçalayan, egoyu yok eden ve korkuyu bitiren bir deneyimdi. Buraya ulaşabilirseniz yaşayacağınız şeyi söyleyeyim:  öte-aleme, ölüm sonrasına bir dalış! Bunu başarır da bu son noktaya kadar gelirseniz göreceğiniz tek şey ölümden sonraki yaşam değil, aynı zamanda da tüm nedenleri ve nasılları da cevaplayacaksınız. Buna nereden geldiğimiz ve neden burada olduğumuz da dahil.

Biliyorum, buna inanması güç geliyor. Hükümetlerin onlarca yıldır DMT'den haberi var ve bunu yasakladılar, çünkü onun size neler göstereceğini biliyorlar. Şimdi biri bana şunu cevaplasın: Nasıl oluyor da hepimizin her gece doğal olarak salgıladığımız bir kimyasal nasıl oluyor da yasadışı oluyor? DMT ile yönetimlerin yaşadığı sorun, onun yaşam değiştirici potansiyeli!

Bir kere bu eşiği geçip geri döndüğünüzde, artık Dünya'nın gerçekte ne olduğunu ve bunun içindeki sizin rolünüzü biliyorsunuz. Bir daha kontrol mekanizmaları, korkular, etiketler ve ayrım söz konusu olamıyor. Matriksten çıkıyorsun Neo, ve onun arkasında neyin olduğunu biliyor, onun metalden bir makine olmadığını biliyorsun!

DMT deneyiminden yoksun bir insan asla onu alan kişinin nelere tanık olduğunu tahmin edemez. Tanık olunan şeyi zihnin yarattığını varsaymak kolaydır. Gösterilen şeyi hiçbir akıl, ama herhangi bir seviyedeki hiçbir akıl tasarlayıp sunamaz. Varoluşun üstüste ve içiçe katmanlar gibi birbirine örüldüğü, her şeyin aynı anda varolduğu bu ortamda kendi zihnimin bile bir gözlemciden öteye gidemeyeceği insan üstü bir realiteydi.

DMT alan bir insan için baş sorun, yaşanan çoğu şeyi açıklamak için hiçbir dilin hiçbir kelimesinin yeterli olmayacağı.
bulutların üstünde
yüksek alemler (temsilî)

Sadece basit bir psikedelik ilaç olmadığını nasıl bileceğim?


İyi bir deneyimde gördüklerinizden geriye sadece % 5-10 bile getirebildiyseniz şanslısınız. Çünkü bizim madde-tabanlı realitemiz bu yaratımı anlayabilmemiz için çok yoğun. Öbür tarafta herşeyi anlamak öyle kolay, tüm cevapları almak öyle rahat ki. Geri döndüğünüzde bu büyük soruların cevaplanmışlığı duygusuyla dönüyorsunuz. Bazen zihninizde cevapları halen görüyorsunuz ama buraya dönünce çoğunu nakledemiyorsunuz.

DMT'nin bir diğer farkı yolculuk boyunca yaptıklarınızın tümüyle kontrolünüz altında olması. Hiçbir şekilde kafa yaptığınızı düşünmüyorsunuz. Tamamen ayıksınız ve bu alemdeki koşulları bırakıp tümüyle buranın ardında yatan bir başka yeri ziyaret ettiniğinizi biliyorsunuz. Zihninizin uğraşabileceği ya da tasarlayabileceği tüm sınırların ve zamanın ötesinde bir dünyaya gittiğinizi biliyorsunuz. 

Tanımlanamayanı nasıl tanımlarsın? İmkansızı nasıl açıklarsın? Deneyim anlatıcı kelimelerle öylesine sınırlanmıştır ki çoğunlukla görünmüş olan şey anlatılamaz. DMT ile dünya tamamen yer değiştirir. O tümüyle gitmiştir. Realite ondan çok daha güçlü bir şey tarafından silip süpürülmüştür. Üstelik yerine gelen şey organik maddeyi, üç boyutlu uzayı ya da zaman döngüsü gibi hiçbir referans noktasını barındırmaz. 

