23 Mayıs 2014 Cuma

Nefilimler- Tarihteki Yaşamış Devler


"Texas'daki Mt Blanco Fosil Müzesi"nde bir Dev iskeletinin uyluk kemiği uzunluğu 47inç(120 cm). 1950'nin sonlarında, Türkiye'nin güneydoğusunda Fırat Nehri vadisinde yapılan çalışmalarda Devlere ait birçok mezar ve kemik bulunmuştur. Bu Dev ayakta iken uzunluğu 14-16 feet (427 cm-488 cm) dir. Devlerin soyları da zamanla insanlar gibi kısalmıştır. Bu kemik muhtemelen Dev soyundan birisine ait olmalı

Antik caglarda yasamis devler oldugunu artik bilimsel olarak kabul etmek zorundayiz.Cunku elimizde bunu ispatlayacak yeterince bulgu var.

Nuh zamanindaki tufandan once yasadigina inanilan bu devlerden, kutsal kitaplarin hepsinde de bahsedilmistir.Tufanla birlikte insanlik gibi onlarin da soyu nerdeyse son bulmustur.Tufandan  cok azi kurtulmus ve yer alti magaralarinda yasayip orda olduklerine inanilmaktadir.

Bazi kaynaklara gore (Enok'un kitabi); gokyuzunden gelen tanrilarin ogullari 13 metre boylarinda devlerdi. Yarattiklari Adem ve Havva'nin cocuklari zamanla cogaldilar.Devler,Insanlarin kizlarini begenip,onlari es olarak aldilar. Bu esler onlara cocuklar dogurdular. Boylece melez bir irk olusuyor. Bu melez irkin yine insanlarla birlesmesinden dogan cocuklari zamanla nesilden nesile boylari kisalarak bugunku insan irkina donusmustur.
Misir'da mumyalanmis vaziyette bulunan bu dev parmagin uzunlugu 38cm dir.Bugun normal bir insan parmaginin boyu 7-8 cm civarindadir.Bu uzunluga dayanarak hesaplandiginda, dev parmagin sahibi 8-9 metre boyunda bir devdir.
Yine Guney Afrika'da bulunan 120 cm uzunlugundaki dev ayak izi, bize sahibinin 8-9 metre boyunda bir dev oldugunu gosteriyor.
Nevada'da bulunan Lovelock magarasindan cikarilmis dev iskeletlerden birine ait kafatasi.

Yunan mitolojisinde savaslarda kullanilan devlerden bahsedilir hep.

Asagidaki dev iskeletleri gecmise isik tutmaktadir.Fakat gunumuz insanlari medya ve dinle o kadar uyutuluyor ki, insanlik tarihe ve gecmisine ilgi duymuyor. Gecmisimizi dogru bilemezsek, gelecegimizi dogru kuramayiz. Birileri tarafindan bize dayatilan hayati kole gibi yasariz.




Zecharia Sitchin'e Göre Anunnakiler ve Insanin Yaratilisi


Zecharia Sitchin Yakın Doğu tarihi ve arkeolojisi uzmanıdır Eski Ahit (Tevrat ve Zebur) Sami ve Avrupa dilleri modern ve eski İbrani dili konularında eğitim almış ve Londra İktisadi ve Siyasal Bilimler Okulu´nda öğrenim gördükten sonra Londra Üniversitesi´nden mezun oldu. Sümer dilini anlayan ve okuyan nadir bilginlerden biridir.

Yeni çalışmaları Yakın Doğu´daki eski uygarlıklar tarafından yazılan kil tablet metinlerle ilgilidir; bu alanda aradığı çok daha eski uygarlıklardır. Sitchin´in kitapları; körler için yazılan Braille alfabesine bile çevrilmiş sayısız radyo ve tv programlarında tartışılmıştır. Sitchin´in "Dünya Kronolojisi" adlı kitap serisi mitolojinin kökeni olarak kabul edilebilir bir hayal ürünü değildir çünkü geçerli ve sağlam kaynaklara dayanmaktadır yazar bunlara "Antik Anılar" demektedir.

Ona gore;"Tevrat ve İncil dinsel bir metin olarak değil tarihsel/bilimsel bir döküman olarak okunmalıdır antik büyük uygarlıkların kökeni dünyadışıdır. "

Sitchin antik bilginin dünyaya Annunaki (Göklerden dünyaya gelen) tarafından getirildiğini öne sürerken modern bilimin antik bilgiyle uyum sağlamaya başladığını ve devamı olduğunu belirtmektedir. İlk kitabı olan "12. Gezegen"de Güneş Sistemi´ndeki kayıp gezegen olasılığından söz eder ve bu gezegenden dünyaya yarım milyon yıl önce gelen halkın kutsal kitaplarda anlatılan olaylara neden olduğunu belirtmektedir. Örneğin Tevrat´ın "Genesis" bölümünün 6. Bölümü´nde adları geçen ve Tufan´dan önce insanoğullarının kızlarıyla evlenen "Nefilimler"in 12. Gezegen´den geldiğini yazar. "Nefilim" sözcüğünün özgün anlamı "Tanrının Oğulları veya göklerden gelen Devler"dir ve bizler geçmişte devlerin yaşadıklarını düşünüyor ve araştırıyoruz. Sitchin kilisenin kutsal kitaplarla ilgili soru sorulmaması kuralını da eleştiriyor ve sorgulamanın kutsallıkla ilgisi olmadığını söylüyor. Çünkü ona göre tarihsel bilgiler bu metinlerin içinde saklıdırlar İbranice´deki "Nafal" sözcüğü de "Nefilim" yorumunu destekler gibidir ve "Düşüş/Düşenler" anlamındadır. Sitchin kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor; Soru: Dünyaya 6.000 yıl evvel kimler indi? Sitchin; Düşüş ne anlama geliyor? Bu sözcük beni mitolojiden arkeolojiye oradan da kutsal kitaplarla buluşma noktasına getiriyor. Antik dilleri inceleme konusunda yeterince uzman olduğuma inanıyorum ve kutsal kitaplarda geçmişte yaşanan olayların anlatıldığından eminim. Peki kimdi Nefilimler?
Tüm antik metinleri kutsal kitaplar Eski Yunan ve Eski Mısır mitolojilerini içeren metinler piramit yazmaları yani herşey beni bildiğimiz ilk uygarlık olan 6.000 yıl öncelerde yaşayan Sümerler´e götürüyor. Yani efsanelerin ve mitlerin kaynağı olarak Sümerler ortaya çıkıyorlar. Sümer yazısını çok iyi öğrendim ve hemen herşeyi ısrarla defalarca okudum ve gördüm ki Sümerliler´in Anunnaki´si "Nibiru" adı verilen bir gezegenden geliyordu. Gezegenin adının anlamı artı veya haç demekti. O zaman soruyu genişlettim; Nefilimler ve Anunnaki kimdiler ve Nibiru hangi gezegenin adıydı? Uzun astronomi çalışmalarından sonra astronomi kaynaklarında bu konuda iki ayrı yaklaşımın bulunduğunu öğrendim; Bir görüşe göre Nibiru Mars´dı karşıt görüşe göre ise Jüpiter´di. Uzmanlar bu konuda uzun tartışmalara girmişler ve asırlarca kendi görüşlerini savunmuşlardı. Doğrudan antik kaynaklara yani kil tabletlere dönerek Nibiru´nun tanımı ve konumunu araştırdım. Sümer astronomisinde gezegenin yeri belirtilmişti Güneş´e yakındı ve Mars´la ilgisi yoktu Jüpiter ise hiç olamazdı. Bir gece uyandığımda cevabı buldum; Tabii ki bu başka bir gezegen olmalıydı; Mars´la Jüpiter arasındaydı bazen Mars´a bazen de Jüpiter´e yakınlaştığından karıştırılmıştı. Mezopotamya Yaradılış Miti Tevrat´daki Yaratılış Bölümü´nün ilk satırlarıyla aynı anlamdadır ve burada Anunnaki ile ilgili tüm ayrıntıları bulabilirsiniz. Onun ve diğer liderlerin kendi gezegenlerinden dünyaya yaptıkları yolculuk İran Körfezi´ne inmeleri ve konuşlanmaları açıkça belirtilmiştir. Herşey çok açıktır Sümerliler astronomik açıdan büyük bir bilgiye sahiptiler. 6.000 yıl öncesinde Uranüs ve Neptün´ü biliyorlar ve Pluto´yu tanımlıyorlardı oysa bizler Pluto´yu 1930´larda keşfettik matematik alanındaki bilgileri bazı yönlerden günümüzün ötesindeydi ve "Bildiğimiz herşey bize Anunnaki tarafından öğretildi." diyorlardı.

