19 Aralık 2022 Pazartesi

2023- Değişim, Dönüşüm ve Devrimlerin Başlangıcı



Pandemi bütün dünya genelinde hayatımızda bazı kalıcı değişimler yaptı. Uzaktan eğitim, uzaktan çalışmak, online alışveriş, yaygınlaştı ve misafir ziyaretleri azaldı. Evlere kapanmak zorunda kalmak bireyselliğimizi güçlendirdi ve sosyalleşmemizi sınırladı. Şimdi güya normalleşme var ama hala bu saydıklarımızın etkisindeyiz diyebilirim. Sanki kollektif bilincimize bir format atıldı ve resetlenerek yeniden programlandık. Davranışlarımız, ilişkilerimiz, beklentilerimiz, hayata bakış açımız ve beden sağlığımıza duyduğumuz ilgi değişti. 

İşlerini kaybedenler, evliliklerini bitirenler, iflas edenler, ülke değiştirenler, yakınlarını kaybedenler veya sağlığı tehlikeye girenler…Ne çok şey yaşandı iki sene içinde. Bazı insanlar bu süreçte aydınlanma yaşarken bazıları da daha da geriye çekildi. Bazı zenginler, durumu kendi lehine değerlendirip daha da zenginleştiler. Toplumsal eşitsizlikler dahada büyüdü. Orta sınıflar hızla fakirleşmeye başladı. Ekonomik krizler derinleşti ve baskıcı rejimler arttı. Eskiyi muhafaza etmek isteyen yaşlı yöneticilerle, yeniyi inşa etmek isteyen gençler arasındaki iletişim koptu, uçurum büyüdü. Değişime karşı direnen otoriter liderlerin küstürdüğü gençler, umutlarını kaybederek ülkelerini terk ediyorlar. Hayat pahallılığı ve kontrolsüz yükselen fiyatlar, insanları zor durumda bırakıyor. Eğitim sistemleri çökmüş durumda ve adaletsizlikler, haksızlıklar diz boyu. Bazı ülkelerde grevler hızla artıyor, bazı ülkelerde; insanlar özgürlükleri için protestolar yapıyorlar, hayatlarını kaybediyorlar. Dengesiz bir vergi dağılımı var ve fakirden alınan, zenginlere pay ediliyor. Kapitalist sistem insanları eziyor. 

Dünyada en son buna benzer olayların yaşandığı dönem; Fransız ihtilali dönemiydi. Otoriter yöneticilerin baskısı altında ezilen insanlar, haklarını ve özgürlüklerini kazanmak için sokaklara döküldüler ve büyük bir değişimi başlattılar. Şu an İran’da olanlar da benzer bir dönemin başlangıcı gibi. Dünyadaki değişimin küçük bir fragmanı olarak düşünebiliriz. Ben yıllar önce, İran da büyük bir değişimin, özgürleşme hareketlerinin olacağını ve bunun dünyadaki benzer başka ülkelere örnek olacağını yazmıştım. İran’daki gençlerin özgürlük mücadelesi başarıyla sonuçlanırsa, insanlık için büyük bir umut olacaktır. 

2023 Mart ayında Plüton gezegeni Kova burcuna geçiyor ve 20 yıl sürecek bazı değişimleri, dönüşümleri tetikleyecek. Kova burcu; özgürlükleri, devrimleri, bilimi, teknolojiyi ve kitlesel hareketleri temsil eder. Plüton bu konularda değişim, dönüşüm yapmak için Kova burcuna destek verecek. Grevler, protestolar, hak ve özgürlük arayışları artabilir. Dinlerle ilgili güncellemeler, yanlış bilinenlerin düzeltilmesi de söz konusu olabilir. Aksi halde şu anki orta çağ aklıyla, ilerleme kaydedilmesi mümkün değil. 

Yıllardır bahsettiğimiz büyük değişim ve dönüşüm öncesi mevcut tüm sistemlerin çöküşünü bütün ülkelerde görmeye başladık. Gıda sıkıntısı, akaryakıt ve enerji sıkıntısı, hayat pahalılığı, sağlık ve ilaç sisteminin çöküşü, dijital para, borsa, bankacılık alanındaki sıkıntılar artık hayatı zorlaştırıyor. Herşey yeni düzenlemelerle halkın hizmetine yeniden sunulacak. Bunların işretlerini göreceğiz. Her ülke bütün bu dönüşümleri kendi koşullarına göre yaşayacaktır. Bu değişimler öyle yada böyle olmak zorunda. Direnenler kaybederler. 

Türkiye için; söylem değil, eylem zamanı.

