6 Mayıs 2016 Cuma

Ali'den Geciyoruz. Muhammed'e Erecegiz

Devir Ali devri. Ali'den geciyoruz. Muhammed'e Erecegiz. (Gelen cumle)

Ali'den gecmenin ne oldugunu anlamak icin once peygamberimiz bu konuda neler demis ona bakalim. Bazi kaynaklara gore peygamberimiz cevresindekilere; "Ben ilmin sehriyim, Ali ise kapisidir." veya "Ben hikmet eviyim, Ali de onun kapisidir." demis. Bendeki bilgide ise; Peygamberimiz; "Ben ilimsem, ilmin kapisi da Ali'dir. Bana gelmek icin once Ali'den gecmeniz lazim." demistir. Burda en dikkat etmemiz gereken sey ilme yapilan vurgudur. Ilim; ogrenmek, dogruyu bulmak, 'Ol' kivamina gelmek demektir. Simdiki deyimimizle kollektif bilinc agina erismek, uyanmak ve yukselmek demektir. Muhammed'e ermek ise; ilimden doyuma ulastiktan sonra sevgide bulusmak demektir.

Bu baglamda "Devir Ali devri. Ali'den geciyoruz, Muhammed'e erecegiz" cumlesinde anlatilmak istenen; su anda buyuk uyanis icin yogun bir egitim ogretim doneminde oldugumuzdur. Bilinclerimiz aciliyor, farkindaligimiz artiyor, hem doga hem de bedenimiz uyaniyor. Yogun bir okuma, arastirma, yazma, istegiyle yarisiyoruz. Uyanista olanlar kitap yaziyor, blog aciyor, sifa dagitiyor, web sitesi kuruyor, grup sayfalari aciyor veya seminerler yapiyorlar...muthis bir bilgi paylasimi agi oruyorlar..orumcek gibi..

Yillardir bizden gizlenen ve dikkatimizden kacirilian tum ilimleri tek tek kesfediyoruz. Zamaninda kiymeti bilinmemis tasavvuf ilmini yeniden masaya yatirdik...Hak iadesi.... Bu yogun egitim doneminden gectikten sonra doyuma ulasip sonrasinda gercek ilim deryasinin kapisindan yani Ali'den iceri girecegiz. O kapidan girmek demek uyanisi tamamlayip yukselmek ve Levhi Mahfuza erismek demektir. Sonrasinda yeniden, tipki cocukken oldugu gibi masumiyete ve sevgiye demirlenecegiz. Yani Muhammed'e erecegiz.

Dahada ilerisi....bir ask hikayesi...


 
 
 
 
 
Sevgiler!
 
 
 

Hu ile Ol'anlar Hak'lanir


Hu ile Ol'anlar Hak'lanir (Ekrana gelen cumle)

(Bu cumleyi her bilincten olanlarin anlayabilecegi sekilde aciklayacagim.)

Manasi; 'Hu' sesiyle zikredenler, 'Ol' (Yani guzel insan kivami) kivamina gelerek yaradanca 'Hak' esmasinin kudretiyle odullendirilirler.

Daha anlasilir yazarsak; 'Hu' mantrasinin titresimi ile bedensel titresimini yukseltenler belli bir zaman sonra enerji frekansini yukselterek yaraticiya kalp alanindan baglanirlar ve O'nu hissederler. Bu da 'Hak' ile odullendirme olmus oluyor. 'Hak' Allah'in bir esmasidir. Mana olarak O'nun nuru ve rahmetidir.

Bu kelimeyi arastirirken Hallac-i Mansur'un "En-el Hak" dedigi icin cok aci bir sekilde katledildigini ogrendim. Ahde vefa icin onu rahmetle anip, kisa bir hikayesini paylasmayi borc bildim.

