25 Mart 2015 Çarşamba

Bulgar Kahin Vanga'nin Bilinmeyen Kehanetleri

 

Gordugu Eterik Bedenler Hakkinda Soyledikleri:
"...Onları yaklaşık bir yıldır görüyorum. Onlar saydamlar. Görüntüleri, insanın sudaki aksini andırır. Balık pulları gibi parlayan metal zırhlar giyiyorlar. Sanki arala-' rında kadınlar da var. Saçları yosunlarj andırır, kaz tüyü gibi yumuşaktır; başlarının etrafını hale gibi çevreler. Bazen arkalarında kanada benzer çıkıntıları olur. Çok sıkça, Petrich'e döndüğümde onları odada oturur vaziyette buluyorum. Onlarla konuşuyorum. Bazen bahçe kapısına varmadan, daha uzaktan ağıda benzer sesler duyuyorum, sanki bir koro melodisi gibi..."
Vamfim gezegeninden geldiğini söylüyorlar, veya ben o şekilde duyuyorum. Üçüncü sırada olan gezegendir.
 Bana bunu söylemiyorlar, zaten ben de anlayamıyorum. Buraya hangi amaçla geldiklerini de söylemiyorlar. Bazen biri elimi tutup kendi dünyasına götürüyor. Gidiyorum. Yıldızların serpildiği yerin üstünde yürüyorum, sanki onları çiğniyorum. Eşlik ettiklerim çok hızlı hareket ediyorlar, zıplar gibi yürüyorlar. Gidiyorlar ve dönüyorlar. Onların yurdunda her şey olağanüstü güzellikte, kelimeler oradaki doğayı tasfir etmeye yetmez... Fakat bilmiyorum neden, hiçbir yerde ev göremiyorum...


Orada, onların yurdunda her şey iyi organize edilmiştir ve çok çalışılıyor. Varlıklar, Dünya ile aralarındaki en direk bağlantı olduğumu söylüyorlar. Dünyamızdan sadece birkaç kişiyle iletişime giriyorlar. Bizi kontrol ediyorlar.

Kendi dünyalarında gördüklerim ve duyduklarım hakkında konuşmama izin vermiyorlar.
Bazen aralarından birileri şöyle diyor: *Kısa süre için geliyoruz, hemen dönmemiz gerek. Bizden çok şey isteme ve çok fazla soru sorma, çünkü konuşmamız yasak..."

Bir gün, iki heykel getirdiler, tahminen onların çok ünlü adamlarından ikisinin heykeliydi. Tam nereye koyduklarını biliyorum, ama size söyleyemem.

Heykellerin biri, düşünceye dalmış, sanki eliyle başını desteklemiş bir erkeğe ait, diğeri ise dik duruyor, sağ elinde tabancayı andıran bir cisim tutuyor...
Heykelleri yerleştirirken, varlıklardan biri diğerine "insanların göremeyecekleri şekilde, biraz daha kenara bir yere koymamız gerekmiyor mu? " sorusunu yöneltti. Diğerinin cevabı 'Korkma, onların kör olduklarım görmüyor musun?" oldu."

"Eve girdim, alt kattaki salonun ortasında oturdum, onlar da etrafıma, çember oluşturarak oturdular. Yaşlı erkeklerdi, hatta ihtiyar diyebilirim, parlak giysiler giymişlerdi. Giysileri o kadar çok parlıyordu, ki, sanki salonu güneş aydınlatıyordu. Bana şöyle dediler: "Ayağa kalk ve dinle, biz sana geleceği anlatacağız. Hiçbir şeyden korkma, kapının önünde koruma bekliyor - "demir bir direk" (?). Anlatılanları aktaracağım zamanın henüz gelmediğini söylediler. Yalnızca şunu tekrar edebilirim : "Dünya birçok değişikliğe maruz kalacak. Çıkışlar ve inişler geçirecek. Dünyada denge dönemine, insanlarla konuşmaya başladığımız zaman girilecek!"

Ruh ve Reenkarnasyon
Ölümden sonra yok olan sadece bedendir. İnsanın içinde çürümeyen şey candır, ruhtur. O gelişmeye devam eder ve daha üst bir seviyeye ulaşır. Şöyle oluyor: önce cahil ölüyorsun, sonra öğrenci ölüyorsun, sonra yüksek lisans okumuş oluyorsun daha sonra bilim adamı veya toplumda yüksek kademede biri... Bu, ruhun yolculuğudur.


 
Vanga ölümü sadece fiziksel bir son olarak görmekte, benliğin ölüm sonrası korunduğunu düşünmekteydi. Deneyim kazanmak adına tekrar tekrar bedenlenen ruhsal varlık, minimum 150 kez reenkarne olurdu. Kahinin görüşüne göre Dünya'da en az 12 bin yıl süre geçiren insan, yeterli bir gelişme aşamasına ulaştığında başka gezegenlere gider. Orada eğitimin bir üst safhasına tabi tutulur. Öğretinin bir kısmı, hayat ve zeka yaratmak üzerinedir.

Genç ruhların ışığı turuncu renktedir. Daha yaşlı olanların, eflatun. En yaşlılar ise koyu mor renkte ışıldarlar. Beyaz ve siyah ruhlar vardır. Siyahlar asla beyaza dönüşmezler. Hatta o kapkara renkleri solmaz bile. Cezaları ağırdır ve sonsuza dek sürer. Dünyada iken her birimizin ikişer ruhani öğretmeni vardır. Bu yol göstericiler görünmezdir ve karmaya müdahale etmelerine kesinlikle izin verilmez. Kaderi değiştiremezler, sadece bizi inceden yönlendirirler. Başka bir şey yapmalarına izin yoktur...

Cennet ve cehennem diye bir yer yoktur. Sadece çeşitli kademelerde eğitim vardır. Ölüm bir düzeltmedir.

Dünyadaki görevini tamamladığın zaman ya üst seviyeye çıkıyorsun ya da vazifeni tam olarak yerine getiremediysen aynı seviyede kalıyorsun. Dünyaya her yeni gelişimizde belleğimizi siliyorlar. Karma tarafından yazılan yeni kaderimizi yaşarken belleğimizi alıyorlar. Biz ailemizi kendi inisiyatifimizle seçiyoruz. Daha doğmadan evvel. Ve asla onlarla aynı seviyede olmuyoruz. Böylece kendi çocuklarımız ile de... Reenkarne olmaya en alt seviyeden başlıyoruz, bu süreç yaratıcı güçle birleşmemize kadar devam ediyor.


Vanga'nın reenkarnasyona olan inancı tartışmasızdır. Kahin her varlığın kendi ruhsal evrimini yaşadığına dikkat çekmektedir. Belki bu açıdan düşünecek olursak, insanlar arasındaki doğuştan olan farklılıklar her ne kadar adil görünmese de bir anlam kazanmış olur. Mesela neden bazıları daha zeki, daha yoksul vey a zengin, bazıları daha yetenekli doğar. Bir kısmı ise tamamen rutin bir hayat yaşarlar. İnsanlar yeniden hayat buldukları bedende eski benliklerine dair anıları unuturlar, fakat önceki yaşamlarında edindikleri tecrübeler doğuştan yetenek ve yeteneğin sayesindeki başarılar ile kendini ortaya çıkarır. Ruh gelişimi alt seviyeden üst seviyelere doğru olmasına rağmen, bazen tersi sürecin işlediği de görülür.