Nibiru farklı bir olaydır yüzyılımızda astronomlar tarafından "Planet X" adıyla tanımlanmıştır ve Nibiru´nun varlığı doğaldır yani Güneş Sistemi´nde olması gereken bir objedir. Ama Sümerler´in daha önemli bir iddiaları daha var; Nibiru kavramının yokolmadığını ve Anunnaki´nin geri geleceğini söylüyorlardı bu geri gelişin periyodu 3.600 yıldı. Öyleyse biz yalnız değiliz ve Güneş Sistemi´mizde bizden daha ileri bir uygarlık var.
 Soru: Bir daha geleceklerse bunun zamanı belli mi?
 Sitchin: Bunu kimse bilemez. Acaba bizi tekrar bilgilendirmeye karar verdiler mi? Daha fazla teknolojiye ve uygarlığa ulaşmalı mıyız? Veya bizim iyi olmadığımız kanaatine vararak yardımcı olacaklar mı? Tufan´da olduğu gibi yeni bir afet karşısında yine yardıma gelecekler mi? Bunu ancak geçmişten öğrenebiliriz.

Sümer bilgilerinden yola çıktığımızda bilinmeyen bir gezegenin varlığı kesindir Tevrat´ın öyküleri geçmişimizi anlatmaktadır eğer onları iyi ve doğru anlarsak geleceğimizin nasıl olabileceğini de anlayabiliriz. Geçmişin günahkar insanları sadece bir tanımdır onların günahları teknolojik hataları ve hırslarıdır aynı yere tekrar geldiğimizi kim reddedebilir ki? Ben kutsal kitapların öykülerini gözden geçirdikten sonra iki önemli açıyla karşılaştım. Bir kere Eski Mısır yazıtları ve mitolojisi resim olarak Sümerle kesin uyum sağlıyor ikincisi ise insanın ölümsüzlüğü arayışıdır. Düğüm yeri Sina Dağı´dır iniş yeri veya irtibat merkezi orasıydı yani uzay üsleri Sina Dağı´ndaydı ve Kudüs´ün önemi bu yüzdendi. Üçüncü kitabım olan "The Wars of Gods and Men"de insanlarla Anunnaki insanları arasındaki savaşı anlattım İnsanlık kendilerine uygarlık getirenlere baş kaldırırken yanlarında uzaylıların bazıları da vardı. Belki bu savaş bir bağımsızlık savaşıydı veya Anunnaki´lerin kendi aralarındaki bir bölünmenin sonucuydu bunu bilemiyoruz ama kardeşlerin kavgası olduğu kesindi çünkü temelde kardeş olan Enlil ve Enki savaşıyorlardı ve savaş onların torunlarına kadar sürdü.

Benim "Piramit Savaşları" adını verdiğim iki büyük savaşta insanlar da bölünmüşlerdi. İnsan denen yaratık savaşı nasıl öğrendi? Bu ahlaki veya teolojik bir konudur. İnsanın doğasında savaşmak var mı ya da savaşçı olmayı kimden öğrendi? Unutmayın ki kızılderililere de Afrikalılar´a da savaş sanatını ve stratejilerini biz uygar beyazlar öğrettik. Dördüncü kitabım olan "The Lost Realms" Amerika kıtalarının 5.000 yıl öncesini anlatır ve bu dönem İnkalar´ın Mayalar´ın Aztekler´in çok öncesidir. Amerika kıtaları bilinmeyenlerle doludur inanılmaz megalit yapıların kaynağı bilinmemektedir. 6.000 yıl önce kimler vardı? Aslında öykü aynıdır ve Anunnaki Amerika kıtalarına da gelmiştir. Gizem linguistiktir yani dillerin kökeninde saklıdır. İnanılması güç ama hemen her teknolojik buluş Sümerliler tarafından yazılmıştı antik yazıtları incelerken bunu doğruladığım her anda koltuğumdan sıçrıyor ve Tanrım 6.000 yıl önce Sümerliler bunları nasıl biliyorlardı diyordum. "12. Gezegen" adlı çalışmamda yer alan bir Sümer metni vardır açık açık Adem´den yani yaratılan ilk insandan söz eder. Metni okuduğunuzda tüp bebek yöntemiyle karşıkarşıya kalırsınız. Bunun daha birçok örneği var bilim herşeyi bir yana bırakıp antik bilgilere bu gözle bakmalı ve farklı bir dünyanın kapısını artık aralamalıdır.

 Soru: Bütün bunlar "Nefilim" sözcüğü ile başladı değil mi?
 Sitchin: Evet başlangıç oydu.
Soru: Kitaplarını okuyan birçok insan tahminlerinizin cesurca olduğunu söylüyorlar. Tabletler ve çivi yazısı örneklerini yorumlamanızdan rahatsız olanlar var?
 Sitchin: Elimizdeki bilginin Sümerliler´e ait olduğu kanıtlanmıştır ve 6.000 yıllık olduğu kesindir. Hiç merak etmiyorlar mı bugünün buluşlarının oralarda nasıl yer aldığını? Genetik mühendislik ve Adem´in nasıl üretildiği Enki mitinde açıkça anlatılır Enki´nin simgesi olan birbirine dolanmış iki yılan günümüzün tıbbının da simgesidir ve aynı zamanda DNA´yı simgeler yani DNA´nın çift sarmalını. Teleskopları ve Voyager gibi uzay araçları olmadan Neptün´ün bir su gezegeni olduğunu nasıl biliyorlardı? Bunlar beni ilgilendirmiyor ben Sümerliler´e herşeyi öğreten Anunnaki´nin nereden geldiğinin peşindeyim; Sümerliler "Nibiru"dan geldi..." diyorlardı ve Nibiru´nun Güneş Sistemi´nde bulunduğunu söylüyorlardı. Ama ben dünyanın yakınında bu kadar zeki canlıların yaşadığı bir gezegenin varlığını düşünemiyorum. Öyleyse Anunnaki nerede? Sorulması gereken soru budur. Dinsel yorumların geçerli olduğuna tüm sıradanlıklarına rağmen inanıyorsak neden başka bir yorum aramayalım? Buna ne engel var ki? Eğer yeterli bir açıklama bulamıyorsak neden Sümerler´in sözlerini kabul etmeyelim? Bu çok daha akılcı olacaktır.

Kitaplarımın hiçbir yerinde kullandığım metinlerin veya tabletlerin gerçek olmadığını bulamazsınız. Herşeyi gittim ve bizzat yerinde gördüm ve inceledim. Orada duruyorlar ve varlar. Enki diye birisi Nibiru´dan gelmiş ve İran Körfezi´ne inmiş metinlerde böyle yazıyor; işte bu kadar... Ortaya çıkıp show yaparak bakın ne buldum demedim. British Museum´da bana yazıtları gösteren bilim adamı; "Size gösterdiğim ve verdiğim tüm bilgiler tüm kaynaklar akademik ve bilimseldir kabul edilmiş bilimsel kaynaklardırlar." diyordu yani ben kaynaklarımı asla uydurmadım hepsi gerçekten varlar.

