28 Ekim 2015 Çarşamba

Biz Aslında Kimiz? - Terra Kayıp İnsanlık II

   Cok degerli yazar arkadasim Tara Gurses'in "Terra Kayip Insanlik" adli ikinci kitabi yakinda cikacak. Farkindaliginizi arttirmasi icin mutlaka bu kitabin birinci ve ikinci serisini okumanizi oneririm. Bizlerden binlerce yildir gizlenen tum gercekleri bir bir anlatmis kitabinda. Bilinclerinizin acilmasi icin gerekli tum kodlari, seviyenize gore bu kitapta bulabilirsiniz. Asagida, kitabin bazi bolumlerinden  alintilar paylasilmistir....Sevgiyle....



Yaratılış senaryomuzda DNA' mızın hangi türe ait olduğunu ve ne tür bir varlıktan kırma ırk olarak yaratıldığımızı anlamanız , idrak etmeniz için face de veya youtube da paylaşılan doğum mucizesi, bebeğin oluşumu videolarını bir daha , bir daha seyretmenizi öneririm. İnsan sürüngen bir ırkın labaratuarda geliştirilmiş, belki de daha tehlikeli hale getirilmş gizli silahıdır. Eğer insan bedeninde isek hepimizin DNA'sında reptilian özellikleri mevcuttur. Bu boyutta bedenlenen ruhların çoğu da klon'dur. Hem fiziksel olarak hem de ruhsal anlamda geliştirilmiş, değiştirilmiş Reptilian klonlarıyız aslında.
Bunu okuduğunuz zaman inkar edebilirsiniz. İnanmayabilirsiniz ama okumanız bile sizde bir açılım yaratacağından burada çok ciddi olarak ve hiç olmadığım kadar açık anlatıyorum.
Bütün dini ya da göksel bilgilerde yılanın nasıl anlatıldığını ve resmedildiğini düşünün. Ejderhaların ve sürüngenlerin de. Her yerde, tüm kültürlerde onların izleri var ve apaçık önünüzde duruyor. Ama kimse görmüyor.
İnsan yüz binlerce yıldır bazı çok gelişmiş yüksek boyutlardan (dünya dışı), galaktik ırklardan varlıklarla ve onların yardımlarıyla ıslah edilmeye ne kadar çalışılsa da aslından vazgeçemiyor.
İnsanlara verilen pek çok mesajda içinizdeki kötülüğü yok etmenin yada öldürmenin yolları anlatılıyor. Ruhsal enerjinizi ve dolayısıyla fiziksel titreşiminizi yükseltmeniz için pek çok çalışma yapılıyor ama bunlar kitlesel olmaktan çok bireysel olarak süregeliyor. Yeryüzüne bu güne kadar gelmiş bütün dini öğretilerde de Şeytan denilen varlığın ve onun ordularının , ona hizmet edenlerin nasıl resmedildiğine iyi bakın. Tarihi binalardaki heykellere, sanatsal bütün eserlere ve din kitaplarınıza. Sonra bir de dönün varoluş yolculuğunuza bakın. Nasıl oluştuğunuza.
Bu dünya sonradan istila edilmedi arkadaşlar. İnsan zaten bu dünyayı varolduğu andan itibaren istila ediyor. Kılık değiştirmiş formuyla. Bunun sebebi de evrensel düzenin koruyucularının dikkatini dağıtmak ve istilanın engellenmesini geciktirmek ya da buna izin vermemek. Bu gezegen bu yüzden milyonlarca yıldır gözetim altında.