Ünlü kahinin konuşmalarından, ruhsal varlıkların bulundukları "öte hayatta" görme, duyma, tad alma gibi duyularını muhafaza ettikleri sonucuna ulaşıyoruz. Dünyada geçirdikleri süreyle ilgili anılarını muhafaza ediyorlar, yakınlarının yaşantılarına ilgi duymaya devam ediyorlar, onlarla ilgili soru sorup, öğüt veriyorlar. Çok defa da sevdikleri bir yiyecekten içecekten bahsettikleri olur. Anlaşılan o ki, dünyadaki hayatla ilgili bağları tam olarak kopmamıştır.

Ruh ölmez. Sadece kötülerin ruhları kötü olur ve onları yukarı almazlar. Onlar reenkarne olmaz.

Reenkarnasyon:
Reenkarnasyon vardır, ama tüm ruhları kapsamaz. Tekrar dünyaya gelenler iyi ve en iyi ruhlardır. (Trud Gazetesinden) Kimlerin yeniden doğacağı ve dünyaya tekrar kaç kez gelindiği konularıyla, ilgili farklı çevrelerde farklı görüşler belirtilir. Bir kısım düşünür, ruhun bir kez dünyaya gelmesiyle, en üst seviyeye ulaşana kadar yüzlerce kez (777 sefere kadar) tekrar doğabileceği görüşünü savunur. Vanga'ya göre, ruhsal gelişimini tamamlamak için varlık en az 150 kez reenkarne olmak zorundadır. Diğer bir görüş ise, Çan'ın son derece kıymetli bir hediye olduğunu ve onu geliştirme şansını kaçıran ruhların (kötülüğü yenemeyenler) reenkarne olma şansını da yitirdikleridir. Böylece sonsuza kadar gelişme şansını kaybeden ruhlar irade ve benlikten yoksun kalırlar. Kahin, bu ikinci görüşü savunmaktadır. "Kötü” ruhların yeniden doğma fırsatını elde edemeyeceklerine dikkat çeker. Bu görüşünü destekleyen başka cümleleri de vardır:

Çok kişi bana gelip soruyor: "Bana önceki hayatımda nasıl biri olduğumu söyle." Ben de cevap veriyorum: "Sana önceki hayatının olduğunu kim söyledi?" Başkaları şunu sorar: "Bir sonraki hayatımda kim olacağım?” Cevap veririm: "Sana sonraki hayatının olacağını kim söyledi? Sen şimdiki hayatına bak ve daha iyi biri olmaya özen göster." (Şair Peter Bakov'un anlatımı)

Parapsikolojik olayları ve tecrübeleri inceleyen uzmanlar, ruhun beden dışına çıktığında aşması gereken bir enformasyon-enerji bariyerinin varlığından bahsetmekteler. Öteki, "ruhsal" aleme geçiş ancak bu bariyerden geçişle mümkün olmaktadır. Transferin gerçekleşme aşamasındaki zorluk derecesi ise, insanın kendi iç ruhsal temizliği ile bağlantılıdır. Ruhsal gelişimi yeterli olmayan, örneğin maddiyata düşkün birinin fiziki olmayan dünyaya geçişi sadece ölümü halinde mümkün hale gelmektedir. Daha iyi anlayabilmek için, gözümüzde enformasyon- enerji bariyerini bir piramit olarak canlandıralım. Piramidin tabanı, en alt seviyede gelişmiş ruhların kat etmesi gereken mesafe olur; tepesi ise ruhsal arınması tamamlanmış varlıkların "transfer" noktasını oluşturur. Buna göre gelişimi az olanın, "ruhani aleme" e girebilmek için tabandan başlayarak yukarı, tepeye kadar tüm mesafeyi kat etmesi gerekirken, "asil" ve temiz varlık için mesafe çok kısadır ve rahatlıkla, fazla enerji harcamadan irtibata girip çıkabilmektedir. Petrich'li kahinin ruhsal zenginliğini düşündüğümüzde, onun fiziki olmayan alem ile problemsiz iletişimi bizleri bu açıdan şaşırtmamaktadır. Piramit bariyerin farklı seviyelerinden geçen ruhların birbiriyle kontağa girmeleri mümkün değildir.Belki de ölüm, kaybettiğimiz kıymetli insanlara kavuşacağımızın garantisi değildir, çünkü çeşitli gelişimde olan bizlerin farklı farklı boyutlara gitmesi olasıdır. Bu açıdan baktığımızda, bazı ruhsal varlıkların kahine başka cansız varlıklarla ilgili sorular sormalarına bir anlam verebiliriz.

Kuşkusuz hepimiz tekrar dünyaya gelmeyi arzu ederiz. Bu sonun olmayacağına dair bir ümidimizdir, şüphesiz en büyük isteğimizdir. Hayata tekrar geleceğimize dair inanç, tekrar bir yaşama şansı vermektedir, fakat aynı zamanda "iyiliklerimizi ertelememiz" sakıncası da doğurmaktadır. Bu hayatta yapabileceği iyi şeylerin maksimumunu uygulamayan birini, "iyiliklerini" bir sonraki hayatına erteleyebileceğim düşündürerek yanılgıya düşürür. Bu şekildeki bir düşünce yapısı kişinin ruhsal gelişimini yavaşlatır. Vanga'nın dediği gibi, tekrar dünyaya gelip gelmeyeceğimizi kim bilebilir? Yaşanacak yalnızca bir ömrümüz varmış gibi içini tıka basa iyiliklerle doldurmamız gerekir...

Kahin çevresine, evvelki yaşamında bir kadın firavunun kızı olduğunu; annesinin rüyasında görünüp şu an yaşadığı Paris'e onu görmek için çağırdığıni paylaşmıştır. O zamanki komünist yönetim olası ajanlık suçlamalarını bertaraf etmek için kahinin ülke dışına çıkmasına izin vermemiştir.

Vanga'nın, ruhun bedene (maddeye) gelişiyle ilgili sözleri oldukça enteresandır:    

Ruh:
Ruh Semalardan bir güneş ışınıyla inip, cenine yerleşir. Henüz doğmamış olmasına rağmen artık o bağımsız yaşar.
Ruhlar bardaktaki su gibi saydam ve renksizdirler. Fakat onlar ışıldar, onlardan ışık yayılır. Aynı insanlar gibi davranırlar -oturuyorlar, yürüyorlar, gülüp ağlıyorlar... beni rahat bırakmıyorlar. Uykumdan uyandırıp: "Kalk! Çalışma zamanıdır*.“ diyerek çağırırlar. Son zamanlarda bana "Korkma ! Dünya yok oluşa doğru gitmiyor.“diyorlar.

"Ölüm sonrası hayat vardır! Kendi gözlerinizle yanıma konuşmak için gelen ruhları göremiyorsunuz, onlar ölüm sonrası gidilen yerden geliyorlar. Elli, yüz yıl evvel hayata veda edenlerle ben nasıl konuşabiliyorum? Onlar kayıp olan ki iler mi ki! E eger tamamen kayıp olsalardı, gömüldükleri toprağın içinde yok olsalardı onları nasıl görebilirdim? Yakınlarının doğruluğunu onayladıgı bunca detaylı bilgiye nasıl ulaşabilirdim? İsimlerini ve görünüşlerini nasıl ayırt edebilirdim, ki onların birçoğu gelen yakınlarından özellikle bir takım taleplerde de bulunuyorlar..."


Kozmik Düzen
Dünya, kainat ve içindeki her bir canlı belirlenmiş bir kozmik ritm ve düzene tabidir. Düzen içerisindeki en küçük sapma bile çok büyük ve telafisi olmayan sonuçlara götürebilir ve neticesinde bedelini ağır öderiz.