Çoğu kişinin melek diyeceği bir şey gördüm (aşağıda tecrübemi anlatacağım) ancak bunu böyle dediğim anda onu görmeyenin gözünde kanatlı bir insan resmi belirecek. Bu görünen şeyi muazzam derecede hafife almak olurdu. Bu "melek" katı değil ve dış çeperleri güçlükle seçilebiliyor. O'nun parlaklığı, süper-keskin netliği bile tek başına tarif edilemez. O'nun dokunuşu bedenimin her bir tek atomunu ve ruhumu tanık olmadığım yoğunlukta bir hoşluk ve mutlulukla uçuruyordu. 

Bizi çevreleyen ışık-enerjisi (ya da enerji-ışığı) varlığım Onun kim olduğunu farkettiğinde değişti ve O gülümsedi. Bu son DMT yolculuğumda onların(ve bizim) geldikleri yere, yaşamlar arasındaki yerimize götürüldüm. Tekrar ediyorum, bu yerin ne olduğunu tarif edecek bir kelime yok, çünkü orası tüm kelimelerin ötesinde. O, onu yaratan her şeyin enerjisini taşıyor ve yüksek seviye duygular onu kontrol ediyor. İfadeler yeterli olamıyor çünkü onu enerjisiyle, duyguları ve armonisiyle tecrübe etmek gerekiyor ki nasıl çalıştığı tümüyle anlaşılsın. 

Korku artık hayatınızda rol oynayamaz. Kontrol? Gitmiştir. Ego? Gitmiştir. Bu, yaşam-dönüştürücü, tanımlanamaz ve bu gezegende deneyimleyebileceğinizi en yoğun deneyimdir. UYARIYORUM! 


LÜTFEN DİKKAT!


DMT bir oyuncak MADDE değildir ve farklı şeylerin, eğlencenin falan peşindeyseniz kullanılmamalıdır. Eğer hayatınızı (büyük ihtimalle) köklüce değiştirecek bir deneyime kesinlikle hazır olduğunuzdan eminseniz, ancak o zaman size tavsiye edebilirim. Eğer hazır değilseniz, kötü bir yolculuk yaşamanız muhtemel. Benim size tavsiyem DMT'nin size gelmesine izin verin. O ancak siz hazır olduğunuzda sizi bulur.
büyütmek için resmi tıklayın

DMT etkisindeki görsel netlik öyle inanılmazdır ki hayatta gördüğünüz hiçbir görüntü yanından dahi geçemez. Ayrıca bu görüntüleri çizerek tasvir de edemiyorsunuz. Ancak size bulduğum bir görsel ile bunu bir nebze olsun aktarabilirim belki. Bu örnek, durumu tam ifade etmese de gördüğüm en iyi ifadesi.

Üstte hep gördüğümüz bir ayçiçeği ile allta DMT'nin etkisi altında göreceğinizi bir ayçiçeği örneği.

Size göstermek istediğim şey, tanık olduğum görsel fark tam olarak bu değil. Ama doğru istikamette bir benzetme. Anlayabiliyor musunuz? 

Bu tehlikeli mi?


Yalnızca şaşkınlıktan ölmekten korkuyorsanız, evet (teşekkürler Terence McKenna)! Siz değişmiyorsunuz ama Dünya tamamen bir başka şeyle yer değiştiriyor, sınırlar çözülüp kayboluyor ve sizi birkaç kelimeden ibaret olan bir yere getiriyor. Burada olduğunuzun ne kadar önemli olduğuna dair size bilgi veren bir varlık tarafından karşılanmayı beklemiyorsunuz. Kafanızdaki cevaplanması en güç soruların cevaplanmasını beklemiyorsunuz. Üstelik sorularınız sadece cevaplanmakla kalmıyor, tamamen anlaşılıyorlar da.


Problem şu ki dilimiz öte-alemi tanımlayabilecek kapasiteye sahip değiller. Cevapları görebilirsiniz, onları hissedebilirsiniz ama geri dönüp onları akıllara kazıyacak kadar tarif edemezsiniz.

15 Ocak 2013'teki DMT Deneyimim


Bu defasında ciddi bir şamar yedim çünkü bizi tutsak eden tüm perdeyi kaldırmaya ve öbür tarafta ne olduğunu keşfetmeye niyet ettim..