 Soru: "The Wars of God and Men" adlı kitabınızdaki kaynakların listesi 16 sayfa sürüyor?
 Sitchin: Bir kaynakta Enki´nin dünyaya nasıl geldiğini okuyorsunuz bir diğerinde aynı öykü "Enki ve Dünya Miti" olarak karşınıza çıkıyor. Başka bir metinde Enlil bir mit olarak karşınızda ve bunların tümünün adı mitolojidir. Ben diyorum ki mit olmayan nedir? Bunun tarifi var mı ki? Mitler gerçeği anlatıyorlar. Benim akla yakın makul ve mantıklı bir senaryom var bu şekilde birçok bulmaca ve gizem açıklanabilir yani bilinmeyen tarih öğrenilebilir. Piramitleri kimin yaptığını kesin olarak bilmek zorundayız...

 Soru: Anunnaki hakkında daha neler söyleyebilirsiniz? Bizler aynı Anunnaki´nin hala kontrolu altında mıyız yoksa özgür müyüz?
Sitchin: Onlar bize değil biz onlara benziyoruz sanırım. Bizi genetik mühendislikle yarattılar ve evrim silahının namlusuna yerleştirdiler. Fiziksel ve duygusal olarak onlara benziyoruz Tevrat; "Ve Allah dedi; Suretimizde benzeyişimize göre insan yapalım... ve herşeye hakim olsun... ve Allah insanı kendi suretinde yarattı onu Allah´ın suretinde yarattı..." (Kitabı Mukaddes/Tekvin 26/27) diyor. Fazla söze gerek yok biz onlara benziyoruz. Ama çok önemli bir fark var; o da onların ölümsüzlüğü; Bunun nedeni uzay-zaman olmalıdır Güneş Sistemi çevresindeki bir turları yani onların bir yılı bizim uzay-zamanımıza göre 3.600 yıldır; işte aramızdaki en önemli fark budur. Teknolojik düzeyleri sadece uzayda yolculukla sınırlı değildir millyonlarca yıllık yolculuklar yapabilmektedir ve bunun için de ölüleri canlandırmaktadırlar yani dondurma yöntemini kullanmaktadırlar Kutsal kitaplardaki tüm mucizeler onların teknolojisinden başka birşey değildir. Dünyaya gelip bizleri genetik mühendislik aracılığı ile yarattıktan sonra kendi genlerini maymun-insanla karıştırdılar ve birgün biz de uzaya açılıp bir başka gezegene indiğimizde aynı şeyi yapacağız. Yani modeli yayacağız. Ama olaylar bunu engelleyebir Tufan öyküsünü anımsayın İnsanlık yok edilmiş fakat Nuh ve gemisi aracığılığı ile tohumlar kurtarılmıştır bu yine olabilir. Enlil insanlığı sularla boğmaya karar verdiğinde Enki Nuh´a (Sümerce´de Ziusudra) olacağı haber verir ve sonra gemiyi nasıl yapacağını ve batmaması için ne yapacağını öğretir ve Nuh ailesini ve hayvan türlerini alarak gemiye biner; Sümer kaynaklarına göre böylece tohumlar kurtarılır. Burada Anunnaki liderleri arasındaki anlaşmazlık görülür; hangisi doğru ve doğru değil bunu bilmiyoruz. Neyin yapılıp neyin yapılmadığını da... Ama olanlar ortada.

 Soru: Yaratılmış bizlerle ilgili bir son var mı? Ya sizin yaptığınız nedir?
 Sitchin: Söyleyebileceğim tek şey bir görevimin olduğudur veya bir misyonumun. Toplumu antik insanların bildikleri ve inandıkları konusunda bilgilendirmeliyim. Bunun için onların kaynaklarını ve yazdıklarını ve çizdikleri resmi kullanıyorum. Bu malzeme bir mit değil gerçek bir öykü. Benim yazdıklarım özgün bir bilginin başlangıçtaki temeli olabilir. İki düzine kitap yazdım teolojiden astrolojiye kadar... Daha da yazacağım tümünün temelinde onlar var yani Anunnaki. Anlatmaya devam edeceğim herkes arzuladığı gibi yorumlamakta serbesttir.

 Soru: Çalışmalarınızın bilimsel bir yoldan geçmesi sizi daha güvenilir kılıyor. Bu da tahminlerde bulunmadığınızı ve varolan güncel kanıtlara dayandığınızı gösteriyor değil mi?
 Sitchin: Evet bu malzemeyi kullanmaktan mutluyum ayrıca tüm görüşlere de açığım. Sonuç olarak benim kitaplarım antik zamanlarla ilgili metin kitaplarından başka birşey değildir.
 Soru: Sürekli yeni birşeyler bulduğumuza ve uygarlığımızı ilerlettiğimize göre bundan sonra nelerin olacağı hakkında bir fikriniz var mı?
 Sitchin: Elbette ki hayır bize verilen uygarlığın ne kadarı onlara ait bilemiyorum üstelik bizi yok etmeye de çalıştılar çıkarları neydi bilmiyorum ve tahmin yapmam doğru olmaz. Tabii ki kendiliğimizden yarattığımız çok şey de var.
 Soru: Burada bizim için bir ders var mı? Eğer bu bizim gerçek tarihimiz ise Anunnaki geri geldiğinde yeni bir Tufan´ı önlemenin yolunu öğrenebildik mi?
 Sitchin: Bu tahmin edilemez çünkü ben onların liderlerinin bildiğini bilmiyorum. Enlil veya Enki klanı ne durumda? Bunu da bilmiyorum işte bu nedenlerle bu çok büyük sorunun cevabı da çok zor. Şunu söyleyebilirim ancak; "Bir atı suya doğru sürebilirsiniz ama zorla su içiremezsiniz..."


Alinti

Aasmaestefan@gmail.com

20 Mayıs 2014 Salı

Mars’ta Bulunan Yüz ve Piramitler ile Mısır Bağlantısı

                                        


Mars’taki Yüz
Mars fotoğraflarını tarayan araştırmacılar tarafından daha çok sayıda, yumuşak kenarlı çeşitli “piramitler” görüldü. İlgi ve tartışma, Cydonia adlı bölgeye yoğunlaşmıştı çünkü yapay olabilecek bir grup yapı, bu yapıların doğusunda bulunan ve bir Mars “sfenksi” denilebilecek bir şeyle hizalanmış gibiydi.
Dikkati çeken şey düzgün oranlı bir insan yüzünün hatlarını taşıyan bir kaya, görünüşe göre bir tür miğfer giymiş, ağzı hafifçe açık ve gözleyerek dimdik izleyenlere bakan bir insan. Tabi eğer izleyenler Mars üstündeki göklerde iseler.

Gize’deki Sfenks ve Annunakiler
Dünyalıların on binlerce ve hatta yarım milyon yıl kadar önce uzay yolculuğuna girişmelerine izin veren yüksek bir uygarlığa ve gelişmiş teknolojiye sahip olup ta, Mars’a gelip, yüz dahil birçok anıt diktiği varsayılmadığı takdirde, mantıklı iki seçenek kalmaktadır.
Birincisi, Mars üstünde evrimleşmiş zeki varlıkların sadece megalitik inşalara girişmekle kalmayıp, aynı zamanda bize de benzedikleridir. Ama Mars toprağında mikro organizmaların bile yokluğu veya insan benzeri Marslılara gıda sağlayacak bitki ve hayvan yaşamından eser bile olmaması karşısında, dünyalılara benzeyen bir marslı nüfusunun ortaya çıkması ve dünya üstünde de bulunan yapısal biçimleri taklit etmesi hiç de muhtemel görünmemektedir.
Geriye kalan tek akla yatkın seçenek, ne dünya’dan ne de Mars’tan olan ve yarım milyon yıl kadar önce uzay yolculuğu yapabilen birilerinin Güneş Sisteminin bu kısmını ziyaret edip kaldığı ve hem dünya’da hem de Mars’ta ardında anıtlar bıraktığıdır.
Sümer metinlerinde, kutsal metinlerde ve tüm kadim “mitolojiler”de mevcudiyetlerine dair kanıtlar olan tek varlıklar Nibirru’dan gelen Annunnakilerdir. Onların neye benzediğini biliyoruz; bize benziyorlardı; Tekvin’in sözleriyle, kendi suretlerinde ve kendi benzeyişlerinde.
Onların insana benzeyen suretleri, Gize’deki ünlü Sfenks dahil sayısız kadim betimlerde ortaya çıkar. Sfenks’in yüzü Mısır yazılarına göre Horem-Akhet’inkiydi, yani “Ufkun Şahin Tanrısı” Enki’nin ilk doğan ve Göksel sandalı ile en uzak göklere uçabilen oğlu Ra’nın unvanı idi.
Gize sfenksi öyle yerleştirilmiştir ki, bakış; Sina yarımadasındaki Annunnaki uzay limanına doğru, otuzuncu paralel boyunca tam olarak doğuya doğru yöneliktir. Kadim metinler iletişim işlevlerini Sfenks’e ve altında olduğu iddia edilen yer altı odalarına atfederler.