Bu insan ırkı çok uzun yıllardır uyanışa ve DNA' sarmallarındaki gerçek kodlara ulaşıp, kilitleri kırmaya şartlandırılıyor. Bunun evrensel dilde meali '' İçinizdeki reptilanı uyandırın'' dır. Bu nedenle yiyeceklerimiz, içeceklerimizle ve hatta soluduğumuz hava ile bile genetik yapımız değişime tabii tutuluyor. Hem de kitleler halinde.Bu nedenle hormonlarımızla, hipofizimizle oynanıyor. Bu nedenle kan ve şiddete doymayan toplumlar ve nesiller olduk. Bu nedenle geceleri uyurken tepenize ne olduğunu bilmediğiniz kimyasal zehirler sıkılıyor. Bu nedenle sürekli ses sinyalleriyle beyniniz ve DNA'nız bombardıman altında. Sizden istenen şey sahte ve üzerinize oturmayan insan elbisesinden bir an evvel kurtulmanız ve gizli istilanın tamamen dünyayı ele geçirmesi.
Doğduğu günden itibaren sahip olduğu bedeni yadırgayan ve uyumlanmayan, kendisini bu dünyaya ve insan görünümlü bir reptilian olarak varlık göstermekten nefret eden (bilmeden) , bunu taşıyamayan pek çok görevli var. Bazılarınız bedeninize sonradan Walk-in olarak girdiniz ve görev yapıyorsunuz. Bazılarınız da doğarak. Anneniz babanız, aileniz, akrabalarınız bile size çok yabancı ve itici gelmiş olabilir. Bunun nedeni sizlerin yüksek boyutlardaki Galaktik Irkların ,evrensel düzen koruyucular veya şifalandırıcıların klonları olmanızdan kaynaklanıyor. Burada bulunma amacınız istilayı durudurmak veya engelemekti. Bazılarınızda gözlemleyerek sürekli rapor vermekteydi. Asıl amaç Dünyayı ve üzerinde yaşayan diğer canlı türlerini korumakti ama istila öylesine bir boyut kazandı ki artık önüne geçilemez bir hal aldı. Bu nedenle pek çok görevli geri çağrılmakta.
Bir kere şunu bilin, eğer kendinizi başka bir yere ait veya bir parçanız başka bir yerde, çok daha farklı bir boyutta hissediyorsanız sebebi budur. Ama sonuçta reptilian DNA'sı taşıyan bir beden içindesiniz. Bedeninizle uyumsuzluğunuzun, pek çok hastalıkların sebebi bu aslında. Şuna da dikkat edin, empati duygusu fazla gelişmiş, algıları kuvvetli ve çok sevgi dolu, şifacı ve barışçıl insanların çoğu hep çok yalnız ve etraflarında her zaman onlara saldırmaya hazır karanlık güruhlar vardır. Bu insanlar kalabalık içinde hemen farkedilir. Çünkü titreşimleri ve yaydıkları enerji dikkat çeker. Duygusal tepkileri çok yoğundur. Ağlamak, gülmek gibi. Aşırı hassastırlar ve duyarlıdırlar. Kimsenin duymadığını duyar, görmediğini görürler. Davranışları robot gibi değildir. Ya da önceden kestirilemez. Bu insanlardan korkmayın. Onların öfkelerinden bile...Öfkelendikleri şeylere bakın anlarsınız. Onlar gerçektir. Saftır.
Bugün yediğiniz içtiğiniz her şeyde böcek, sürüngen ve bazı hayvanların posaları ve insan tarafından yenmesi mümkün olmayan materyaller bulunmaktadır. İçtiğiniz Cola'dan tutun, enerji içeceklerinize ve hayvansal ürünlerin çoğunda. Son zamanlarda bitkisel ürünlerinde değişik kimyasal gübrelerle yapısı ve özellikleri değiştirlmekte ve neredeyse doğal ürün bulunmamaktadır. Sözde islah çalışmaları her şekilde bizi zehirlemeye ve değişimimizi hızlandırmaya yönelik çabalardır.
Benim burada insan olmaktan memnun olanlara değil olmayanlara bazı tavsiyelerim olacaktır. Toplu enerji ve titreşim yükseltme çalışmalarına katılmayın. Bunlar tuzaktır. Bağlandığınız ve size enerji göndererek sizin DNA sarmallarınzdaki zincirleri kırmaya çalışanlar çok büyük gemilerle tepenizin üzerinde size zihinsel olarak yayın yapan atalarınızdır. Reptilian dedeleriniz. Bunlara aracı olanlar da onların görevlileridir.