En başta geleneksel geometrik şekiller gördüm ancak bu seferinde öyle çok çekim hissettim ki ruhum sanıyorum beden kıyafetimi bıraktı ve ayrıldı. Bedenimde çok fazla baskı vardı. Öyle çok ki güçlükle nefes alıyordum. Ama tamamen ─dışarı─ çekildikten sonra her şey değişti!


Huzurdan başka tüm duygular kayboldu. Hayatta önemli gördüğüm her şey anlamsızlaştı ve gülünçleşti. Bir rüyadan uyanmış gibi hissettim. Gerçekliğin çok sığ ve kıt bir parçasından ayrılmış yuvaya dönmüşçesine asıl ve tam gerçekliğimize uyanmıştım.


Bizim, kendini gözlemleyen evren olduğumuzu anlatmak öyle zor ki. Pek çokları için hepimizin bağlantılı olduğunu, her şeyde hepimizin hep bir olduğuna inanmak öyle zordur ki. Biz her birimiz, titreşimini ya da atımını azaltarak evreni bu beden kıyafetlerinden tecrübe eden sonsuz enerji akışlarıyız. 

Ruhumun yukarı doğru çekilip, önümdeki geometrik şekiller içinden terk bedenimi terk ettiğini hissettim. Neredeyse tam üstlerine vardığımda geçite benzer bir şey açıldı ve bu geometrik şekiller ─evimiz olan─ bir başka boyuta sızdı. Bu kesinlikle şimdiye kadar gördüğüm en inanılmaz şeydi!


Varlıkların buluşması


Dikkatimi ilk çeken şey zamanın durmasıydı. Ansızın farkına vardım ki artık zamanın ve mesafelerin hiçbir manasının olmadığı bir yerdeydim.


Duygusal anlamdaysa hissedebildiğim tek şey bir çeşit sevgi ve huzurdu; ancak alıştığımzdan çok daha derin, çok daha güçlü. Burada olumsuz duygular yoktu. Bir sükunet battaniyesinin altında bulunmak gibi.


Şimdi aynı konumdaydım ama yaşamın-ötesinde. Burası saf enerji ve titreşimdi. Her şey diğer tüm şeylerle kelimelerle tarif edemeyeceğim bir bağlantı içindeydi. Görüntüsel manada, biliyorum bu bir anlam ifade etmeyecek ama, bu bağları hem görebiliyor, hem de göremiyor gibiydim. 

Halen şu geometrik ızgara içindeydim ve o benimle birlikte hareket ederken hemen önümde, mavi renkte ışıyan saydam bir elin uzandığını gördüm. Yukarı baktığımda o gördüğüm en güzel, olağanüstü bir varlıktı. Ruhum ve altımdaki beden bu varlığın bana gülümsemesiyle ağlamaya başladım. Varlık öylesine parlak ve saydamdı ki özelliklerini belli belirsiz seçebiliyordum.

Onun içinden arkayı görebiliyordum ve muhteşem bir pırıltısı vardı. Bana dokunması içimdeki tüm atomları yeniden canlandırdı; hem ruhumu, hem de altımdaki beden kıyafetimi. (Ç.N: Eterik bir kıyafetten, temsili bir bedenden bahsediyoruz. Fizik beden kendi dünyasında hareketsizce yatıyor.) Sanki tüm varlığım coşku ve sevgiyle öylesine dans ediyordu ki başka her şeyi silinip süpürülmüştü.

Ruhum ansızın farketti ki bu varlıkla ezelden beri tanışıyordum. O, tüm yaşamlarım boyunca her gerektiğinde bana destek olmak için burada bulunandı. Beynim bunun nasıl olabileceğini anlamıyordu ama ruhum onu tekrar görebilmek için coşkun bir sevinçle dans etmeye devam ediyordu.


Elimi tutup yukarı doğru bana eşlik etti. Beni sınırlayan geometrik şekiller arkamda kaldıysa da mercanı andıran bir tür bariyer ile çevrelenmiştim. Bunun ne için olduğunu sordum. Bana, burada her zaman memnuniyetle karşılanacağını ama hem kendimin hem de onların güvenliği için bir gözlemci olarak kalarak fazla yaklaşmamam gerektiği ya da yaşamlar arasında kullandığım yerlere erişmemem gerektiği söylendi. 