Gökten bir mesaj gönderilir; Heliapolis’te duyulur ve Güzel Yüz tarafından Memfiste tekrarlanır. Thot’un yazısıyla yazılmış bir mesajdır Amen şehriyle ilgili…

Tanrılar emre göre davranıyorlar
“Güzel Yüz”ün, Gize Sfenksi’nin mesaj aktarmadaki rolüne yapılan gönderme, Mars’taki Yüz’ün amacının ne olduğu sorusunu ortaya çıkarır, çünkü eğer zeki varlıkların elinden çıkmış ise, o zaman tanım gereği mantıksız bir nedenle Yüz’ü ortaya çıkarmak için zaman ve çaba harcamazlardı. Acaba amaç, Mısır metninin önerdiği gibi, “gökten bir mesajı” dünya’daki sfenkse mi göndermekti? Tanrıların ona göre hareket ettiği bir “emir”, bir Yüz’den diğer bir Güzel Yüz’e mi yollamaktı?
Eğer Mars’taki Yüz’ün amacı bu idiyse, o zaman gerçekten de yakınlarında piramitler olmalıdır, tıpkı Gize’de bulduğumuz biri küçük diğer ikisi devasa olan, birbirlerine ve Sfenks’e göre simetri içinde yükselen üç özgün ve sıra dışı piramit gibi. İlginç olan, Dr. Evinski’in Mars’taki Yüz yakınındaki bölgede üç gerçek piramit ayırt ediyor olmasıdır.

Kozmik Tohum-Zecharia Sitchin- Ruh ve Madde yayınları Sayfa 249-285

-Alintidir-

Türkçe ve Sümerce Bağlantısı, Türklerin Sümerlerden Geldiğini Gösteriyor

Toplum, bizi biz yapan binlerce yılın süzgecinden geçerek oluşmuş, örfünü , adetlerini, ruh'unu kaybetti. Bu sözde tarihçiler ise show/eğlenceye dönük söyleşilerde masal anlatmaya devam ediyorlar.
 Sümerlerde yaratılış şu şekilde özetleniyor;
-Sümerlerde Ana olarak betimlenen ve kabul edilen Tanrı sonsuzdur ,yaratılmamıştır ve Tektir.
-Bir birine yapışık olan göğü ve yeri o yaratmıştır.
-Bu iki nesne arasında gaz sıkışmasından doğan basınç gücü sonucu  yer ve gök birbirinden ayrılmıştır.
-Bu gazlı nesneye Tengri'nin kendinden bir parça vermesi ay'ın oluşmasına neden olmuştur.
-Göğün ve yerin ayrılmasından sonra yeryüzü, bitkilerin oluşmasına ve hayvanların yaşamasına uygun hale gelmiştir. Yeryüzünde yaşamsal nesneler olan bütün canlılar su, toprak ve havanın birleşmesi sonucunda güneşin devreye girmesiyle hayat bulmuşlardır.
Şu bir gerçekki bir kısım siyasi, din ve bilim adamları bazı gerçeklerden rahatsız oluyorlar.
Bazıları ise bilinçli olarak gerçeklerin üzerini kapatma çabasındalar.
Azınlıkta olan bu saplantılı insanları rahatsız eden iki gerçek vardır.
Birincisi, Sümerlerle ilgili bütün bulgular Türkistan, Anu uygarlığından mezopotamyaya getirilmiş dinsel,örfsel olgular olmasıdır.
Anu'dan mezepotamya ya 8 bin yıl önce göç etmiş Sümerler ve günümüz Türki topluluklarla aralarından bunca kopuk zaman geçmesine rağmen yüzlerce sözcüğün aynı anlamlarla kullanılıyor olması Sümerlerin insanlık taş devrini yaşarken mezopotamya da ileri uygarlık kuran, insanlığın gelişmesinde en temel topluluk olmasından ve bunların ön Türkler olması Hint-Avrupa dilini konuşan uluslardan başka üstün uygarlıkları başka ulusların kurmuş olmalarını mümkün görmeyen bir kısım batılı aryanist ırkçısı siyasi ve bilim insanlarını rahatsiz ediyor.
Bu nedenlerden dolayı Sümerlerin etnik kimliklerini ve konuştukları dilin hangi dil bütünlüğünde olduğunu gizlemeye çalışıyorlar.
Günümüz Türkçesiyle en az 300 sözcüğün Sümerler tarafından da kullanılmış olmasına rağmen Sümerceyi arkaik/ölü dil konumuna  koyuyor, Türki dillerin temel özelliğini gösteren  eklemeli yazım özelliğini kullanmış olmalarını göz ardı ediyorlar.
Arapcadan, Farscadan, Fransızcadan alıntılanan sözcüklerle kirletilmiş olan günümüz Türkçesiyle bile Sümerce bir çok sözcüğün ne anlamlara geldikleri üç aşağı, beş yukarı anlaşılması karınlarını ağrıtıyor.
Bu insanlar önceleri hiç bir bilimsel veri göstermeden Sümerlerin Hint-Avrupa dilini konuşan topluluk olduklarını söylediler lakin bu tahrifat ve yalanlarını artık hiç kimse savunacak durumda değil.
Sümer ve Akad  dili ve tarihinde en büyük uzman olarak kabul edilen Kramer "Tarih Sümerde başlar" isimli eserinde gerçekleri yazarak bu tür saçma iddialarda bulunan insanların kuramlarını paçavraya çevirmişti.
İkinci neden ise Sümer Tengri inancıdır.
Biraz bilim kurgu romantizmiyle nibiru efsanesi üzerine odaklanmış insanların Sümerlerin inançsal olgularını işlemeleri bile sümer inancı konusunda gerçek bilgi veriyor.
Yanıldıkları noktalar Anunaki'ler olarak dünya ya üst düzey varlıkların gelmesini kalu beladan beri var olan Hak inancı olduğuna inandığım Tengri ile insanlar arasında aracılık yapan göksel varlıkları dünya dışı uzaylılara bağlamaları gibi  yukarda anlattığım ayrışmaları var.
Önceki yazılarımda defalarca dellilendirdiğim gibi Tengri inancından etkilenmeyen inanç yok gibidir. İster yozlastırılmamış
haliyle, ister özünden uzak yozlaşmış haliyle olsun sonraki dönemlerde oluşan uygarlıklar mutlaka etkilenmiş ve inançlarını bu inanç üzerine kurmuşlardır. 3 bin yıl buluşlarıyla insanlığa yön veren Sümer uygarlığı sonlanmış olmasına rağmen Sümer yazısı ve dili bilim dili olarak 2 bin yıl kullanılmaya devam ettiği için diğer inanç ve uygarlıkların Tengri inancı olgularından etkilenmemeleri mümkün değildir.
Dünyadaki bütün inançlara öyle veya böyle kaynak olmuştur Tengri inancı.
Uruk kenti hakanı, efsanevi kisilik Sümeri Gılgamış'ın efsane olgu ve anlatımı birsürü örneklerden birtanesidir.
Gılgamış destanında Gılgamış'ın gezegenleri dolaştığı anlatılmaktadır.
Anlatımda Gılgamış Mesh gezegenini ziyaret eder, bu isim antik yunanda Her"(mesh)"e romalılarda mercure dönüşür.
Gılgamış'ın ziyaret ettiği gezegen Hindiuzimde Ganeş  olarak hırsızların tanrısı olur.
Bunlar değişik uygarlıklardır lakin ana kaynakları aynı olduğu için hepsinin temel özellikleride aynıdır, hepsi şifacı, şifa arayan hekimlerdir.
Ne tesadüf !!! Gılgamış da ölümsüzlük bitkisini arayan, insanların ölmemesini amaçlayan bir kişi !!!
Batı dillerinde Gilga"mesh" yazımını gördüktenden sonra eski Yunan tanrılarından olan Her"mesh"in Gılmış efsanesinden araklanmış olduğunu görmek için özel bilgiye gerekte yok aslında...
İşte bu bilgiler aryanizmle kendilerini üstün insan konumuna koyan bir kısım batılı siyasi ve ırkçı bilim adamlarını ve arapçılığı özellik zanneden yobaz cemaatlarını rahatsız ediyor.