Bugüne kadar kaçırılma deneyi yaşayan pek çok insan oldu. Bunların bir kısmı negatif, bir kısmı da pozitif amaçlarla kaçırılmaktadırlar. Negatf amaçla kaçırılanların başlarına gelmedik kalmamıştır. Çünkü yaratıcıları tarafından tam anlamıyla deneysel süreç içerisinde nasıl gelişme gösterdikleri gözlemlenmektedir. Bütün DNA kodları, fiziksel yapıları, beyin ve düşünce formları ve tepkileri, açlık ve cinsel dürtüleri ciddi testlerden geçirilmektedir.
Diğer yüksek boyut varlıklarla (türlerle) gerek uykuda gerekse uyanıkken bir şekilde iletişime geçenlerde ( Bu genellikle görevlilere uygulanmıştır ) ise Reptilian kodları silinerek, DNA'ları arındırılarak ve tireşimleri artırılarak temizlenme işlemi gerçekleştirilmiştir. Bu işlem toplu olarak yapılamaz. Bireysel yapılan bir çalışmadır. Bu nedenle görevli ve temizlenmiş, arındırılmış insan genel nüfusa oranla çok azdır.
Sizler kodlanıyoruz, fişleniyoruz diye endişe etmeye yeni başladınız. Bu kodlanma ve fişlenme işlemi siz daha üretim aşamasındayken yapılıyor. Şİmdilerde yapılanlar ise toplu kontrol amacına yöneliktir.
Son zamanla artan chemtrail saldırılarının ve ses dalga silahlarının kullanımıyla ilgili olarak yapmanız gereken bazı şeyler var. Öncelikle chemtrailler solunumla bedene etki eden bir özelik taşıyor. Bunların insan bedenindeki etkileri şiddetli ve israrlı baş ağrıları, sinüslerde ve burun tıkanıklığı, beyne oksijen gidişinin azalması, sinüzit gibi hastalıkların artması, boğaz ağrısı ve halsizlik ve uyku hali olarak baş göstermektedir. Eğer deniz kıyısı biryerde yaşıyorsanız sık sık (2 günde bir) pet şişeye deniz suyu doldurun ve sabah akşam düzenli olarak bunu burnunuzdan çekin. Deniz suyu bu nano teknoloji kimyasal maddeyi etkisiz hale getitmektedir. Deniz kıyısı bir yerde değilseniz eczanalerde nezle grip için satılan okyanus suyu spreyleri mevcut. (Deodorant büyüklüğündedir) Bunları kullanabilirsiniz. Hiç biri yoksa tuzlu su yaparak burnunuzdan çekin. Eğer hergün düzenli olarak iş-okul için dışarı çıkıyorsanız yanınızda mutlaka küçük bir bez veya havlu parçası bulundurun ve koku duyduğunuz anda en azından ıslatarak ağzınızı ve burnunuzu kapatarak öyle nefes almaya çalışın. Koku geçinceye veya kokudan uzaklaşıncaya kadar. Mümkünse deniz suyu veya tuzlu suyla ıslatmanızı öneririm.
Akustik ses bonbardımanı için önerebileceğim tek şey de üzerinizde bakır bulundurmanız. Bakır telden kendinize taç yapıp tepe çakranıza koyabilirsiniz. Ya da bileklik olarak kullanabilirsiniz. Yakınlarda biryerde elektrik süpürgesi ya da çamaşır makinası çalışıyor gibi tiz sesler duyduğunuzda ve böyle birşeyin mümkün olmadığı yerdeyseniz bilin ki, saldırı altındasınızdır. Bu genellikle açık havada ve nereden geldiği belli olmayan bir ses tarzında duyulmaktadır.