Onun gibi buradaki daha uzakta hareket eden başka varlıkları da görebiliyordum. Hepsi ışıktı ama tarif etmesi olanaksız bir şey. Her şeyin enerji ve duygusu ışığı yaratmıştı. Gerçek manada mesafe yoktu ve tüm zamanlarda ve mekanlarda bulunabileceğimi hissediyordum.

Hala elimi tutarken beni bizim/onların geldiği yerin yakınına götürdü. Bu enerji yapısının/binasının içinde (bina kelimesi bu yapıyı tanımlamaktan çok uzak ama kelimelerle yapabileceğimin en iyisi bu) kendi varlığımı hissedebiliyordum. Bu bütünün bir parçacığıydım ve dünyada, kendi içimden geçen bir madde tecrübesini edinmekteydim. Burada artık hiç yalnız hissetmiyordum. Hatta ben bu yerin kendisi ve bütünün parçasıydım.


Varoluşumuzun "katı tarafı" ilüzyondu ancak onu da biz yaratmıştık. Madde bazlı beyinlerimizin bu yeri ve alemi bedenlerimizde yaşarken kavraması mümkün değildi. Orada, asıl evimizde tüm cevaplar ortadaydı. Akla gelebilecek tüm sorularsa biz onları zaten bildiğimiz için gayet açıktı. Sadece onları bildiğimi hatırlamam gerekiyordu.


Cevapları buluyordum derken, teker teker soruyor ve cevap alıyor anlamında demiyorum. Özümden aynı anda akan binlerce cevapları kastediyorum. Beynim küçük bir zerresini bile anlamaya yetişemiyordu ama özüm cevapların yarattığı enerji ve keyifle parlıyor, ne varsa kavrayıp yutuyordu.


Nereden geldiğimizi artık biliyordum. Şeylerin nasıl işlediğini artık biliyordum. Neden hatırlamadığımızı, doğmadan önce ne olduğunu, öldükten sonra ne olduğunu... Enerjinin kuvvetine bakıyordum ve Onun ne olduğunu çok iyi biliyordum. Çünkü bu her şeyin gerçekleştiği, ve defalarca buradan gidip geldiğim yerdi.

Kafama bir soru düşerken, daha tamamlanmadan cevabını buluyordum. Her şey son derece açık ve net, anlaşılması ise kolaydı. Kendime gülüyordum; çünkü beynim yaşadığı imkansız şeyleri rasyonel bir şekilde kaplara oturtmaya çalışıyordu ancak başaramıyordu.

Yavaş yavaş bu yerden uzaklaşmaya başlıyordum ki eski dostum beni bıraktı ve gülümsemelerin en güzeliyle bana baktı. İkimizde geri dönme vaktimin geldiğini biliyorduk. Dönüş yavaşça gerçekleşirken zihnimin bu keşfettiklerimi ne derece geriye getirebileceğim konusunda endişe duyuyordum. Ben bunu düşünmeyi bitirmeden o çoktan aklımdan ne geçtiğini bildi ve bana her şeyi geri götüremeyeceğimi, çünkü madde-bazlı boyutlara dönerken her şeyin sıkıştırıldığını ya da yoğunlaştırıldığını söyledi. Özüm onları taşıyabiliyordu ama beynim değil. Ayrıca bana, bunları zaten önceden de bildiğimi, ve tekrar bileceğimi hatırlattı ve sımsıcak bir şekilde şunları söyledi: “Sadece kendin için yarattığın bu gösterinin tadını çıkar. Sana hiçbir zarar gelemez. Cevaplar sana geldikçe zihnin de hislerini ve duygularını hatırlayacak.”

Ben DMT'yi kendim edinmedim. Ben hazır olduğumda o beni buldu. Bu konuda konuştuğum birkaç kişi de aynı şeyi söylediler. DMT kesinlikle bir oyuncak ve zihin meşgalesi değil! O tüm inançlarınızı darma dağın edebilir ve kuvvetlem muhtemel hayatınızı tüm açılardan değiştirebilir. Son düşüncemdir.