 Tarihi gerçekler kabul edildiğinde Müslümanlar arab faşizmiyle yoğrulmuş emevi inancını terketmek zorunda kalacaklar. Hiristiyanlar M.s. 325 yılında pagan kral Konstantin tarafından yazdırılan incilin Hak inancıyla ilgisinin nerdeyse kalmadığını görmüş olacaklar.
Siyonistler ise bütün insanlığı sömürmek için yarattıkları, kullandıkları Babillilerden arakladıkları Tengri inancı olgularının onlara ait olmadığı için kendilerinin seçilmiş insanlar olmadıklarını kabul etmek zorunda kalacaklar.
işte bu nedenlerden tarihi ve inançsal gerçekleri inkar etmek zorundadırlar.
Ama ne yapılırsa yapılsın, tarihi gerçekler bir müddet gizlenebilinir ama asla yok edilemez.

(Alıntı)

http://kokler-ve-kanatlar.webnode.fr/products/nibiru-gezegeni-ve-goksel-varl%C4%B1k-annunaki'ler-/

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Sümerolog Zecharia Sitchin’ e Göre Sümerlerde Adem ve Havva'nin Hikayesi


 
Ve tanrı oğulları adam kızlarının güzel olduğunu gördüler, onlardan kendilerine eş seçtiler"
 
Sümerolog Zecharia Sitchin’ e göre bundan 450000 yıl önce, "Nibiru" (planet X) ya da "Marduk" adlı bir gezegenden, bir grup ziyaretçi gelmişti dünyamıza. Nibiru, Pluton'un dışından elips bir yörüngeyle güneş sistemimize bağlı olan "12. Gezegen"di. (Sümerler Güneş ve Ay'ı da sayıyorlardı.) Yörüngesini tamamlaması yaklaşık 3600 yıl sürüyordu ve bu büyük turun önemli bir bölümünü dünyanın çok uzağında geçiriyordu Nibiru. Sümerlerin büyük tanrısı Anu, aslında bu federasyonun başkanıydı ve onun tarafından dünyamıza bazı mineraller almak üzere yollanmış olan ekibe de "Annunaki" deniyordu.( Altın madeni artık atmosferi bozulmaya başlayan Nibiru için bilimsel bir kurtuluş aracıydı)
Nibiru  (ya da Marduk) adı ile bilinen gezegenin insanları dünya yüzüne inip maden çıkarmaya ve aracı istasyonlarla kendi gezegenlerine yollamaya başladılar.  Annunakiler bir süre sonra çalışmaktan yorularak isyan çıkardılar. Yönetime iletilen bu isyan sonucunda alınan kararla dünyadaki bugünkü insana benzeyen maymun türünün dişisinin yumurtalarını ve kendi spermlerini kullanarak maden işçisi ürettiler. Yazıtlarda çok açıkça anlatılan bu laboratuar çalışmaları ile (şimdiki tüp bebek uygulamaları gibi) üretilen bu işçiler uzunca bir süre Nibirulular için dünya topraklarından altın çıkarmaya devam ettiler. (Özellikle Afrika topraklarında)
Tıpkı şimdi dünyada olduğu gibi Marduklular da kendi aralarında kavga ve savaşlar yapıyorlardı. Bu anlaşmazlıklar sırasında ihanetler ve başkaldırılar, yalanlar kıyasıya sürüyordu. (Savaşmayı, sevişmeyi, ihaneti, yalanı dünyaya kimin taşıdığı şimdi belli oldu, dünya kızlarının işi değil aslında savaşmak!)
Sümerlerin Nefilimler dediği bu yabancılar dünyalıları böylesine kullanıp çalıştırırken Anu’ya düşman bir grup Marduklu (özellikle Enki adlı tanrı)  tarafından kaçırılıp esaretten kurtarılan birkaç dünyalı çok güzel koşullarda yaşamak üzere iki nehir arasında ve dağlarla çevrili bir alana saklandılar. (Aden adı verilen cennet bahçesi olabilir mi?) Amaçları Anu’dan kurtulup bu yeni dünyada egemen olmaktı. (Enki, Mısır uygarlığında tanrı Ea olarak bilinir ve oğulları arasında dünyayı paylaştırmıştır.)
Marduklular tarafından korunmaları için getirildikleri o bölgede güzellikler içinde yaşamaya başlayan dünyalılar “sonsuzluk ağacı”nın meyvesini yedikleri için cezalandırıldılar ama o ağaç her ne idiyse, onun sayesinde kendi kendilerine üremeyi de öğrenmiş oldular. Ve yine Zecharia Sitchin’in aslında çok uzun bir dönemi kapsayan dünya kronolojisine göre önceleri sadece maden çıkarmak üzere tek tek üretilen bu yeni dünyalılar ile Marduklular arasında zamanla gerçek fiziksel beraberlikler başladı.
“Ve vaki ki toprağın üzerinde adamlar çoğalmağa başladı ve onların kızları doğduğu zaman, Tanrı oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar. Ve Rab dedi, Ruhun adam ile ebediyen çekişmeyecektir, çünkü o da ettir, bunun için onun günleri yüz yirmi yıl olacaktır. Tanrı oğulları insan kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilimler (devler) vardı, bunlar eski zorbalar, şöhretli adamlardı"
Tekvin Bap 6
Önce genetik aşılanma ve sonrası doğal çiftleşmenin yarattığı evrimleşme sonucu oluşan bu ırk; (yani tanrının oğulları ve dünyanın kızlarının çocukları) üstün özelliklere sahip bir medeniyet kurdular ama zamanla sapkınlık, zulüm ve kibirleri arttı. ( Bu filim nedense bana hiç yabancı gelmiyor!)
Bu arada Nibirular üstün bilimlerini ve bilgilerini kendi istedikleri dozda dünya yüzünde yaymaya devam ederken, dünya ekseninin kendi gezegenlerinin dünyaya yaklaşması sonucu ters döneceği ve büyük felaketler yaşanacağı bilgisini saklıyorlardı. Bu tufanı daha önce de yaşamışlardı çünkü. Yine Efsaneye göre tanrı Enki dünyalılara yardım etmek istedi ve efsanedeki adıyla Utnapiştim’e (bizim bilgilerimizle Nuh’a) insan ve diğer canlı türlerinden örnek olarak kurtarmak üzere bir gemi yapma emri verdi.  
Kutsal sayılan tüm metinlerdeki benzer tufan hikâyesi ile dünya bir kez daha alt üst oldu ve kurtulanlar bugünkü medeniyetimizin temellerini attılar zamanla… 
"O günlerde Nuh gördü ki, dünyanın ekseni eğildi ve felaket yaklaşıyordu. O zaman ayaklarını kaldırarak dünyanın ucunda büyük babasının babası, Enok'un (İdris) bulunduğu yere götürdü. Ve Nuh acılı bir sesle üç kez haykırdı: Dinle, dinle, dinle, söyle dünyada neler oluyor? Yeryüzü zorlanıyor ve şiddetli bir şekilde sarsılıyor."
Enok'un Kitabı (64/ 1-3)
Bunun üzerine kendisine şöyle vahyettik: "Gözümüzün önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelince, kaynaklar kaynayıp taşınca her çeşit (evcil hayvanı) ve aleyhlerine hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni al. Zalimler adına benimle konuşma; onlar boğulacaklardır." Sen ve beraberindekiler gemiye yerleştiğinizde, 'Bizi o zalim halktan kurtaran Allaha övgüler olsun,' de." Sonra, onların ardından, başka bir soy yetiştirdik.
Müminun  suresi 23-27
*Alıntı*
 
 

İnsan Irkını Yaratan Anunnakiler Kimdi?