Bunları okuduktan sonra bana deli diyebilirsiniz. Teşekkür ederim...Sıradan bir akıllı olmaktansa deli olmayı tercih ederim. Sevgiyle kalın...

Tara Gürses Araştırmacı-Yazar
Terra_ Kayıp İnsanlık II Alıntıdır.


ALDATILDIK

İnsanoğlu binlerce yıldır büyük bir kandırmacanın içinde , büyük bir yalanın ve bunu bize ilmek ilmek işleyen bir sistemin kölesi haline getirilmiş durumda.
Doğru bildiğiniz her şey yalan. Beş duyunuz , bu dünyayı algıladığınız en güvendiğiniz özelliğiniz size ihanet ediyor. Dünyayı nasıl gördüğünüz,nasıl hissettiğiniz, duyduğunuz ya da tattığınız yalan. Doğduğunuz andan itibaren size öğretilen yaşam, dünya ve evrenle ilgili her şey, kim olduğunuz ve nereden geldiğiniz, nereye gittiğinizle ilgili her şey…

Bedeninize , daha bebekkenden beri zehir aşılamaya başladılar. Zihninize kim olduğunuzla bağlantınızı tamamen unutmanız ve evrensel kimliğinizle iletişiminizi tamamen kaybetmeniz için pek çok kilit kondu. DNA ‘nızla oynandı. Yediğiniz içtiğiniz her şeyle, soluduğunuz havayla bile başka bir şeye dönüşmeye zorlandınız. Galaktik insan formunuz o kadar aşağılandı ki, insanlığınızı kaybettiniz. Bir soytarıdan, kukladan ve kana susamış bir canavardan başka bir şey değilsiniz artık. Buna global olarak dur demediğimiz sürece böyle kalmaya da devam edeceksiniz.
Şöyle bir etrafınıza bakın , size doğru gelen ne var? Aşk mı, sevgi mi? Dünyayı sevgi kurtaracak gibi palavralarla insanlık uzatma dakikalarını yaşıyor. Farkında mısınız?
Kim sevmeyi biiyor koşulsuz? Kim vermeyi biliyor koşulsuz ve karşılıksız? İnsan tükettikçe, kendini tükettiğinin ne zaman farkına varacak? Etrafıma bakıyorum da, herkes kendi doğrularında hayatta kalma mücadelesi içinde. Herkes birilerini ,bir şeyleri sömürerek, tüketerek var olmaya çalışıyor. Aslında kendini de tükettiğini bilmeden.
Açlıkla, şiddet ve korkutmayla ve en kötüsü inançlarıyla köşeye sıkıştırılmış ve işkence görüyor. Bedensel acılar ve zihinsel korkularının acısıyla kendi içsel vahşetini yaşıyor. Ve herkes de bir maske. Ve o maskeyi gerçek sanıyor. İnsan.
Aslında cadılar bayramında değişik korkutucu maskeler takmak yerine herkes olduğu gibi görünse daha korkunç olurdu .
Şöyle bir aynaya bakın, ne kadar insansınız? Nasıl seviyorsunuz, neyi seviyorsunuz, nasıl bir yaşamınız var, ve geriye sizden ne kalacak? Bir hayvanla göz göze gelip,bakışabiliyor musunuz? Doğaya baktığınızda kendinizi onun sahibi olarak mı görüyorsunuz yoksa onun varlığına hayran olup kendinizin ne kadar küçük ve onsuz bir hiç olduğunuzu mu anlıyorsunuz?
İnsan düşe kalka büyür, hatalarıyla olgunlaşır derler. Büyüdünüz mü, ya da hatalarınız sizi daha da mı küçülttü?
Yüreğiniz hala size yanlış yapıyorsun mesajı vermeye devam ediyor mu, yoksa o mesajı artık duymayalı çok uzun bir zaman mı oldu?
Siz bir insana yakışmayan, yanlışlarınızı hiç düşündünüz mü? Bunları kabullenip, affetmeyi ve bir daha yapmamayı öğrendiniz mi? Yoksa ‘’dünyada doğru olan ne var ki, ben neden doğru olayım ? ‘’mantığında mısınız hala? O zaman sizlere bir tavsiyem var. Sakın evlenip, çocuk sahibi olmayın. Onlara kendileri olma şansı olmayan ve hiç sahip olamayacakları bir dünya ve hayat bıraktınız çünkü…