Kucuk yaslardan itibaren Kuran ilmine merak salmis ve ileriki yillarda sufilik dersleri almis bir tasavvuf alimidir. Fikirleri kitleleri etkilemis, hatta baska sufi ve ailmlere isik olmus...Taaki "En-el Hak" sozunu soyleyene kadar. Tutuklanip bir sure sonra da katledilmis. Onun hakki ise simdilerde anlasilarak iade ediliyor. Tipki Mevlana, Ibni Arabi, Haci Bektasi Veli ve daha bir coklari gibi...

Sevgi ile aniyoruz, haklarini iade ediyoruz...




          Bundan sonrasi farkli kaynaklardan yaptigim bir derlemedir.

Hallac-ı Mansur “Ene’l-Hak!.. Ene’l-Hak!.. Ene’l-Hak!..” (Ben Hakkım!) diye diye inlerdi.

Halk ikiye bölündü. Bir kısmı zâhire göre hükmetti, Hallac-ı Mansur’u inkâr etti ve sözüyle dinden çıktığını ileri sürdü. Bir kısmı da Hallac-ı Mansur’un bu sözüyle benliğini reddettiğini ve Hakkı dilediğini savundu.

Hallac-ı Mansur mahkemeye çıkarıldı, hapse atıldı, kendisine işkence edildi. “Ene’l-Hak deme! Hüve’l-Hak (Hak Odur) de!” dediler.

Hallac, “Bizim için de Hak Odur!” dedi.

İbn-i Atâ haber gönderdi:

“Özür dile ki zindandan çıkarsınlar!”

Hallac, “Ben ne dedim ki özür dileyeyim? Ben Halık’ı bırakıp halka yalvarmam!” dedi. Bir yandan da “Ene’l-Hak! Ene’l-Hak!” diye feryat ediyordu.

Bağdat uleması Hallac’ın katledilmesi için fetva verdi. Nihayet fetva gereğince Hallac idam edildi.

Şiblî, Hallac-ı Mansur’u rüyasında gördü ve sordu:

“Sana azap eden ve seni asan halka Cenab-ı Hak nasıl muamele eyledi?”

Hallac:

“Benim hakkımda halk ikiye bölünmüştü. Bir kısmı benim hâlimi bilirdi. Bana şefkat ederdi. Bir kısmı da benim hâlimi bilmezdi. Şeriatı muhafaza ve Cenab-ı Hakk'ın emrini yerine getirmek için bana azap ederdi. Cenâb-ı Hak her iki bölüğe de rahmet eyledi. Çünkü her ikisi de masumdu!”

Bir derviş rüyada gördü ki, şeytan Hallac-ı Mansur’u görünce şaşırdı ve şöyle dedi:

“Sen ‘Ene’l-Hak’ (Ben Hakkım!) dedin. Ben ‘Ene’l-Hayr’ (Ben hayırlıyım!) dedim. Sana rahmet olundu, bana lânet edildi. Bunun hikmeti nedir?”

Hallac-ı Mansur şu cevabı verdi:

“Sen enaniyetine güvendin ve benlik eyledin. Ben ise enaniyetimi inkâr ettim, benliği kendimden uzak eyledim. Benliğimi Hak'ta gördüm!”
(Alinti)



                                 En-el Hak /  Hallac-i Mansur

Temelinde Kuantum fiziğine yakın olan yaklaşımla evrilmiş En El-Hak felsefesi, şimdiki zaman dilimine göre yani an`da işlevselleşir. Yine ona göre bilgi bedende gizlidir zaten, geçmişte veya gelecekteki hiçbir şeyle ilgili değildir. Her şey sadece şimdide ve an‘dadır ve bu an‘ın seçilmiş deneyimidir yaşamdaki sürekliliğin kendi gerçekliği.