  Anunnakiler kimdi?

Birçok uzman ve araştırmacıya göre Sümer tarihindeki anlatılar Tevrat’a oradan da İncil’e aksetmiştir. Ve Sümer yazıtları “dış müdahale”nin en ayrıntılı kanıtlarıdır. Sümer’lere göre; Güneş sisteminin bizim tanımadığımız bir gezegeni olan Nibiru ‘dan gelen Anunnaki’ler dünyadaki altını çıkarmak üzere işçi yaratmak istemiş. Dünyadaki ilkel dişinin yumurtası ve Anunnaki spermlerinin birleştirilmesi ile laboratuar koşullarında oluşan zigot, (bugünkü tüp bebek) taşıyıcı Nibiru kadının rahmine yerleştirilmiş ve güçlü maden işçisi yaratılmış (homo sapiens sapiens olduğu düşünülüyor). İlk yaratılan erkeklerden sonra taşıyıcı annelerin zorlanması sebebiyle kendi kendilerine üresinler diye ilk Adamu’nun hücrelerinden dişisi yaratılmış. Bu ilk yaratılan Anunnaki - insan melezi çiftinin kutsal kitaplardaki Adem ile Havva olduğu iddia ediliyor.

Kendileri kadar uzun ömürlü ve zeki olmasını istemedikleri Adamunun yüzünden, Niburu’nun devrik komutanı Anu’un oğulları (Anu dünyayı iki oğlu arasında paylaştırmış) Enlil ve Enki birbirlerine düşmüşler. Yeni oluşan insan ırkına yardım eden tanrı Enki olmuş. (zira Adem onun genlerini taşıyormuş) Adem ve Havva dünya yüzünde çoğalmış ve Anunnakilerden öğrendiği bilgilerle medeniyetler yaratmış. Sitchin’in kronolojisinde 300.000 yıl öncesinde başlayan bu yeni ırk M.Ö 11.000 de oluşan Tufana kadar, ilkel işçi Adamu’dan, düşünebilen, konuşabilen, üreyebilen, olağanüstü kentler kuran, astronomi öğrenen, matematik bilen, tanrıları adına savaşabilen, tanrılara benzemek için gökyüzüne çıkmanın ve ölümsüzlüğün sırlarını bulmaya çalışan, dünyasal hırsları olan insana dönüşmüş.

11.000. yılda olan (kaçıncı olduğunu tam bilmediğimiz) Tufanın sebebi; Sümer yazıtlarına göre geçiş gezegeni olan Nibiru’dur. (Yörüngesi 3600 yıldır) Onun geçişinden oluşan çekim alanından dünyada meydana gelecek etkiler Anunnakiler tarafından bilindiği için dünyalı Zuisudra, (muhtemelen Enki’nin dünyalı bir dişiden olan oğlu) Enki tarafından gizlice uyarılmış. (Enlil yaratılan Adamu ırkının yok olmasını istiyormuş) Zuisudra kendisi ve diğer canlılar için Enki’nin tarif ettiği gibi bir gemi yapmış. Tufan sonrası ise nehirlerin taşan sularına bentler yapıp, tarım ve yerleşim için Zuisudra’ya ve beraberindekilere yardım etmiş. Medeniyet yeniden oluşturulmuş ve tarım yeniden başlatılmış. Yeni medeniyet döneminde de kardeş komutanlar arasında devam eden güç ve paylaşım sorunları bitmek bilmeden uzun sürelerce devam etmiş hatta dünya üzerinde bilinen ilk Nükleer savaşa (Sodom ve Gomora) neden olmuş. Bugün kutsal kentler olarak bilinen pek çok şehir o zamanın uzay üstleri ve kritik komuta merkezleriymiş.( özellikle Kudüs) Altının üretim, kontrol ve ulaştırma merkezleri olmak üzere kurulan şehirlerde savaşlar olmuş. Sina çölünde bugün bile izleri olan ve uzaydan görülebilen etkiler bırakan savaş medeniyetin de sonunu getirmiş ve Anunnakilerin (M.Ö2023) dünya yönetiminden çekilmesine neden olmuş. Tevrat’ta Anunnakilerin adı Nefilimler olarak geçer ve İngilizceye “devler” olarak çevrilmesine rağmen gerçek kelime anlamı “gökten inenler” ve “gözcüler”dir.

Anunnakiler, yeryüzünden çekilirler fakat bıraktıkları ezoterik bilgiler binlerce yıl pek çok kültürün ve topluluğun içinde şifrelenerek saklanır. Bu grupların içinde Simyacılar, Mecusiler, Kabalistler, Gnostikler, Şövalyeler ve masonlar vardır. Masonluğun kurucusu kabul edilen Hiram Abif, 3000 yıl önce Küdüs’te Solomon tapınağını yaparken gerçek Anunnaki ile İsrailoğullarının YHVH adını verdiği tanrı arasındaki bağlantıyı biliyordu. Bu bilgisi yüzünden İsrailoğullarıyla ters düştüğü için öldürüldü. Ve bu bilgilerin hala sır olarak Masonlarda olduğu söylenir.

Eski mitlerden sonra var olagelen dinlerde ise dış dünya müdahalesi peygamberler aracılığıyla devam eder. Örneğin Ezekiel peygamber “ alevli bir arabayla” yukarıya kaçırılmıştır. (İncil 8. bölüm) Nuh ve Enoch’un da uzaya götürüldüğünden bahsedilir. Kutsal kitaplarda ve dinlerde yer alan Tanrı, melek, şeytan, günah, cennet, cehennem gibi olguların ilk çıkış noktaları dünya dışı varlıkların dünyalı ile oluşan ilişkisi sonucu meydana gelen olaylardadır.

Uzaylı tanrılar kendi aralarında paylaşım ve iktidar kavgaları yaparken insanoğlu da bu kavgalardan nasibini farklı şekillerde almış. Kendi bilinci yükseldikçe bağımsızlığı için verdiği tepkiler ortaya çıktıkça dost olan Anunnaki’lerden de yardım almaya devam etmiş. İyi tanrılar insana yardım ettiği için kötü tanrılar tarafından sürgüne gönderilmiş ve tarih her seferinde kazanan tarafından yeniden yazılmış.

Tanrıların çekildiği M.Ö 2023 den itibaren dünya çok hızlı değişimler gördü ve terk eden tanrıların adını kullanıp korku yaratarak, Adem ırkını kandıran güç merkezleri, kendi aralarındaki ittifaklarla 4000 yıl içinde inanılmaz ilerleme kaydettiler. Güç sahibi olanlar kiliselerle işbirliği yaparak yeni icatları kendi lehlerinde kullandılar. Zenginleştikçe halkı etkisiz hale getirdiler, aç kalmaktan korkan işçi sınıfı oluştu. Batı dünyası yüzyıllarca kilise engizisyonu altında inledi, binlerce kadın yakıldı, milyonlarca insan eğitimden, bilgiden uzak kaldı, bilgilenmeyi günah saydı. Bilimin, politikanın para tuzaklarına düşmesiyle oluşan dar görüşler, metafizik deneyimleri anormal, bilincin en önemli unsurlarını ise paranormal olarak karaladılar, bireysel bilinç uyuşturuldu ve toplu bilinç geriledi. Resmi ve maddeci bilim endüstriyel gücün elinde uşak oldu. Şehirsel yanlış büyüme, otobanlar, kutu gibi binalar, fabrika ve maden atıkları, çöpler, gürültü ve kirlilikle uçan araçlar doğal eko sistemimizi yok etti. 21. yy girdiğimizden beri kuantum düşünce ile fizik; bilinci yeniden keşfetmiştir, psikoloji insana bütünsel açıdan odaklanmıştır, tıp kendi kendini iyileştirme gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Doğal bilim, spiritüalizm, felsefe hak ettiği yere çıkmaya başlamıştır.