Tara Gürses Araştırmacı-Yazar
Terra Kayıp İnsanlık II (alıntı)

 

15 Ekim 2015 Perşembe

Uyanis ve Dogum Mujdesi

Dunya hayati bir okuldur. Diger boyutlarla karsilastirdigimizda; yolun en basi. Ucuncu boyuttaki deneyimlerden gecenler tekamul durumlarina göre diger boyutlarda hayatlarina devam ederler. Aslinda olum diye bilinen sey; bir boyuttan digerine yer degistirmedir. Ruh olumsuzdur. Dunya hayatimizda, ruhlarimiz kisitli bir bedenin icine hapsedilmis birer tutsak gibidir. Ogrendikce ruh ozgurlesiyor ve duvarlari yikip yukseliyor. Ucuncu boyut diger boyutlardan bir enerji perdesiyle ayrilmistir. Bizler uyanikken gozlerimizle perdenin bu tarafini goruyoruz. Gece uyurken ise gozlerimiz kapali olmasina ragmen ucuncu goz dedigimiz portalle perdenin diger tarafini goruyoruz. Gordugumuz yerler dorduncu boyuttan baslayip, cikabildiginiz boyuta gore degisir. Herkeste farklidir.

Normal sartlarda herkesde acik olmasi gereken bu portal, maalesef dis etkiler yuzunden (epifiz bezi kireclenmesi) kapalidir. Ekranlarimiz simsiyahtir. Kisilerin spirutuellik seviyesine gore bu ekran once siyah beyaz sonralari ise renkli goruntuye kavusuyor. Kimi insanlar uyanik haldeyken her goz kapadiginda bu poratala canli olarak baglanir ve renkli gorurler. Kimileri ise meditasyon, trans-zikir- nefes calismasi ile baglanir. Bazilarida gun icinde siyah beyaz veya renkli flaslar seklinde vizyonlar gorebilir veya telepatik sesler duyabilir. Butun bunlar kisinin seviyesine gore degisebiliyor.
Butun bu olaylarin yasanmasi olayina uyanis deniliyor.



Uyanis; icinde bulundugumuz ilizyondan, kurgudan, tiyatrodan uyanmak demektir. Eger onceden bedenlenmisseniz; zamani geldiginde bir dis temasla uyandiriliyorsunuz. Bazen uyanikken, bazen de ruyadayken; bir dokunusla, bir yardimla veya bir sesle uyandiriliyorsunuz. Kodlariniz ayarlaniyor veya degistiriliyor. O andan itibaren algilariniz aciliyor. Herseyi farkli goruyorsunuz ve hissediyorsunuz. Yillardir gectiginiz bir yoldan, yeniden gecerken o ana kadar hic gormediginz, dikkat etmediginiz tum ince detaylari gormeye basliyorsunuz. Etrafinizdaki tum canlilari, bitkileri farkediyorsunuz. Daha once dikkatinizi cekmeyen detaylara takiliyorsunuz. Hayati sorgulamaya basliyorsunuz. O gune kadar size ogretilen herseyin sorgulamasina giriyorsunuz. Surekli okuma, arastirma ve ogrenme halinde oluyorsunuz. Gozleriniz gokyuzune, Gunes'e, Ay'a ve yildizlara takiliyor. Meraklariniz, zevkleriniz, agiz tadiniz, yeme sekilleriniz ve uyku duzeniniz degisiyor. Bas agrilari basliyor. Gelen enerji destegi yuzunden sol ayakta, kolda, basta ve avuc icinde karincalanma ve kasinmalar basliyor. Yine sol tarafta diz kapagi, kol, bacak agrisi ve sizisi oluyor. Gece ziyaretleri ve egitimi basliyor. Ruyalariniz degisiyor. peygamberler, alimler ve ustatlar ruyaniza giriyor ve size bilgiler, mesajlar veriyorlar. Uyku halindeyken hep ayni saatlerde uyandirilmalar ve kisa aralikli uyumalar basliyor. Cunku yuklemeler yapiliyor, yeni kodlamalar ve duzenlemeler yapiliyor. Bazen bu yuklemeler bizzat size gelinerek yapiliyor bazende uzaktan bir isik topu ile yapiliyor. O yuzden uyurken veya yari uyaniken yakininizda tenis topu buyuklugunde holografik-isik topu gorurseniz panik olmayin. Uzaktan yukleme, update calismasi yapiliyordur. Bu toplar genelde titresimli ve tiz hafif bir ses yayiyor. Size yaklastiginda hafif bir karincalanma hissedebilir ve ardindan hemen uyukuya dalarsiniz. Egitiminizin bir parcasidir.