 
Cok farklı kitaplar yazılmıştır, fakat insan, ruhani ve fiziksel hayatın olduğunu ve hepimizin üzerinde bir güç olduğum idrak edemeden, nihai gerçeğe (yanıta) ulaşamaz.

Tanrı, ışığından bakamayacağın dev bir ateş topudur. Sadece ışık, Başka bir şey görünmüyor. Eğer biri sana Tanrı'yı gördüğünü söylerse, ona inanma.
 

 
Tanrı var, ve eğer sessiz olursanız, taşlar bile onunla ilgili konuşacaktır. Körlerin ışığın varlığını bildikleri gibi, sakatların sağlıkli İnsanların olduğum bildikleri gibi, sağlıklı insanların da Tanrının varlığını bilmeleri gerekir.

Ben kırk yıldır transa giriyorum ama ne Tanrıyı gördüm ne de Hz. İsa'yı. Fakat biliyorum, Tanrı ateş ve ışıktır!
 
 
(Heykeltıraş İvan Varchev'e söylemiş)

"...Biz daimiyiz ve de yalnız değiliz. Evrensel bütünlüğün bir parçasıyız. Şunu bil ki, Tanrı her şey değildir. Çünkü her şey çok fazladır, her şey ondan bile fazladır. Tahmin bile edemezsin... Her birimiz bir gizemiz, çünkü Hakikati üretiyoruz... Biz hepimiz Tanrıyız ve Tanrı içerisinde tüm ruhları barındırır. Başka bir deyişle biz gelişmekte olan tanrıyız ve yürümemiz gereken yoldan gidiyoruz... Kaderimizden...

Biz ve çevremizdeki her şey bir bütünün parçasıyız, ayrı değiliz. Bütünle bağlantılıyız, yalnız değiliz..."

Vanga, tüm varlıkların ortak bir Kozmik Zeka oluşturduğundan söz eder. Bundan dolayı her birimiz kendi zekamızı, yaratıcılığımızı geliştirmek sorumluluğunu taşıyoruz. Var olanın temel vazifesi dünyasal, maddesel yaratıcılık değildir, kendi zihinsel gelişimini ilerleterek, Ortak Zeka'nın gelişmesine katkı sağlamaktır. Kahin, zihinsel çalışmalarımızın ürünü olan bilgisayar teknolojilerinin doğru yol olmadığına işaret etmektedir.


ileride daha güçlü veya daha zengin olma mücadelesi sona erecek. Çünkü önemli olan, daha akıllı olmaktır, zira Bilinç (Zeka) ortaktır, kolektiftir. Parçalara ayrılamaz. Ve en Önemlisi, evrendeki her şeyin oluşturduğu Ortak Bilinç, şu anki bilgisayar gibi şeylere karşı mücadele verecektir.

Her birimiz evrenin mikroskobik bir parçasıyız ve hepimiz biriz. Her birimizin benzersiz olmasına karşın bir bütünü oluşturuyoruz.

Her insan, kim olursa olsun, dünyaya belli bir görev ile gelmiştir Hayatı her alanda yaşatmak ve onun, şu anda bilemeyeceğimiz bir takım kozmik hedefler doğrultusunda gelişimine katkıda bulunmak

Şurada bulunma sebebimiz, yaratıcı olmak vazifemizdir. Mekanı fikirlerle ve bilgelikle doldurmak için yaratılmışız. Varoluşun temeli bilinçtir ve bir gün düşüncenin avatarlari olan Budalara ve Asalara erişeceğiz.
Gece siz uyurken, sessizlikte ben göksel sesleri dinliyorum. Göğün çanlarının saat başı çaldığını ve tüm canlıların bu ritme cevap verdiğini duyuyorum. Çiçek ne zaman açacağını, horoz ne zaman öteceğini bilir.

Eğer her gördüğümü anlatabilseydim... Evrenin bildiğim fakat söyleyemediğim sırlari artık bir barajı dolduracak kadar birikti. Duvarın yıkılmasına az kaldı, fakat... O zaman Tanrı yardımcımız olsun! 


 Su maddesi,Vanga'ya göre canlı bir varlıktır. Güç tarafından, milyarlarca yıl evvel belli bir amaç ile gönderildi. Dünya'daki hayatı yaratma görevini üstlenmişti. Suyun yaratma gücü gibi, yok etme ve tekrar yaratma gücü de vardır. Dengenin negatife doğru kaydığı zamanlarda imha eder, sonra sakladığı bilgilerle sil baştan yaratır. Suda, olacaklara ilişkin her şey kodlanmıştır... Madde de canlıdır. Cansız madde diye bir şey yoktur, o sadece bizim hayal ürünümüzdür. Nuh tufanından evvel de tufanlar olmuştu. Dünya'daki biyolojik çeşitliliğin kurtarıcısı Nuh değil, sudur. Suda her şeyin bilgisi kaydedilir...

Petrich’li kahinin "Suda olacaklara ilişkin her şey kodlanmıştır" ve "suda her şeyin bilgisi kaydedilir"cümleleri, eski kutsal kitaplardaki metinler ve ezoterik kaynakların üstü örtülü bilgileriyle paralellik gösterir. Su elementi sembolü, bilgiyi sembolize eder. Buradaki suyla ilgili anlatımlar, farklı toplumların kutsal kitaplarında da geçer. Örneğin Tekvin Bölümü'nde dünyanın yaradılışıyla ilgili ilk satırlar şöyle başlar:

"Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. Ve yer ıssız ve boştu, ve enginin yüzü üzerinde karanlık vardı; ve Allah'ın Ruhu suların yüzü üzerinde hareket ediyordu. "(Tekvin Bap 1/1-2) Bu ve başka kutsal metinlerde, yaratılışın ilk aşamasında daha suyun olması, sembolik anlamı göz ardı edildiği takdirde akla ve bilime aykırı gelir. Buradaki yaratılış evveli var olan su Vanga'ya göre yaratılış bilgisinin, donelerinin kayıtlı olduğu bir tür muhafazadır. Mısır Mitolojisinde de benzer bir tanım görüyoruz: "Nuh yaratılış öncesi var olan ve bütün yaşamın kendisinden çıkmış olduğu başlangıçtaki okyanustur. Nuh'nun derinliklerinden yaratılan ilk varlık ise Ra'dır."


Ancak araştırmacılar bu yoktan varoluşun ilk başlangıç olmadığını düşüncesindeler. Ezoterik kaynaklara göre bu yaratılış bizim devremizin, yani "Demir Çağın" başlangıcını teşkil eder. Burada Tanrı Nu olarak ifade edilen sembol. Mu Uygarlığı'na karşılık gelmektedir. Mu ile ilgili bilgilerin kayıtlı olduğu tüm eski yazıtlarda, insanlığın ilk ana vatanının Mu olduğu açık bir şekilde dile getirilmiştir. Mu'nun sulara gömülmüş olmasından dolayı, Mu'nun sembollerinden biri de denizdir. Burada hemen Vanga'nın Nuh Tufanı ile ilgili söylediklerini hatırlıyoruz. Kahine göre, canlıları kurtaran Nuh değil, su dur. Su, tufan öncesinde canlı varlıkların bilgisini kopyalayıp saklamıştır! Sonra da bu bilgilerden yararlanarak canlılar yeniden yaratılmıştır. Mısır mitolojisine göre ise Nuh, yaşamın kendisinden çıkmış olduğu okyanustur. Aradaki benzerlikler şaşırtıcıdır! Maalesef Kahin Vanga'nın çoğu kişi için uçuk ve anlaşılmaz gelen söylemleri, henüz ezoterik bilgiler ışığında incelenmemiştir.