Son düşüncem...


Dünya üzerindeki yaşam benim için tamamiyle değişti. Yaşayan, yani canlı şeyleri daha fazla önemsiyorum. Bu hayattaki sorunlar, acılar hiçbir şey ifade etmiyor. Yeniden doğduğumuz her defasında, diğer yaşamlardan duygular ve tecrübeler getiriyoruz. Ama bunlar ruhumuza kilitlenmiş ve zihin bilincimizden gizlenmişler. Bu "veri" zihinde/kafada değil; o tüm uzay zaman boyunca atomlara saçılmış durumda. Her şey "bağlantılı" olduğu için bu veriler de öyle. 


Merak edebileceğiniz birkaç şey daha...


Bu bedenlerimizle hamilelik döneminde, aşağı yukarı 3 aylıkken buluşuyoruz. Ancak hamilelik boyunca ve doğumdan sonraki birkaç ay boyunca bedenimizi oldukça sık terk ediyoruz. 

Aynı zamanda hem burada, hem de oradayız. Ben buna ruh bölünmesi diyorum. Bedenimdeki ruhum tamamının sadece bir parçası. Diğer taraftaki parça çok şeye müdahil olamıyor çünkü O burada olup bitene odaklanmış durumda oluyor. 

Yetmiş yıl burada uzunca bir zaman olabilir ama orada neredeyse başladığı gibi bitiyor. 

Ebeveynlerimizi bir dereceye kadar biz seçiyoruz. Her birimiz bu hayata bir takım hedeflerle geliyoruz. Ebeveynlerimizi de işte bu hedeflerimize ulaşmada yardımcı olabileceklerden seçiyoruz. Bu sebeple birkaç ila bir sürü ebeveyn seçilebilir. Ancak, bizim için en iyi, ya da bizi en güzel yetiştirecek ebeveynleri değil de hedefimize bizi ulaştırabilecek olanları seçiyoruz.


Hedefiniz ne olursa olsun; hayat sürekli dümeninizi o tarafa kıracaktır. Ona ister ulaşın ya da ulaşamadan  yaşamınızı yitirin, farketmez. Eğer yaşamınız sürekli tekrarlayan döngülere giriyorsa belli ki bu tekrarlayan yoldan öğrenmeniz gereken bir şey var. 

Eğer intihar ederseniz cehennem ya da bir lanetleme yok. Ancak olay şu ki, tekrar gelecek, ve aynı şeyleri tekrar, tekrar ve tekrar yaşayacaksınız. Ta ki hedefe ulaşana kadar. Bu seçiminizle olacak; zorlama değil. Amacınıza ulaşamazsanız ilerleme kaydedemezsiniz. Bu yüzden ona ulaşana kadar ilerlemek isteyeceksiniz. 

İnsanoğlu genelde zengin ya da başarılı olmanın mücadele ve çabaya değer olduğu görüşünde. Ama asıl başarı amaçlara ulaşılması. Çünkü bu hayatta yaşanan güçlükler bir sonraki hayatta yaşanmak zorunda kalmazlar. 

Biz acı çekmeyi kötü bir şey olarak anıyoruz. Ama yetmiş ya da bilmem kaç yıl bu bedende geçen yaşam büyük resimde sadece bir kalp atışından ibaret. Beden acı çekiyor olabilir ancak ruh deneyim kazanmaktadır ve Ona zarar gelemez. 

Hayatınızda sizinle daha önce bağlantıya geçmiş olan bir ila beş kişi olabilir. Bana öyle geliyor ki dünyaya tekrar girmeden önce planlanmış, birbirlerine yardım etmek için bir araya gelen küçük çekirdek gruplar olabilir. Kendim bu kategoride hayatımda iki kişi keşfettim.


Ölüm anında korku ve kuşkuya yer olmayacak. İnsanlıktan saklanan bu rüyadan uyanmaya başlayacaksınız. 

Kaynak: Hidden from Humanity

Çeviri: Emre Güney 'e emegi icin tesekkurler!