Cennet ülkemde; yirmi yıllık çöküş ve talan planı başarıyla uygulandı. Ülke; hırsızların, dolandırıcıların, uyuşturucu baronlarının, mafyaların, organize suç örgütlerinin, terör örgütlerinin, sapkın-pedofili tarikatlarının ve onüç milyon mültecinin elinde rehin kalmış durumda. Ahlaksızlık, fakirlik ve adaletsizlik her alana yayılmış. İnsanlar ekonomik sıkıntılardan, kendi derdine düşmüşler ve birbirlerinden kopuk yaşıyorlar. Zor koşullar bireyleri, başkalarının derdine karşı duyarsız yapmış. Hayvanlara eziyet ediliyor, çocuklar evlendiriliyor ve istismar ediliyor, halkın küçük bir bölümünden tepki geliyor. Diğerleri sus-pus. Gelişmiş bir ülkede bunlar olsa, yer yerinden oynar. Ama ülkemizde, bir avuç insanın çabasıyla bu acı ve utanç verici durumlar, duyurulmaya, düzeltilmeye çalışılıyor.

Her alanda bir yozlaşma ve çöküş yaşanıyor. Devletin bütün kurumları suça, yolsuzluklara bulaşmış durumda. Devletin resmi arabaları, uçaklarıyla uyuşturucu, silah ve kara para taşınıyor. Ordu ve güvenlik kuvvetleri, millete değil, bir kişiye hizmet ediyor. Bekçiler çok büyük güvenlik sorunu ve ilerde sıkıntı yaratacaklar. Ülkeyi suç örgütleri ve  mafyalar yönetiyor. Bu karanlık süreçten çıkmanın tek yolu, demokratik bir seçim. Onun da şu anki koşullarda olması biraz zorlayıcı. Çünkü seçimde her türlü hukuksuzluk ve hırsızlık için planlar yapıyorlar. Kaybetseler bile vermeme planları hazırlıyorlar. Halkın, eyleme geçerek elini taşın altına koyması ve sandıklara sahip çıkması gerekiyor. Zira bu son seçim olabilir. 

Giden oyları geri getirmek için, din ve milliyetçilik üzerinden oy devşirme mühendisliği yapıyorlar. Düşük zekalı insanlar da onların bu tuzaklarına düşüyor tabiki. Suriye’de savaş planı yapıldı olmadı. Çünkü sahipleri izin vermedi. Şimdi de Yunanistan’a sardılar. Onbeş senedir işgal edilen adalar şimdi akıllarına gelmiş…O da olmazsa, son çare iç karışıklık çıkartmak. Koltuk sallantıda, çalınan yüz milyarlarca dolar tehlikede. O yüzden kaybetseler bile vermemek için her yolu deneyecekler. Halk ve muhalefet liderleri birlik olurlarsa, kesinlikle bu süreci başarıyla atlatabilirler. Hiç bir güç, halkın iradesinin karşısında duramaz. Sedat P. seçimlere yakın çok ifşaat yapacak yine. Önceden videolar hazırladı ve güvenli bir yerdeler. Kendisi engellense bile, videolar bir şekilde yayınlanacaktır. Ülkeyi peşkeş çektileri araplardan çok fazla para sözü alındı. Seçime yakın, bol bol dağıtılacak, enflasyon kagıt üzerinde düşürülecek ve sahte bir bahar havası yaratılacak. İnsanlar buna kanıp yeniden oy verirlerse, hayatlarının en büyük darbesini yiyecekler. 

Ülkenin yeniden kurtuluşu sadece ve sadece muhalefetin seçimi kazanmasına bağlı. Onlar kazanırsa her şey doğru ve hızlı adımlarla düzeltilmeye başlanacak Ama şimdikiler kazanırsa, her şey daha kötüye gider, fiyatlar daha da yükselir, bir daha da demokratik bir seçim olmaz. Cumhuriyetin tüm temelleri yok edilir. Ülke iyice batırılıp Arap’lara pay edilir. 

Atamızın mirası olan bu topraklarda yeniden Cumhuriyet değerlerine bağlı, çağdaş ve kendi kendine yeten özgür bir millet olmak istiyorsak, muhalefetin adayı kim olursa olsun, koşulsuz destek olmalıyız. Aksi halde bir daha asla başka bir şansımız olmayabilir. Artık zaman, herkesin taşın altına elini koyacağı zamandır. Söylem değil, eylem zamanı. 