Petrich'li kahinin evrende Dünya'mızın haricinde başka canlıların olduğunu söylediği ve hatta onların bir kısmı ile irtibata girdiği iddia edilir. Vanga'ya göre farklı farklı gelişim seviyelerine sahip olan evrendeki canlı varlıklar arasında bizler en alt seviyelerde bulunuyoruz. Gelişimde 3. seviyedeyiz. 26. seviyeden itibaren Yaratıcı ile direk kontağa izin verilir, 33. kademeye ulaşıldığında ise onunla birleşmek, Bir olmak, "O" olmak mümkün hale gelir... Bu şekildeki birleşmeler, "erimeler" sayesinde Yaratıcı ihtiyarladıkça gençleşiyor. Yaratıcı'nın sonsuz ve ebedi olma sebebi budur...


Cennet de cehennem de tamamen uydurma şeylerdir. Sadece bir tek güç var, o da Kozmik Armoninin gücü.
Bizden evvel dünyamızda çok daha eski uygarlıklar yaşamıştır...


 Kendimize aşık olup birbirimizi yok etmekten korunun. Ölüm önceden alınmış önlemdir, metamorfozdur. Ölümden çok daha kötü şeyler vardır. Henüz sen bunu bilemezsin, çünkü beynimizin sadece %5'ini kullanabiliyoruz... Ben onun sayesinde ve ondan dolayı görüyorum. DOĞA GİBİYİM... Bana söylenen bazı kelimeleri kesinlikle anlamıyorum, fakat ne derlerse onu aktarıyorum. Evet, ben okumamış, eğitim görmemiş biriyim lâkin benim dediklerimi sana kimse söyleyemez...  "Ruhların nereye gittiğini bilseydiniz, daha bir gün fazla yaşamak istemeyecektiniz. İyi ama onu görmek için, oğlunu, kızını, kardeşini, görmek için, seni karşılayacağı saati beklemen gerek. Senin onu araman doğru olmaz. Yakının seni karşılamak üzere gelecektir. Eğer ölümü arar da onun yanma daha önce gitmek için çabalarsan, bil ki bunu başarman mümkün değildir. Ruhunun bedende durması gereken zaman dolana kadar, sağda solda savrulup duracaksın. Günü ve saatini beklersen, sana kapıyı açacaklar ve seni üniversiteye alır gibi kabul edecekler, orada sana özel bir yer ayrılmıştır, seni alacaklar. Tersine, kızım öldü, oğlum öldü, zehir içip yanlarına gideceğim şeklinde düşünürsen, inan bu mümkün değil, gidemezsin; vakti henüz gelmemiştir..."

Ölenler aslında yaşamaya devam etmektedirler. Onlar aramızdadır, bizi seviyorlar ve hayatın ebedi gerçeklerine ulaşmamıza yardım etmeye çalışıyorlar. Bundan dolayı onlara, içtenlikle minnettar olmalıyız..." (168 Saat Gazetesi, 1995)


 Hz. İsa'nın saçları kıvır kıvır ve kısacıkmış. Gözleri iri ve siyah, burnu geniş, dudakları kalınmış. Anlaşılacağı üzere dış görünüşü tam bir Afrikalı gibiymiş, ki zaten Vanga onun için zenci kelimesini kullanmıştır. Kendi sözleriyle devam edelim:

"Hz. Musa'nın tam bir kopyası gibiymiş. Tekrardan dünyaya gelen bir Musa... Dışın içle, içteki ateşten vücut ile, ruh ile tamamen alakasız olduğunu biliyorsun değil mi? O çar oğludur. Geri kalanı da boş laflardır. Ve de Pleadların (Türkçede Ülker Yıldız Kümesi) oğludur, biliyorsun değil mi? Mavi ikiz yıldızlardan olan uzaylıların, Pleadların oğlu. O bir plead melezidir. Onlar her tür beden formuna girebilirler.

Yirmi üç - yirmi dört yaşlarına geldiğinde, onu yanlarına alıyorlar ve sonra belli bir zaman için "Ölüler Vadisi'ne" bırakıyorlar, Himalayalar'da bir yerlerde. Buda'nın da, daha sonraları Hz Muhammed'in de olduğu yer orasıdır. Ve tüm bu melez-uzaylıların... Kısaca dünyalı anne ve dünya dışı baba, çünkü onlar bazen, birkaç bin yılda bir dünyamızdaki seçilmiş kadınlarla birleşiyorlar...

Ölüler vadisinde İsa, matakmaların (mahatma) öğretisini görmüştür. Matakmalar bizim dünyamızdaki öğretmenlerimizdir. Yaklaşık sekiz yıllık bir eğitimden geçtikten sonra, birçok yeteneğini geliştirmiştir: levitasyon, iyileştirme gücü, çünkü dünya dışındakiler hasta olmamalarına rağmen, her hastalığı tedavi edebilirler. Onlar biliyorlar ve de İsa hemen hemen onlar gibi oldu. İstediği kadar meditasyon yapıp nirvanaya
ulaşıyor, kendi isteği ile bedeninden çıkabiliyor. Tamamen kendi isteğiyle ve istediği süre için...”

Kahin, konuşmanın devamında Hz.İsa'nın çarmıha gerildiği vakit bedeninin dışına çıktığı için (astral seyahat) hiçbir şey hissetmediğini anlatıyor. Ne çiviler çakılırken, ne kanı akarken hiçbir acı duyumsamaz. Bir Roma subayının dudaklarına ve vücuduna sirke ve başka merhemler sürdüğü doğrudur. Aslında her şey bir kozmik plan dahilinde gelişmiştir. Ülker Yıldız Kümesinden olanlar (Pleadlar) olacakları biliyorlardı, bundan dolayı da vücudunu önceden hazırladılar...

Ülker Topluluğu'ndan, dünyadaki hemen tüm antik kültürler haberdardı. Avustralya'nın Aborigenlerinde, Persler, Mayalar ve Aztekler'in kültürlerinde farklı isimlerle yer edindiğini görüyoruz. Ülker Yıldız Topluluğu'ndan Incil'de ve Homeros'un İlyada ve Odysseia yapıtlarında bahsedilir. Hint mitolojisi ve Kuran'da da önemli bir yere sahiptir.1767 yılında John Michell'in hesaplamalarına göre, yıldızların bu kadar az bir yerde tesadüf eseri gruplaşma ihtimali yalnızca 500 binde birdir. Vanga'ya göre, İsa işte bu yıldız topluluğundan olanlarla, İngilizce ismiyle Pleades'den gelenlerle aynı ırktandır. İnsanoğlu ile pleadların bir melezidir.