Metafizik ve tarihsel kayıtlara göre insanoğlu var olduğundan beri fiziksel olmayan varlıklardan bilgi almış, görüntüler görmüş, sesler duymuş eterik ya da etten kemikten varlıklarla karşı karşıya gelmiştir. Bu bilgilerin doğruluğunu kabul etmeden önce gerçekliğini kontrol etmeliyiz ve bunun yolu tüm bilgi felsefesi yöntemlerini verimli şekilde kullanmaktan geçer.(epistomoloji) Epistomoloji ise bizi eski mitlerden, kutsal kitaplardan, gen bilimden, coğrafyadan, arkeolojiden, tarihten, dilbilimden, astronomiden metafiziğe kadar geniş bir yelpazede gezdirir.

Bu gezintilerden birisi de DNA çalışmalarının takibidir. Science dergisince “kafa karıştırıcı buluş” olarak adlandırılan bir açıklama yapıldı. İnsan genetik yapısında bulunan 223 genin, genetik evrim ağacında bulunması gereken evrimsel öncelleri yoktu! İnsan, bu genleri nereden almıştı acaba? Bakteriden omurgasızlara ve nihayet modern insana doğru uzanan evrimsel gelişmede, bu 223 gen omurgasız aşamada hiçbir biçimde yoktu. Bu nedenle, bilim adamları bu genlerin varlığını açıklamakta zorlanıyorlar ve tahminlerde bulunmaktan başka bir şey yapamıyorlar. Daha önce yapılan çalışmalarda Mitokondriyal DNA ile yapılan tespitlerde tek bir kadından ürediğimiz kesinleşmişti ve 223 farklı gen açıklaması ile Evrim teorisi bir yara daha aldı.

Bilimsel çalışmalar birbirinden ilginç sonuçlarla her geçen gün dünya dışı varlıklar mitine bizi biraz daha yaklaştırırken son yıllarda raporlanan UFO olayları resmi olarak ülkelerce kabul edilmeye başladı. Geçtiğimiz yıl ülkemizde (Kumburgaz) Yalçın Yalman tarafından çekilen UFO görüntüleri araştırmalara göre bilinmeyen varlıklara ait. Kabul edilen bilinç henüz dünya dışı yaşamı kabul etmese de evrendeki yerine ait parçaları bir araya getiren yenilikçi ve bağımsız düşünürler çok boyutlu, bilinçli, çok varlıklı bir evrende yeni bir kozmolojiyi gözümüzün önüne seriyor.

Matematiksel gerçeklere göre de evrende yalnız olmamız mümkün değil. Bütün kanıtların gerçekliğine rağmen insan tarihinde gelişmiş dünya dışı varlıkların etkisini yok sayıp başımızı kuma gömmeye devam edebilir miyiz? Yoksa çok boyutlu ve bizden başka varlıkların da yaşadığı evren gerçeğini kabul etmeye başlayacak mıyız? Türümüzün bölünmüş kişiliğini doğal bütünümüze tamamlamaya çalışacak mıyız? 


İndigo Dergisinden Alinti

6 Mayıs 2014 Salı

Yeni Çağda Hepimizin Geçireceği Değişikler

1-Uyku hallerimiz degisebilir.
Huzursuzluk, sicak ayaklar, gece iki veya üç kere uyanma. Uyandiktan sonra yorgun hissetme ve gün boyunca uykulu olma.
2-Basının tepe kısmında, omurgada karincalanma, enerji titresimi hissi olabilir.
3-Kiloda degisiklik: Bazi insanlar kilo alabilir.bazilari da kilo kaybedebilir.
4-Yeme aliskanliklarinda degisim: Bazilari daha cok yemek yiyebilir,yada daha az yiyebilir.Yemek tercihleri damak zevkleri degisebilir.
5-Duygularimiz guclenir.Duyarliligimiz artabilir.
6-Gorme seklimizde degisim olabilir: Bulanik gorme, parildayan nesneler, varliklarin auralarini gorme, gozlerinizi kapattiginizda sari, kirmizi veya kirmizi mavi renginde goruntu gorme olabilir.Gozler kapali oldugu halde; geometrik sekiller, hayvanlar, daglar,orman veya cimenlik alanlar gorulebilir. Gokyuzunde garip sekiller veya nesneler gorebilirsiniz. Renkler cok daha parlak gorunebilir.Gozleriniz kapali iken meditasyon yaptiginizda, yada ibadet ettiginizde; cevrenizde varliklar gorebilir, hissedebilirsiniz. Butun bunlar normaldir. Onlar sizin ogretmenleriniz, rehberlerinizdir. Gelismenizin bir parcasidir. Korkmayin.
7-Duyma organinizda degisim olabilir: Sesleri daha net yada daha az duyabilirsiniz, basinizin icinde sesler duyabilirsiniz, muzik sesleri, cinlamalar veya citiritilar-gumburtuler duyabilirsiniz.
8-Koku alma duygunuz gelisir.Cicek kokulari alabilirsiniz.Yada kokulara karsi daha duyarli olabilirsiniz. Dokunma veya tat alma duyularinizda da gelisme olabilir.
9-Deri dokuntuleri, cilt sorunlari yada ellerde karincalanma ve sislikler olabilir.
10-Bedeninizde akan enerji akimlarini ve dalgalanmalarini hissedebilirsiniz:Enerji yogunlugu baslangicda bas donmesi yada mide bulantisi yapabilir. Bas agrisi olabilir, goz kurulugu yapabilir ama bunlar gecicidir, korkmayin.
11-Sebepsiz surpriz agrilara veya degisikliklere tanik olabilirsiniz:Kemiklerinizde agri, sizlanma olabilir. Ozellikle diz, kol ve belde. Sindirim sorunlari, kas spazmlari veya kramplar, hizli kalp atislari, cinsel isteklerde degisim olabilir.

12- Daha genç görünme olabilir:Frekansiniz yükselir. Kendinizi ve hayati daha çok seversiniz. Gerçekten oldugunuz mükemmel size benzemeye baslarsiniz. Saclariniz cabuk uzar, cildiniz guzellesir.