Öte dünyadan mesajlar - Bir DMT deneyimi

By Emre GUNEY on Dec 23, 2016 11:36 pm



12 yorum:

güzel yazı.
buarada ingilizcesi olan varmı ya terence mckenna nın bir sürü videoları var, çevirebilcek falan?

Bu dmt nedir ben anlayamadim. Icilen biseymi. Bende ruyalarimda gercekustu seyler goruyorum. Orda gordugum seyleri ne cizebiliyorum nede ifade edebilcek kelime bulabiliyorum. Bir arkadasima anlatmistim ruyalarimi sen astral yolculuk yapiyorsun dedi. Bu yukarda anlatan kisi yasamin sirrini cozdugunu soyluyor fakat ondan bahsetmemis.

Emre nin ingilizcesi cok iyidir. iletirim ona.

dmt bazi bitkilerde hazir olarak bulunan ayni zamandada bedenimizin kendi urettigi bir maddedir. Bedende yeterince salinim olunca ucuncu gozumuz aciliyor ve tv izler gibi izliyoruz. Eger beden yeterince uretemiyirsa bazilari disaridan cay yada baska bitkilerle aliyorlar. O zaman bu tur deneyimleri yasiyorlar. uyanik halde astraller yasiyorlar. Dmt salgilayan bitkiler diye arastirirsaniz bulursunuz. peruda yerlilerde icinde dmt maddesi olan cay var. guney amerika ulkelerinde cokca tukedilgini duymustum. Turkiyede satisi yasak bir cay. Bir ara tv de 49 diye bir dizi vardi.Bu konu islenmisti.

Geçen sene Star Tv de Erdal Beşikçioğlunun başrolünde oynadı 46 dizisinde işlenmişti , harikaydı

😂😂 ben 49 diye hatirladim. Duzeltme icin tesekkur ederim.

"Eğer intihar ederseniz cehennem ya da bir lanetleme yok. Ancak olay şu ki, tekrar gelecek, ve aynı şeyleri tekrar, tekrar ve tekrar yaşayacaksınız. Ta ki hedefe ulaşana kadar. Bu seçiminizle olacak; zorlama değil. Amacınıza ulaşamazsanız ilerleme kaydedemezsiniz. Bu yüzden ona ulaşana kadar ilerlemek isteyeceksiniz." Burda anlatılmat isteneni bir türlü anlayamyorum.tekrar gönderilmekten kasıt nedir? Burdaki amacımızı nasıl öğrenebiliriz?

Alinmayan derslerin tekrari icin kaldigimiz yerden devam ederiz yasama. olmussek ve tekamul eksikse geri donuyoruz. Reenkarne oluyoruz yeni bedende yeni mekanlarda. Buraya gelis amacimizi yazmistim bir cok yazimda. Tekamul yazimi okuyunuz lutfen.

Teşekkürler aasma estefan.

Ben tekrar tekrar geldigimize inanmiyorum. Sadece bu gelisimi biliyorum cunku, oncekiler varsa hatirlamiyorum. Hatirlamadigim seyden nasil ders cikaracam. Yani bu sefer gelisimde neyi cozmek zorundayim bilmiyorumki, o yuzden inanmiyorum.

46 dizisini ınternetten izledim nasıl kaçırmışım onu seyrettikten sonra yazınızı daha iyi anladım elinize yüreğinize sağlık sayende bir sürü şey öğrendim sevgili aasma.

Bir şeyi anlayıp hazmedene kadar ölseniz ya da intihar etseniz bile ayrı bir hayatta da olsa onu tekrar yaşayacaksınız demek istiyor. Aynı durumu yani. Başka koşullar, farklı ortamlar, farklı yaşamlar ve başka insanlarla da olsa bir konuda aydınlanana kadar aynı duruma tekrar düşeceksiniz. Bu yüzden olaylara bakış açılarımız, algılarımız, yargılarımız çok önemli. Sürekli şekilde kendi gözlemcimiz olup ilerlemeliyiz. Yani kişisel, ruhsal gelişme, aydınlanma. Evreni tanımak için kendini tanı demiş Sokrates.

Yorum Gönder