"Haç, en az milyon yaşındadır. Sadece hristiyanlara ait değildir... Hacı tasarlayanlar, dünyalı değildir..." der kahin ve Hz. İsa'nın haçtan indirilişinden sonrasını ayrıntılı bir şekilde anlatmaya devam eder: İsa bedenine ancak haçtan indirildikten sonra geri döner ve bilinci yerine gelir gelmez annesine yaralarının iyileşmesi ve acılarının dinmesi için hazırlamaları gereken ilaçları tarif eder. Yavaş yavaş vücudundaki acıları hissetmeye başlamıştır. Sonra onu mağara-mezara, taş yatağa yatırırlar ve mağara girişini taşlarla iyice kapattıktan sonra önüne Romalı askerleri dikerler
Yattığı yerin hemen altı Nikodim'in aile mezarının girişine açılır. Gizlice aşağıya götürülen İsa'ya gereken tedaviler uygulanır, midesi yıkanır, ölü gibi görünmesi için verilmiş ılaca karşı hazırlanmış serum içirilir. Ayağa kalkacak hale gelir ve pleadların yardımıyla gizli bir çıkıştan kaçar. "Hz. İsa .aslında hiç ölmemiştir. İşte bak, bana ölmüşler bunu söylüyor... Bunun dışında bir gerçek yok, bunun dışındakiler, St. Paul'un gerçeği değiştirmeleridir...” ekler Vanga. Dediğine gore Hz. İsa 86 yaşına kadar yaşar; Hz. Meryem bir daha Hz. İsa'nın yanından ayrılmaz.

"...Bugün, Ölüler vadisinde mahatmalar yeni Mesih'i eğitiyorlar. Daha bebekken aldılar ve onu çok uzun süre eğitecekler. Mesih bir sonraki yüzyılın 20'nci senesinden sonra ortaya çıkacak. Yeni milenyumda. Vanga bu inanılmaz sözleri söyledikten sonra olacakları da özetler:

Eski dinler dünya dışı varlıklara büyük bir engel ve yük teşkil edecekler ve insanların artık eskilere artık ihtiyaç duymayacaklar. Bundan dolayı ayak bağı olan bu dinler dünyadan yok olacaklardır. Kalacak olan tek din, Beyaz Kardeşliğin öğretisidir..."
Hz. İsa Dünya'ya yeniden beyaz giysiler giymiş olarak dönecek. Belirlenmiş insanların kalpleriyle dönüşünü hissedecekleri zaman başlamak üzere.”

"Deccal şu anda yeryüzünde ve her eve giriyor. Oğul babayı, kardeş kardeşi öldürüyor, anne ile kız karşı karşıya geliyor; ne arkadaşlık var ne de sevgi."

 Uzaylılar
"Bizden evvel dünyamızda çok daha eski uygarlıklar yaşamıştı. Kainatta ise bizden çok ileri seviyede medeniyetler yaşar, bizim uygarlığımız henüz beynin "çocuk yaşı” seviyesindedir.

Vanga koşulsuz şartsız Tanrı'ya inanmaktadır.

• Tanrı'nın evrensel yasaları sonucunda evren ve dünyadaki ilk yaşam tohumları atılmıştır.
 •
Tanrı, başka galaksilerde, başka gezegenlerde çok gelişmiş canlılar yaratmıştır.
• Onlardan bazıları dünyamızda gelişen canlı hayata müdahalelerde bulunmuştur.
 

Kahin dünyamız da Himalayalar'da uzaylıların varlığıni sürdürdüğünü, onları hissedebildiğini ve "görebildiğini" belirtir. Onları şekil olarak değil, daha çok bir enerji olarak algılamaktadır. Işık olarak. Bunlar ışık saçan noktacıklara ve üst üste dizili ışıklı levhalara benzemektedirler. Bazen de bir üzüm salkımı gibi yan yana ve üst üste dizilidirler. Görüntüleri iseolağanüstü güzel ve büyüleyicidir. Bu tip konulari müzakere etmeyi çok sevdiği arkadaşı Peter Bakov'a şu açıklama ve tanımlamalarda bulunur:

"Neden bunca dünya dışı uygarlık etrafımızda dolanıyor? Kırk yılı aşkın süredir bakıyorum ama böyle bir mucize görmedim. Şimdi birden büyük sayılara ulaştılar.

Trud Gazetesinde çıkan habere göre kahin başka bir söyleşide, uzaylıları şu şekilde tarif eder: "Bizden biraz iri, tavuk tüylerine benzer tüyler ile kaplılar, ellerinde büyük kitaplar ve değnek taşıyorlar; hastalıkları iyileştirmek için geliyorlar". Uzaylılara ilişkin söylediklerine bakarak kahinin farklı farklı dünya dışı varlıklarla bağlantıya geçtiğini düşünüyoruz. Bu son bahsettiği tür bize direkt olarak yardım etmek amacını güden bir grup olabilir.


Oleg Atkov,Vladimir Solovyov ve Leonid Kİ/im isimli kosmonotlar Uzay yolculugu sirasinda; turuncu renkte aniden ortaya çıkan güçlü ışık karşısında görüşlerini kaybettiklerini ve  olası yangın veya patlama ile ilgili merkeze bilgi verirler. Belli süre sonra ışık zayıflayıp görüşleri normal hale döndüğünde, Dünya'ya yeni bir rapor göndermek zorunda kalıyorlar: Uzay gemisinin yanında insan yüzü ve vücuduna sahip 7 kanatlı melek görmüşlerdir! Sırtlarında kanada benzer çıkıntıların göründüğü uçan varlıklar, 10 dakika kadar gemi uçuşuna eşlik etmişlerdir. Bu sürede uçuş manevralarına taklit etmişler, sonra aniden ortadan kaybolmuşlardır. Merkezin bu şok rapordan sonra ne tepki verdiği tam olarak bilinmese de, olay astronotların yorgunluğunun ve gergin psikolojisinin ürünü olarak yorumlanır. Fakat her şey bu kadar basit değildir. 167. günde ekibe 3 astronot daha katılır. Svetlana Savitskaya, İgor Vole ve Vladimir Janibekov isimli kozmonotlar geldiğinde olay tekrarlanır. Yine aynı güçlü turuncu ışık ve tuhaf kanatlı varlıklar bu defa 6 kişi tarafından izlenmiştir. Vanga arkadaşı Petar Bakov ile sohbetleri sırasında da sıkça dünya dışı yaşam ile ilgili konuşmalar yapmıştır. Şairin anlatımına göre, çeşitli gezegenlere faklı seviyelerde canlılar yaşar. Biz, dünyadakiler üçüncü seviyedeyiz. En yüksek seviyede olanlar yakınımızda Siyah gezegenden - Eflatunun Gezegeninde olanlardır. (Plüton) Onlar yedinci seviyededirler. Yirmi altıncı seviyeden itibaren yaratıcıyla direk kontağa girilebilir, otuz üçüncü seviyeye ulaşıldığında ise onunla birleşilebilir. Böylece yaratıcı ne kadar daha çok yaşlanırsa, o kadar daha çok gençleşir.

Kahinin bir trans sırasında söyledikleri sıra dışıdır. Hayatının çoğunu geçirdiği Rupi'deki evinin olduğu bölgeden bahseder. Toprağın altında, yeşil mermer bir lahitte dünyadaki ilk medeniyetin ilk yazı örneğinin gömüldüğünü söyler. Yazı oraya, bizim yaratıcılarımız tarafından konulmuştur.

Önünde, bir piramit bulunuyor, onun tepesini de "sırların sırlarıni açan anahtarın" içine konulduğu kristalden bir küre süslüyor. Lahidin bir de koruyucu heykeli var, altından bir atlı. Vanga, toprağın altındakilerin çıkarılmasıyla (2050 yılından sonra), insanlığın yeni bir şuur kademesine erişeceğini ve kozmik kardeşliğe gireceğini ilave eder.