Sevgiler,

Aasma Estefan

Aasmaestefan@gmail.com



18 Aralık 2022 Pazar

Vazgeçtiğin Kadar Kazanırsın

 

Bazı insanlar; çok güçlü, zengin ve fazla mal sahibi olmak için ömürlerini tüketirler. Onlar madde dünyalarını genişletirken, içlerindeki manevi dünyalarını küçültürler. Diyebilirsiniz belki, insan hem zengin, varlıklı olup hem de manevi tarafını güçlendirebilir. Malesef bu ikisi bir arada pek olmuyor. Çünkü maddesel tüm hazların kaynağı egodur. Egolar, insanın zihniyle-kalbi arasına perde çekerler. Böylece o kişi kendi gerçek varlığından kopuk yaşar. Biz buna ‘ilizyonda kaybolmak’ diyoruz. Elbette yaşamak için çalışmak ve para kazanmak zorundayız. Ancak öylesine bir denge kurmalıyız ki, madde dünya bizi kontrolü altına almamalı ve dünyaya  niçin geldiğimizi unuttturmamalı. Ruhsal gelişmemizin sağlıklı olmasi için hayatı, her anlamıyla dengede yaşamayı öğrenmeliyiz. 

Hepimiz şu soruları kendimize sormalıyız:

-Bizim için maddi kazançların bir sınırı var mı? 

-Belli bir noktada durabiliyor muyuz? 

-Ya da kazandıklarımızın bir kısmını, ihtiyacı olanlarla paylaşabiliyor muyuz? 

Tibet rahiplerinin yaşam tarzlarına baktığımızda; görürüz ki, hepsi tek tip kıyafet giyerler ve inzivalarla; maddesel hazlardan, egolardan kendilerini arındırırlar. Tüm çabaları, kendi iç dünyalarını zenginleştirmektir. Bunu da, bağımlılıklarından kurtularak, sahip olduklarını başkalarıyla paylaşarak ve yardım ederek sağlamaya çalışırlar. Çünkü bilirler ki, kazanmak için önce kaybetmeleri gerekir. İnsan birşeylerden vazgeçmeden, kazanamıyor.

-Peki biz, kazanmak için nelerden vazgeçebiliriz? 

-Çok sevdiğimiz şeylerden vazgeçme cesaretini kaçımız gösterebilir? 

-Mesela, Alakır vadisine yerleşen aktivist karı-koca gibi şehir yaşamlarına, paraya, makama, arabaya, veda edebilir miyiz?

İnsan doğarken yanında birşey getirmez. Ölürken de yanında birşey götürmez. Varlıklı da olsak, fakir de olsak hepimiz bir kefenle toprağa veriliriz. Bu durumda, neden ömrümüzü çok fazla varlık sahibi olmak için tüketiriz ki? Çocuklarımıza ve torunlarımıza varlıklı bir yaşam bırakmak için zamanımızı ve sağlığımızı feda etmek ne kadar doğru? Hazıra konan çocuklarımız, emek vermeden elde ettiği bu kolay yaşamın kiymetini bilecekler mi? Bunları, bireysel-içsel degerlendirme mekanizmamızdan sorgulatmak lazım.

Ruhun dünyadaki yolculuğu sonlandığında, bu boyuttan ayrılır ayrılmaz, ilk hatırladığı şey; doğarken yapmak istedikleri ve ayrılırken yapamadıklarıdır. Kaçan fırsatlar için üzülür ve hatta bazı ruhlar yeniden geri dönmek ve eksiklerini tamamlamak isterler. Bir çok ÖYD (Ölüme yakın deneyim) yaşayan insanlar hep bu tarz şeyler soylerler. Bu yüzden de komadan çıkan veya ÖYD yaşayan çoğu insanın, geri döndükten sonra hayata bakış açısı değişir. 

Bırakabilme ve vazgeçebilme durumumuz, bilinç seviyemizle doğru orantılıdır. Bilinç düzeyi gelişmemiş insanların maddi kaygıları ve arzuları yüksek olur, paraya ve güce taparlar. Para ve güç yaşamımız için bir araç olmalı ama asla hayatımızın tek amacı olmamalı. Çünkü dünyada mal biriktirmek için değil, ruhsal gelişmemiz için bulunuyoruz. 

Kişi bilinç olarak tamamlanmaya doğru ilerledikçe, maddesel hazlardan yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyor. Paylaşmayı ve yardım etmeyi seviyor. Daha içe dönük yaşıyor ve kişisel gelişimiyle ilgileniyor. Eşyalarını azaltıyor, evini sadeleştirip küçültüyor, bağımlılıklarını azaltıyor. Önceleri merkezinde egoları ve başkaları varken, bu sefer kendi merkezine sadece kendini koyuyor. Böylece kendi varlığını değerli kılmaya başlıyor. Sonrasın da da ruhu nereye aitse, onun için geriye dönüş yolculuğu başlıyor. 

Yaziyi, Muhyiddin İbn Arabi'nin sözü ile bitiriyorum. 

"Anladım ki bütün bu yolculuk, kendimden kendime imiş."


Sevgiler!

Aasma Estefan

Aasmaestefan@gmail.com