Tanıklık yaptığı veya deneyimlediği olay ve olgular karşısında üzülmez veya asla pişmanlık duymaz. Çünkü insan yaşadığı duygusunun tüm anlarına kendi zihninde denetim yapabilme kapasiteye sahip olan bir varlıktır. İnsanın kemalete ereni, insan-ı kamil olanı, ancak belli bir deneyimde hangi duyguyu hissetmek istediğini seçme yeteneğine, yine geçirmiş olduğu kendi evriminden dolayı bu olanak ve imkan kendisinden vücut bulmuştur

Bazen de çoğu insanın gelişi güzel ve kontrolsüz duygusal karşılıklarını gereksiz görür ve onları asla deneyimlemez. Mantıklı düşünme yerine, veya duygusal bedenin korkuya dayanan hayatta kalma içgüdüleri yerine, yaşam kararlarını verir ve ona göre seçimlerini kendisi belirleyerek özgürce yapar. Yüksek sezginin ilahi akışta işlediğini ve duygusal veya zihinsel bedenin tutarsızlığına maruz olmadığını kendi pratiğinde deneyimliyerek bilgi edinir. Kendisinin özgür iradesiyle karar verip seçtiklerinden başka nedenlere gereksinimi yoktur onun.

En-El Hak felsefesinin insan yaşamındaki evrensel varoluş dokusunu kavrayan ve onu yaşamla buluşturan ana tema, kişideki varoluş aşamasını İnsan‘i Kamil‘e erdiren, olayları ve olguları deneyimlerken, kendisini gözlemleyerek varoluşun bir ve bütünündeki tanıklığını etkin kılarak hayatı oluşturur…“

Kaynak: http://yuvayayolculuk.com/en-el-hak-felsefesi.html



                         "En-el Hak" felsefesini anlatan guzel bir kitap cikmis. Tavsiye ederim.



Tek bir cümle... Adeta bir mühür gibi... Yüzyılların ardından günümüze kadar geldi...

İlk defa bu sır bu kadar açık bir şekilde halka ifşa edilmiştir. Bu sır hiçbir zaman dergahların dışına taşmamış ve taşmamasına da özen gösterilmiştir. Çünkü bu sır tek bir sözle halka açıklandığında anlaşılması mümkün olmayan bir bilgidir. Bu bilginin derinlerine nüfuz edebilmek ve ne anlatmak istediğini kavrayabilmek için inisiyasyondaki o büyük zincirin bir halkası olmak gerekir.

Hallac-ı Mansur'un bu sırrı açıklaması aslında o devrin halkı için değil, ahir zamanı yaşayan bu devrin halkı içindir. Hallac-ı Mansur o dönemde bu sırrı bu şekilde açıklamamış olsaydı, o devirden bu devire kadar bu sır üzerinde bu kadar büyük araştırmalar yapılamayacaktı. O nedenle Hallac-ı Mansur'a bu sırrı o devirde açıkladığı için çok şeyler borçluyuz… Şu anda biz hâlâ tek bir cümleye sıkıştırılmış olan bu sırrın mahiyetine ulaşmaya, derinliklerine inmeye çalışıyoruz.

Hallac-ı Mansur tek bir cümle ile, Kuantum Düşüncesi'nin başlangıcını oluşturmuştu. "En-el Hak" sözü, bilimsel bir ifadeyi içermektedir. Parça bütüne aittir ve bütünün bilgisini taşır. Tüm kainat insanın içinde, insan da o kainatın içindedir. Bu sözler, Kuantum biliminin bugün ortaya koyduğu felsefi düşünce ile örtüşen bir kelâmdır.

Kitabın sayfaları arasında Hallac-ı Mansur'un Gizli Öğretisi içinde mistik bir yolculuğa çıkacaksınız. El Mansuri soyundan gelen Şekip Mansuroğlu'ndan aldığı çok özel bilgilerlerle bu kitabı hazırlayan Yazarımız Kevser Yeşiltaş diyor ki: Binler binleri eledim de kaldı iki, kolaysa seç birini, önümde beyazdan bir kapı, yoktur ne tokmağı ne kilidi, elimi uzattım olmadı, sordum "onu neyle açmalı?"


Hadi şimdi o kapıdan içeri birlikte girelim...



Sevgiler!

Aasmaestefan@gmail.com