Vanga' ya göre kaos uzaylıları, uzaylılar da bizi yaratıyor. Onlar, Yaratıcı'nin gözdeleri olan Kaçini ve Ananakilerdir. Şekilden şekle girebilme özellikleri vardır. Andromeda galaksisindeki bir gezegenden (Vanga nedense ona Nibiru diyor) olanlar, Atlantis uygarlığını kendi prototipi şeklinde yaratırlar. Atlantisliler uzun boylu (3-4 m) ve uzun ömürlü (800-1600 yıl) dırlar. "Sıkılıncaya kadar" yaşarlar. Fakat bir deney olduğunu bilmeyen bu uygarlık kendini o kadar kaptırıyor ki, yaratıcıları tarafından sulara gömülüp yok ediliyor. Sümerlerin ataları ise, 68 ışık yılı uzaklıktaki Aldebarn güneş sistemindendir. Büyük Sümer İmparatorluğu onun yörüngesindeki 2 gezegen üzerindedir. Dünyadaki torunları, primitif insanlar ile birleşmeleri sonucu oluşmuştur. Vanga onların hala başka bir boyutta var olduklarını söylemektedir. Uzaylı yaratıcılarımız, izlemek ve denetlemek için 2-3 bin yılda bir dünyaya gelirler. Dünya üzerinde en az on iki bin yıl yaşayan medeniyetler belli bir seviyeye geldikten sonra "eğitim" görmek üzere başka gezegenlere giderler.
Hitler ve Uzaylılar
 
Yine Vanga'nın sözlerini aynen aktarmakla yorumu okurlarımıza bırakalım:
 
"Daha 1941 yılında mesela Hitler Ay'a gidip gelmiştir. En fazla bir buçuk saat. Zemp Herler, Tul, Siyah Güneş ve Vril Masonlarının gizli örgütlerinin dışında, uzaylılarla direk temas etmiştir. Hitler ölmemiştir.
  
 
Uzaylılar onu, yanlarına almışlardır, Meton gezegenine, burdan 4-5 ışık yılı uzaklığında olan Kentavır Takımadasındaki iki güneşli gezegen..." 


Yasam ve Olum:

"ilk ve asıl olan ruhtur. Ruh, beyni yaratır, beyin ise Dünya'ya kozmik suyu gönderir ve böylece Evren'de canlı olan her şeyi yaratır. Bizim beynimiz bir mikroçipe benzer. Ana bilgisayardan (Kozmik Beyin'den) ayrı olarak düşünülemez, ancak onun bir parçası olarak bir fonksiyonu bir varlığı mümkün olabilir. İnsan sadece bildiği kadarını görebilir. Ve bilgisizliği o kadar üst seviyededir ki, ne kadar aciz olduğunu, aslında bir deney olduğunu idrak edemez."

Ölümden kırk gün sonra ruhsal varlık geldiği yere geri döner ve 8 gün orda kalır. 9. günde başka bir bedende ilk çığlığımızı atarız. Fakat doğmadan hemen önce belleğimizi sıfırlarlar. Aynı şey hayvanlar için de geçerlidir. Fakat onlar bizden üstün formdadır. Örneğin yunuslar, balinalar bizden ileri seviyededir. Dünya üzerindeki en gelişmiş varlık formu ise okyanusların dibinde yaşar.

Her birimiz doğduğumuzda tüm genlerin varyasyonuna sahibiz. Yani aslında istediğimiz her şey olabiliriz. O potansiyel hepimizde var. Mesela güneş çocukları, indigo çocukları var. Onların farklı metapsişik güçleri vardır. Onlar nereye gittiğimizi gösteren gelecektir; mor renkte ışıldayan eski ruhlardır.

Diğer varlık formlarıyla insanoğlu uzun süredir ortaklaşa çalışmalar yürütür. Burada evrensel çekim kanununu bilen bazı gruplar bulunuyor ve de onu kullanabiliyorlar. Aslında buna hepimiz erişebiliriz.

Şunu bilin ki, Dünya'da herkes birbirinden en fazla 3-6 metre uzaklıktadır. Çünkü madde yoktur. Madde seraptan öte bir şey değildir. Ve böylece birbirimizle yan yana, iç içe aslında biz bir bütünüz. Evren'de hiçbir şey kaybolmaz. Ve ruh bir kontinyumdur, sürekliliktir. Bizim ölmediğimizin kanıtıdır, Ölüm sadece yeni başlangıca imkan sağlayan bir gülümsemedir. Kozmik Beynin bizi yarattığından ve mükemmeliyete doğru yol almamamıza özenerek yardım ettiğinden dolayı gurur duymalıyız."


Uzaylılar
  
"Evren, inanılmaz çeşitlilikte kozmik medeniyetlerle doludur. Onlar her türlü şekle girebilme yeteneklerini geliştirmişlerdir. Zaten de aslında bizim bildiğimiz anlamda maddenin var olmadığını tüm sorumluluğumla iddia ediyorum. Madde, bilgisizliğimizden kaynaklanan bir ilüzyondan başka bir şey değildir. İşte bundan dolayı onlar (uzaylılar) bizlere farklı farklı şekillerde görünürler. Bizi ürkütmemek için daha tanıdık, kabul görebilen şekillere girerler. Mesela ben 2008 son baharında ameliyat olduğumda onları küçük kırmızı yaratıklar olarak görmüştüm. Sağlığıma kavuşmam için özenerek yardım ettiler. Bu şekilleri benim kafama yatkındı, çünkü tapınağın iç duvarlarında onları öyle resmetmiştim. Vanga için onların bir kısmı ışık noktacıklarıydı, pullarla kaplı olanları da vardı."

Tüm diğer medeniyetler bizimle iletişim kurmak için çaba gösteriyorlar. Aynen ufak bir çocukla resimler aracılığı ile ortak dil kurmaya çalıştığımız gibi, bizlere tarlalarda şekiller çiziyorlar, resimler yapıyorlar. Bu şekilde var olduklarını anlatmaya çalışıyorlar ve Tanrı'nın sevgisine yaklaşabilmemiz için bize ellerini uzatıyorlar. Onların tek amacı bize yardım etmektir. Hiçbir kötülük, sinsilik taşımazlar."



 Vanga'nin Bilinmeyen Kehanetleri

1990 - Değişim Yılı
insanlarının hayatlarında, büyük değişimler olacak. Ve onlar tanınmayacak derecede değişecekler. 1990 yılından itibaren işaretlerini göreceğimiz yeniçağ gelecek.
Birkaç yıl sonra ne olacağını biliyor musunuz? Depremler, yangınlar,seller ve felaketler... Bunlardan çok fazla insan hayatını kaybedecek. Her yerde savaşacaklar, tüm insanlar "bir küpe" girecek... Nüfus azalacak, mallar bulunmayacak, ağaçlar yok olacak... Koyun, dana, keçi eti yenilemeyecek.

Siz her şeyle oynuyorsunuz ve yaklaşan sefaleti görmüyorsunuz, insanlar çıplak ve aç dolaşacaklar.  


 Hastalıklar
Bilinmeyen birçok hastalık ortaya çıkacak. İnsanlar sokaklarda sebepsiz ve sağlıklı görünürken bayılacaklar. Halbuki bunu hala önleyebilirsiniz, bu sizin ellerinizde... Kırk yıl sonra, şimdiki hastalıklar yerini yeni hastalıklara bırakacaktır. Beyinle ilgili hastalıklar...  AİDS'in ilacı bulunacak, demirden olacak. Çünkü bu madde insan organizmasında azalıyor. Fakat başka bir hastalık çıkacak, kanserden de AIDS’ten de daha korkutucu bir hastalık.