Bu donemde en cok uzak durmaniz gereken duygu 'korku'dur. Korku tum kazandiklarinizi keybetmenize sebep olur. Sabirli olursaniz zamanla kanallariniz aciliyor. Kulaklarinizda metalik space muzikleri, uzun sureli sabit vizilti ve cinlamalar olabiliyor. Gorev alaninizin agirligina gore kulakta agrilarda olabiliyor ama hepsi sonradan kendiliginden geciyor. Fiziken ve ruhen hazirlik bitince dogum gerceklesiyor. Yani yeniden doguyorsunuz. Kim oldugunuzu, nerden geldiginizi ve nicin burda oldugunuzu biliyorsunuz ve gorev alaniniza gore bilgi akisi basliyor. Bu; medyumluk kanali, teknolojik kanal, sifa kanali, yesil kanal( mevlana veya din kanali da deniyor buna), Akasik Okuma Kanali (Edgar Cayse, kanallik yapmisti) vb... veya 'rehberlik' gorevleri olabiliyor.

Ancak bazi kisilerin gorevleri kanallik ustu..Onlar gecmiste de gelmis yasamis onikinci boyut ustatlaridir. Iclerinde peygamberler, alimler, bilim veya sanat adamlari olabilir. Bu donemde aktif olarak kendilerinden ruh parcalari yollayip tekamuldeki insanlara rehberlik yapiyorlar. Bu insanlari tanimak icin iyi birer gozlemci olmak lazim. Her yerde olabilirler.


Eylul ayindaki dolunay gecesinde, yeni caga hizmet etmek amaciyla, binlerce yeni dogum gerceklesti. Karanlik tarafin tum engellemelerine  ragmen...

Isa'lar, Mevlanalar, Semsler, Ataturkler, Geylaniler, Ibn-i Arabiler, Hz Aliler, Hz. Meryemler, Fatma Analar, Huseyinler, Hasanlar, Yunus Emreler ve daha sayamadigim binlercesi... Mehdiyet icin yeniden dogdular. Bu dogum yukarida anlattigim dogum seklindedir. Anneden yeni dogan bir bebek manasinda bir dogum degildir. Bedenlerde sakli olan ustatlarin uyandirilisidir veya uykuda olan bir bedene, inistir 'Dogum'.

Onlar bir kac yil icinde calismalariyla kendilerini gostereceklerdir. Onlar, kitlelerin uyanisini saglayacaklar. Isigi, sevgiyi ve barisi yayacaklar. Tipki onlardan once gelen binlerce diger yasli ustalar ve alimler gibi. Oncu birlik 2012'den beri kademeli olarak gonderiliyordu ama son gelenler esas ozlerdir. Onceden gelenlerin OZ'leri dir. Etkisi bambaska olacak. Bu yuzden cok umitliyim gelecek icin. Ama su an karanlik bir tunelden gectigimizi de unutmamak lazim. Tunelin sonunda isiga kavusacagiz. Uykudaki Ataturkler uyandiriliyor..2020'de zafer bir kere daha onun isigiyla once Anadolu'ya oradanda tum dunyaya yayilacaktir.

Ben bu mujdelemeyi yaptiktan sonra, siz okuyanlari daha cok birlik ve beraberlik icinde olmaya davet ediyorum. Turkiye'deki degisimini takip edin. Cunku yeni doganlarin cogu Turkiye'de. Isaretleri takip ederseniz, gerceklere daha cabuk ulasirsiniz.

Bir'lik olun. Bolunmeyin!

Sevgilerimle

Aasmaestefan@gmail.com

5 Ekim 2015 Pazartesi

Altin Cagin Kayip Cocuklari



Bu yaziyi ozellikle gencler ve cocuklar icin yaziyorum cunku bir suredir altin caga giris yapiyoruz. Bilinclerimiz hizla aciliyor, dna'larimiz daha fazla aktive oluyor. Bu donemde, genclerde ve cocuklarda meydana gelen degisimlerin anlasilamamasi ve dogru rehberlik yapilamamasi onlar uzerinde derin yaralar aciyor. Onlari anlayamayan aileler ve anlayamayan egitim sistemleri bu cocuklarin ve genclerin ruhen kaybolmasina sebep oluyorlar. Bu yuzden aileler mutlaka bilinclenmelidir.

Ozellikle 2000 yilindan itibaren doğan cocuklar genellikle daha once bir cok yasam deneyiminden gecmis deneyimli ve yasli ruhlardir. Cogu gorevlidir ve isiga hizmet icin dunyaya gelmislerdir. Onlar uyanislari esnasinda bazi septomlar yasarlar. Eger aileler bu septomlari iyi anlayamazlarsa, o cocuklarin hayati kararabilir.


Bu cocuklar dogduklari andan itibaren farklidirlar. Cunku gecmis yasamlarini hatirlarlar, geldikleri yerleri ve insanlari bilirler. Dunya'ya gelislerinden itibaren bazilari uyumsuzluk sorunu yasarlar ve buraya ait degillermis gibi hissederler. Konusmaya basladiklari andan itibaren, surekli soru sorarlar, adapte olmak icin surekli kesif yapma ihtiyacinda olurlar. Bilgiye actirlar. Onlari susturmayin ve tum sorularini cevaplayin, anlattiklarini sabirla dinleyin. Sizlere baska ulkede yasadiklarini, orda iken evli olduklarini, cocuklarini ve isimlerini soyleyebilirler. Adini duymadiginiz gezegenlerden, yildizlardan bahsedebilirler. Hatta yer mekan tarifi bile yapabilirler. Hayvanlarla ve dogayla konusabilirler. Sakin ola ki neden boyle konusuyor, delirdi mi acaba diye doktora yada psikologa goturmeyin cunku, muhtemelen sizofren teshisi koyup sizi ilacla beraber geri yollayacaklardir. Bu ilac cocuklarin adapte olma sorununu dahada tetikleyecek ve bunalima girmelerine sebep olacaktir. Ayrica bastirilmis enerjileri davranis bozukluluguna ve asiri hareketlilige yol acacagindan bu seferde hiperaktif diye damgalanip, yine ilac tedavisiyle uyutulacaktir. Tum bunlarin sonunda ortaya; sorunlu ve hayata uyum saglayamayan, okulda basarisiz ve yetenekleri kaybolmus, kendine guvensiz cocuklar ortaya cikacaktir. Bu altin cocuklar, sahip olduklari duru goru, telepatik iletisim, psisik yetenek ve ustun zeka gibi ozelliklerini kaybedeceklerdir. Ayrica genclik donemlerine de cok sorunlu bir giris yapacaklardir.


Boyle bir cocukluktan gelen gencler, okulda basarisiz oluyorlar, hayatlarindaki eksiklikleri ve bastirilmis duygulari yasamak icin cilginca meraklara yoneliyorlar. Uyusturucu ve alkolun pencesine dusuyorlar. Surekli bilgisayar uzerinde ve oyunlar oynayarak zamanlarini tuketiyorlar. Yanlis giden bazi seyleri, kendi cabalariyla duzeltmeye calisiyorlar.