Balkanlar Birleşecek
Şimdi Balkanlarda tedirginlik var, fakat gün gelecek ve Balkan Ülkelerinin Başkentleri birbirine yardım ve arkadaşlık eli uzatacaklar. Sofya, Bükreş, Belgrad, Atina ve Ankara'nın büyük liderleri bir araya gelip, barış ve anlayış duyguları eşliğinde müzakere edecekler.
 
Eski Rusya'nın Dönüşü
Şimdi Rusya'ya Sovyetler Birliği deniliyor. Fakat eski Rusya dönecek ve ismi aziz Sergiy zamanındaki gibi olacak. Onun ruhani üstünlüğü, Amerika da dahil herkes tarafından tanınacak.
   
Bu altmış yıl sonra gerçekleşecek.
Ondan evvel üç ülke yakınlaşacak - Çin, Hindistan ve Rusya bir noktada toplanacaklar. Bulgaristan, sadece Rusya'nın yanında ve onun bir parçası gibi olursa, onların yanında yer alabilir. Rusya olmadan Bulgaristan’ın bir geleceği yok.

Sosyalizmin Dönüşü
Sosyalizm yeni bir form altında geri gelecek, yeniden Sovyetler Birliği olacak. Kooperatifler kurulacak... .Marks ve Cenin için yazın, gençlerin onları bilmesi gerek. Onlardan neden utanıyorsunuz?

1982 - Yükseliş Yılı, Yeni Ruhlar
1982 yılı, yeni ve iyi bir ışıkla aydınlanacak. Dünyamıza yeni ruhlar yerleşecek, onların bir kısmı görünür olacak. Bu yeni "ruhlar''sevecenlik ve ümit dağıtacaklar... Kültürlü değil, bilgi dolu insanlar gelecek...  "1981 yılında gezegene etki eden kuvvetler oldukça negatifti, fakat bir sonraki yıl dünyamız yeni ruhlarla dolacak. Onlardan ümit yayılacak, 1981 yılı insanlara bir şey vermediği gibi, hepimizden, her birimizden çok şey götürdü...


Vanga’nın bu kehanetine benzer bir öngörüyü Arjantinli Benjamin Solari Paravichini'den görüyoruz:

"Büyük felaket ve savaşlardan sonra, aşkın çağı başlayacak. Tüm varlıklar günahsız sevecekler. Erkek maddiyata olan açlığını unutacak, kadın görevinin farkına varacak. Dünya'ya yeni ruhlar gelecek. Hepsi daha üstün varlıklar olacaklar ve beraberlerinde beşinci çağı getirecekler. Aralarında ruhsal irtibat yoluyla konuşacaklar ve Hz. İsa ile yaşayacaklar...

 Uzaylılarla Temas
200 yıl sonra insanlar, dünya dışındaki başka akıllı varlıklarla tanışacaklar. Uzaydan gelen sinyalleri ilk olarak Macarlar tespit edecek. .. Kainat hakkındaki gerçeği eski kutsal kitaplarda aramalıyız. Henüz bulunmadılar, ama bir gün denizden çıkarıldıkları zaman büyük sansasyon yaratacaklar. Uzun yıllar sonra, kalintilarin bulunacagi bu ada Yunanistan'a ait olmaktan çıkıp, İtalya'nın bir parçası olacak.


Suriye'nin İşgali
O zamana kadar insanlık korkunç felaketler yaşayacak, çok büyük olaylar olacak, İnsanların bilinci de değişme aşamasında olacak. Güç zamanlar gelecek ve insanlar aralarında dini gruplara bölünecekler. Ve dünyaya en eski öğreti gelecek, Bu yakında mı olacak diye soruyorlar. Hayır, yakın zamanda değil. Henüz Suriye işgal edilmedi! "Tüm insanlara, bilinçlerinin iyiye doğru değişmesi gerektiğini söylüyorum. yeniçağ, yeni bir düşünce tarzını gerektirir, yeni bir bilinci ve yeni insanları. Böylece kainatın ahengi korunmuş olur."

Eski bir hint öğretisi vardır - Beyaz kardeşliğin öğretisi. Sütün dünyaya yayılacak, yeni kitaplara yazacaklar ve dünyadaki herkes bu öğretiyi okuyacak. Kitabın adı Ateş İncili olacak.
("Sütün dünyaya yayılacak" derken 'Sütün' diye kasdettigi seyin Georgia rehber taslarindaki 10 maddelik ogreti olabilecegini hissettim birden. Bu konuyu daha once yazmistim.)

Kıyamet:
İncil'de yazılmış olanlar gerçek olacak! Kıyamet olacak! Siz değil ama sizin çocuklarınız onu yaşayacaktır. (Yardımcısı Vitka'nın kızına söylenmiş)

Kaynak: Yazar Renan Seckin'in Kahin Vanga Kitabindan Derlenmistir

Sevgiler!
Aasmaestefan@gamil.com
 
 

36 yorum:

Mükemmel ötesi bir yaziydi admin tüm kalbimle seni tebrik ediyorum

Tesekkur ederim. Renan Hanimin kitabindan cok az degisiklikle onemli noktalari derleyip bir araya getirdim. Onun da emegine saglik bu arada,

çok etkileyiciydi yalnız "Burada Tanrı Nu olarak ifade edilen sembol" https://www.facebook.com/groups/1498144977166162/1547106388936687/?notif_t=group_activity bu tarikatin baglantisi olabilirmi veya aynisi olabilirmi? ben 7senedir astral seyahetle ilgili arastirmalar ve egtimler gordum okudugum kitablarla sizin iygindeginiz konular birbirine cok yakin , malesef benim kitablar turkceye hicbirzaman cevirilmedi bu benim facebook adresim https://www.facebook.com/safire.rooh kitablarla ilgili sizinle konusmam lazim

Son 4-5 aydir hic bir yazı okumak istemiyordum.Televizyonda bir kare dikkatimk çekti.İssret gibi,beynimde surekli dolaniyor.Tekrar kendi çapimda araştirmalar başladim.Yazilan konu bire bir hissediyorum. Aynı bazda düşünüyorum. Ancak bu kapiyi bulamiyorum.Renan hanimin henüz kitabını okumadım mutlaka okuyacağım. Yazıya akseden konu bence doğru.Butun bu yöndeki kitaplar bizlere rehber.Teşekkür ederim.Işık olduğunuz için.

Tamamen Kuran'a aykırı. Nasıl oluyor da bunlara inanıyorsunuz, hayret...

Macide hanım, bu blog sizin mi?

Macide hanim diye biri yok burda. Blog bana ait.

Şeytani cinlerin birilerine musallat olarak farklı ve acayip suretlerle görünüp bu nevi sapkın düşünceleri -inandırıcılığı artsın diye de bir kısım yüzde bir oranında doğru bilgi kırıntıları ve ilginç detayları serpiştirerek- sunması bir gerçektir. Bunlara inananın vay haline diyeyim...

Söyleminiz kulağa doğru geliyor. Hangi açılardan olduğunu yazar mısınız.

Yahudilerin yazdığı tevrat zebur incil bu yazdıklarınız kehanetler tevratta mevcuttur onu okursanız görürsünüz kendi yazdıkları kehanetler ama dünyayı terörle adını düzen koydukları faşiftlikle dünyayı sömürmek dünya hakimiyetini ellerinde tutmak için alenen allahı ve allahın dinine seveş açmış allahın dinine alternatif saçmalıklarla birilerini uyutma metodları allah yukarıda şahidimdirki bunları yazanlar kendi yazdıklarına inanmıyorlar buyursunlar ispatlasınlar bu saçmalıkları bir köre kehanet adı altında mal etmessinler şu inanan kişilerede bir sorum var siz gerçekten kuranı hakkıyla okudunuzmu

Burada, bu yazılan bilgilerin içerisinde o kadar Kur'an ile örtüşen bilgi var ki hayret edersiniz.Bu arada artık her şeyi de cinlere bağlamayın. Size göre herşey cin. Ya bırakın artık şu mahalle arası hoca bozuntusu tiplerin peşinden koşmayı...Azıcık düşünün...Buradaki yazı doğru ya da yanlış..Ama sorgulayın...Örneğin; Nur Suresi; "Allah göklerin ve yerin nurudur, O'nun nuru içinde lamba bulunan bir kandil yuvasına benzer. Lamba cam içerisindedir, cam sanki inci gibi parlayan bir gezegendir." Baba Vanga ne diyor; "Tanrı, ışığından bakamayacağın dev bir ateş topudur. Sadece ışık, Başka bir şey görünmüyor. Eğer biri sana Tanrı'yı gördüğünü söylerse, ona inanma. "...Benzer değil mi? Allah Kur'an da ne der; "Sonunda bana döndürüleceksiniz..." Ya da Tasavvufta tüm yaşamın bir döngüselliğinden bahsedilir. Yaratıcı belki yaşlanmaz ama bizden aldığı bilgileri kendine katarak ilmine ilim katar...Hala bunları göremeyip, anlayamıyorsanız sapkınlık der işin içinden çıkarsınız...Hz. Musa Allah ile konuşmaya çıktığında ve 10 emiri aldığında, Allah ona şöyle buyurmuştu..."Sen ben olduğunda, ben sen olacağım." Araştırabilirsiniz..Bu da herşeyi açıklıyor herhalde...Bizler inanmayız...Sorgularız, araştırırız...Şüphe duyarız ve özümsenmiş bilgiyi aklımıza yazarız..Körü körüne dine inanmakta yanlış, ya da burada yazılanlara...Akıl süzgeçtir. Düşünmek aslolandır. Sevgiler selamlar...

Serkan bey bilinc seviyeniz cok guzel..ne mutlu uyananlara..ne mutlu isiktan olanlara...

Muhteşem bir yorum Sayın Serkan OYLUMLU yürekten kutlarım. Aynen Kur'AN muhteşem kitabın net görseli VANGA... Sizde sonsuz teşekkürler Sayın Aasma ESTEFAN. Acaba VANGA'nın sansürlenmemiş, tam tercüme edilmiş ve değiştirilmemiş tüm söylemlerini bulacağım bir kaynakça veya kitap bana önerebilirmisiniz. Saygılarımla

Harika bir yazıydı, bilgiler için çok çok teşekkürler

Renan Seckin in kitabindan alinti bu bilgiler. Kitabi kendi sayfasinda bedava pdf olarak var. Baska da Vanga ile ilgili kaynak bilgim yok.

https://www.youtube.com/watch?v=YwBwHbgp470 Bu linkten Vanga ile ilgili videoyu izleyebilirsiniz.Ben de Kur'an'a aykırı gelen şeylere inanmam.Bu şirk koşmaktır.Sadece aklımızla doğruyu soruşturabiliriz.Dinimizde reeenkarnasyon diye birşey yoktur,Vanga bunun olduğunu söylüyor mesela.Yani bazı Vanga'nın tespitleriyle ilgili bazı şeylere inanıyorum bazı şeylerse Kur'ana aykırı geldiği için bende tasvip etmiyorum.

Serkan Oylumlu facete var misiniz ve takip ettiginiz sayfalar hangileri

Kesinlikle dediğine kayılıyorum biraz araştırma ve düşünceyle yukarda anlatılanların Kuranla bağdaşlaştığı noktaları görüyorsunuz birebir aynı şeyler denemez ama 4 kitabında birbirlerine benzer noktaları bulunmaktadır ayrıca yeryüzündeki bütün var olan dinlerde de Tanrının bir ışık olduğuna (bu nur adı verilen yada güneş kadar büyük diye tasvir edilen diye değişir) inanılır. Yukardaki yazi doğru yada yanlış kişisine göre değişebilir ama inançlar doğrultusunda birçok noktaya ortaklar hazırlayanların emeğine sağlık

din ve dinsizlik her ikisi insanoğlunun gözlerini kör etmiş

önemli sizin ve her kimsenin inandlğı deyil O inandeğınln dünyaya ve adamlara nasıl bir etki bıraktığıdır bunu bir tür analamiyoruz nedir bu kutsallık cununu okurlarlnızda Esma

kaldı ki sizin yazınız. ıu makalede olanlar bileşik ve birleşmiş bakışaçıkar. ancak Asma estefanln tarzl olarak bu seçimler modern bir ruh modern bir kehanet sergilemiş türkçenizi yazamiyorum oysa çok yazardlm bu hakda ellerinize sağlık

Tesekkur ederim. Yazdiklarinizi anliyorum merak etmeyin.

mekalelerinizi özledim,bekliyorum

İşte o konulardan bir konu daha. GElin gerçekleri görün.
https://arealans.blogspot.com/

Bu yorum yazar tarafından silindi.
Bu yorum yazar tarafından silindi.

ENTERESAN...
BLOGUMU ZİYARET EDİNİZ İLGİNİZİ ÇEKECEK PAYLAŞIMLARIM VAR https://arealans.blogspot.com/

Ahmet özkan uçurdum seni

Merhabalar yazinizi ilgi ile okuduk arzu ederseniz bundan sonraki yazılarınızı ilk olarak www.urfa.com sitemize yayınlamak isteriz iletişim internet@urfa.com

Bu yorum yazar tarafından silindi.

Gencliğimden beri yaradılış ve amacıyla ilgili farklı düşüncelere sahibim. Kur'anı henüz yeni okumam bile yaradılış ve amacıyla ilgili beni açıklığa kavuşturamadı. Şu bir gerçek Allahın elçileri ve kuran insanları güzel mutlu huzurlu vb. yaşantıya davet etmektedir. Allahın kitaplarında kötü bir şey yoktur.Ayrıca sahip olduğum farklı düşüncelerin bir kısmı karşıma film olarak çıktı. Burada yazılanların birkısmı hayali düşüncelerimde vardı zaten. Sonuç itibariyle uzaylılar yada bizlerden üstün değişik formdaki canlılar,eğer yaratılmışsak birileri tarafından onlarda dahil ilahi güçtür herşeyi yaratan ALLAH. Saygılar.

Dini yorumlarıyla olaya tersten bakanların yorumlarına aldırış etmeyin çünkü onlar inandığı dinide bilmiyorlar. Hz. Muhammedin bir lafı var: ruh ölümsüzdür lakin bir yerden bir yere nakledilir. Şifreli anlatımdır. Saidi kürdi beddiüzaman işaratul icazda 80. Bedeninde olduğunu 79 saidin ölü olduğunu şifresiz bir şekilde söylüyor. Evren sonsuz vibrasyon ve katman seviyelerinde hayatı barındırıyor. Kuranda; biz insanları yarattığımız bir çoklarından üstün kıldık diyor. Hepsinden demiyor. Beddiüzaman kitaplarının her sayfasında ruhların terbiyesinden ve tekamülden bahseder. Sonsuz yaşamdan bahseder.

Kitabı pdf olarak bu linkten indirebilirsiniz.... https://www.facebook.com/groups/SorgulayanPDF/permalink/1849127368668854/?comment_tracking=%7B%22tn%22%3A%22O%22%7D

Yorum Gönder