Bu donemde gelen bu altin cocuklari bilen karanlik odaklar, onlarin zihinlerini teknoloji sayesinde kontrol edip, uyanmalarini engelliyorlar. Muzik videolari, bilgisayar oyunlari, cizgi filmler, sinema filmleri, akilli telefonlar ve yarisma programlariyla zihinleri bosaltip yerine;  sorunlu, zombi tarzi bireyler uretiyorlar. Boylece uyanmaya calisan bilincleri tekrar uyutuyorlar. Onlari dusunemez hale getirip, istedikleri gibi yonetiyorlar.

Eylul ayinin sonundan itibaren yeni bir doneme gecildi. Insan beyninin yapisini cok iyi bilenler; bu donemde genc kusagin bilincleriyle oynayacaklar. Direk uydudan veya cep telefonlarına aktarilan sinyallerle, kisilerin manyetik alanlarina mudahele ederek, bilinc altlarini yeniden kodlayacaklar. Onumuzdeki gunlerde ozellikle genclerde; cinnet gecirme, intihara tesebbus, uyusturucu ve alkole istek, hayattan bikma, herseye karsi isteksizlik ve kontrolsuzluk gibi davranislar gorulebilir. Intiharlar veya saldirilar gorulebilir. Insan bedeninin yapisini cok iyi cozen bu karanlik zihniyet; gencler, cocuklar ve hayvanlar uzerinde korkunc deneyler yapiyor. Tum amaclari ise, dunyanin ve insanlarin frekans yukselisini durdurmak. Her turlu negatiflikten beslenen bu odaklar, barisi, sevgiyi, birligi ve esitligi gereksiz buluyorlar. Patron-kole duzenin degismesini istemiyorlar.


Iste bu yuzden altin cocuklarin uyanisi engellenmemelidir. Cunku o cocuklar ve gencler bizim tek umidimizdir. Lutfen, onlari; sacmaladiklarini dusundugunuz anlarda, hayali bir arkadasiyla konustugunu gordugunuz anlarda, gecmis hayatini ve gelecek planlarini dinlediginiz anlarda da, destekleyin. Onlari kendi kafanizdaki kaliba gore sekillendirmeye calismayin. Onlarin ya indigo, ya yildiz tohumu yada kristal olabilecegini dusunerek, yaninda olun ve deli diye, doktora goturmeyin. ilaclarla, yeteneklerini oldurmeyin. Onlarin icindeki cevherin aciga cikmasina yardim edin. Sanata, spora ve bilime yonlendirin. Onlarin sectigi yolda, arkasindan kosun. Bir adim one gecmeyin. Hep arkasinda olun. Onlarin size ogretmenlik yapmasina izin verin. Cunku onlar sizden de daha yasli olabilir hatta belki de ataniz olabilir.

Birakin Altin Cagin bu altin cocuklari; astral yolculuklar yapsinlar. Isinlansinlar geri gelsinler. Galaksiler arasi dolassinlar. Gelecekten haberler getirsinler. Resim yapsinlar, sarki soyleyip dans etsinler. Buluslar yapsinlar. Gorevini insa etsinler. Onlari kisitlamayin, cok sevin ve koruyun. Bize hizmet etmelerine izin verin. Uyanislarini destekleyin. Lutfen sizde kimin misafir olduguna dikkat edin!

Simdiye kadar yerlesmis tum kaliplari yikin. Hicbir sey artik eskisi gibi degil ve olmayacak da. Degisime ayak uydurun ve onu hizlandirin. Aksi halde eski bagimliliklariniz sizi bitirecektir.

Eski, yeni ve gelecek olan tum altin cocuklara buradan selam olsun diyorum.

Sizi seviyorum!


Aasmaestefan@gmail.com