13-Yasaminizi tamamen degistiren olaylar:Olüm, bosanma, is durumunda degisiklik, evinizi kaybetme, hastalik veya kazalar olabilir. Sizin yavaslamaniza, degismenize, kim oldugunuzu ve yasaminizin sizin için ne anlama geldigini yeniden incelemenize neden olacak degisiklikler olabilir.. Görmemezlikten gelemeyeceginiz seyler. Tutkularinizi birakmaniza neden olacak degisimler olabilir.
14- Sinirlayici modellerden, hayati tüketen islerden, tüketici yasam tarzlarindan ve enerjinizi emen insanlardan ve durumlardan özgürlesme arzusu  olabilir.
15- Kendinizi yeni taniyormus gibi hissedebilirsiniz.Yeni duygu ve düsüncelerinizi takip edebilirsiniz:Yalnizliktan zevk almaya baslar ve evde yalniz kalmak istersiniz. Kendinzi yeni kesfetmis gibi, yeni yeni konulara merak salarsiniz. Arastirmaci olur, dogayi yeni kesfedersiniz.
16- Yaraticiliginiz aniden gelismeye baslar: Muzik, sanat, tarih, doganin kesfi, hayvan yada bitki bakimi gibi seylere ilgi duyabilirsiniz.
17- Zamanin hizlandigi algisi: Zaman hizla gecmeye baslar, yapacaklarinizi bir turlu yetistiremezsiniz. Saatler, gunler, aylar hizlanir.
18-Olacak olaylari onceden hissetmeye baslarsiniz. Ruyalariniz degisir, hisleriniz kuvvetlenir.
19-Birden bire herkesten farkli oldugunuzu dusunebilirsiniz:Sipirutel konulara ilgi duyabilirsiniz. Bu konulari internetten, kitaplardan arastirabilirsiniz. Surekli okumak isteyebilirsiniz.
20-Gorunmeyen varliklarla temas: Bu varliklarla temasa gecebilirsiniz, yada onlardan mesajlar, ogretimler alabilirsiniz. Bunlar, onceden olmus tanidiklariniz ya da hic tanimadiginiz sipirutuel bedenler olabilir. Korkmayin. Gelisminizin bir parcasidir.
21-Olacak olaylarla ilgili goruntuler goreblirsiniz, mesajlar alabilirsiniz. Rakamlar yada semboller gorebilirsiniz.
22-Sezgileriniz guclenir. Kucuk mucizeler yasayabilirsiniz, ruhsal varliklarla iletisim kurabilirsiniz.
23-Hayvanlara, kayalara ve bitkilere kendinizi daha yakin hissedebilirsiniz. Sanki onlari anliyorsunuz gibi..Sifali dogal taslara ilgi artar.
24-Dusme, kaza gecirme, kemik kirilmasi olabilir.
             Bu gelisimi en guzel atlatmanin yolu meditasyon veya ibadetle bedenimizdeki cakralarimiz aktiflestirmek ve yeni enerjiye uyumlu hale gelmektir.



Derleme

Sevgiler!
Aasma Estefan


4 Mayıs 2014 Pazar

Evrende Her İnsanın Bir Yıldızı Var


Eskiden gokyuzunden bir yildiz kayinca, buyuklerimiz bize birisi oldu derlerdi. Ya da insanlar birbirlerine senin yildizin cok parlak, senin yildizin dusuk, nazara geliyorsun gibi soylemlerde bulunurlardi. Simdi hala bu soylentiler var ama, bizler bu soylenenleri onemsemez veya guler geceriz. Oysa buyuklerimiz birer canli tarihi eserdir. Onlar da buyuklerinden ogrenmislerdir. Binlerce yil kultur degimiz sey bu sekilde nesillerden nesillere aktarilmistir. Buyuklerimizin, atalarimizin soylediklerini dikkatle dinlemeli, arastirmali ve not etmeliyiz ki, kendi cocuklarimiza iletebilelim.

Antik kulturleri inceledigimizde surekli gokyuzuyle ilgilendiklerini, gelecegi, burclari,zaman kavramini tamamen gokyuzunden ogrendiklerini goruruz. Astroloji bilim dali da bu yuzden ortaya cikmistir. Sumerlerde, Misirlarda, Mayalarda astronomi okullari vardi ve gokyuzu bilimi ogretiliyordu.


Peki ne vardi  bu gokyuzunde? Niye insanlik tarihi hep gokyuzune bakmis, gokyuzuyle ilgilenmistir.
Kuran'da, Incil ve Tevrat'ta da gokyuzunden gelen meleklerden bilgi alindigi soylenmistir. Antik kulturlerde, tanrilarin gokyuzunden geldigi soylenmis ve Tanrilara gezegen isimleri verilmistir. Gunes tanrisi, yeryuzu tanrisi, Ay tanrisi, goklerin tanrisi gibi...

Sumer tanrilarini inceledigimizde: Anu, goklerin bas tanrisi, karisi Ki ise yerlerin bas tanricasi olarak gecer. Sumerler, takvimi ve burclari gokyuzundeki yildiz ve gezegen harektlerine gore yapmislar. Ayni hesabi diger antik kulturlerde de goruyoruz. Yine Sumerlerde her bir tanri bir gezegen ile adlandiriliyordu. Hatta antik yunanlilarda ve Romalilarda bile Jupiter tanrisi, Uranus tanrisi, Mars tanrisi gibi tanimlamalar vardi.

 Benim dusunceme gore, Antik kulturlerde tanrilari; gezegenler, bas yaratici tanriyi evren(Anu) ve insanlarida yildizlar temsil ediyordu. Bu da yine bizi ayni noktaya goturuyor. Her insanin bir yildizi vardir. Insanlar dogarken bu yildizlara gore dogarlar. Onceden yildiz parlar, sonra insan dunyaya gelir. Yildizname burdan dogmustur. Insanlarin dogumuyla, gokyuzundeki yildiz ve gezegen harektliliginin baglantili oldugu kesin. Burclar da bu sekilde dogmustur.

Her insanin bagli bulundugu yildizlar, kumeler halinde belli bir gezegene baglilar. O gezegen ise temsil ettigi evrenin tanrisina baglidir.
Yani kisaca insanlar yildizlara, yildizlar kumeler halinde gezegenlere baglaniyor, gezegenler ise Evren'e bas tanriya baglaniyor. Bu bir dongu halinde milyonlarca senedir devam ediyor. Bu bag icinde bulunan bir yildiz yada gezegendeki herhangi bir titresim bir digerini de etkiliyor ve boylece domino seklinde bir poziflik yada negatiflik de dogabiliyor. Eger insanlar aci cekiyorsa, bu enerji titresimleri yildizlari etkiliyor, o yildizlardaki negatif titresimler haliyle bagli bulunduklari gezegenleri ve o da bagli bulundugu evreni yani bas yaraticiyi etkiliyor. Evrendeki denge bozulunca da negatif enerji patlamasiyla yikim, yani buyuk tufan olusuyor.

Dunyamiz daha once 3 defa insanligin maruz kaldigi aci ve sapkinliklar nedeniyle tufana maruz kalmistir. Bu nedenle  hepimizin mutlu, baris icinde uyumlu yasamasi her bir insanda pozitif eneriye sebep olur. O pozitif enerjimiz yildizlara, oradanda gezegenlere ve evrene giderek dengeli, mutlu bir yasamin devamini saglar. Sevgi en buyuk anahtardir. Evrendeki  canli,cansiz her varliga sevgiyle yaklasmaliyiz.

Kendimizi ve evreni kurtarmanin tek cozumu; savaslara dur demek, dogaya zarar vermemek, hayvanlari ve bitkileri korumaktan geciyor. Evrendeki her bir canlinin yasama hakki var. Buna saygi duymaliyiz. Kolu kopan bir insanin, ayagi kopan bir kopegin, dali kesilen bir agacin, kurutulan bir nehir, gol ya da deniz kiyisinin her birinin cektigi aci aynidir. Cunku hepsinin enerjisi var. Bu enerji negatife yada pozitife donusebiliyor. Bu donusum de bir digerini olumlu yada olumsuz yonde etkiliyor. Evrendeki hersey birbirine zincir gibi baglidir. Bu zincirden kopacak bir parca butun sarmali etkiler.

Lutfen birbirinizi sevin ve evrene sevgi enerjinizi yollayin.





          Sevgiler!               
Aasma Estefan

1 Mayıs 2014 Perşembe

Mayalılar ve Uzaylı Tanrıları ile ilgili Kanıtlar

Mayalilar, Sumerler ve Misirlilar gibi Gunesten gelen tanrilardan bahsederler. Bu tanrilarin kendilerine bilimi, matematik ve astronomiyi ogrettigini soylerler. Her uc kulturde de tonlarca agirliklardaki taslarla dev tapinaklar, yerlesim yerleri yapilmis ve duvarlarina essiz bilgiler ve cizimler birakilmistir.

Mayalilar, tanrilarinin bir gun yeniden donecekleri sozuyle ayrildiklarindan bahsederler. Bu donuslerinin tarihi olarak bir cagin son buldugu 21 Aralik 2012'yi vermisler.

Simdi bazi maya eserlerinden uzaylilarla olan baglantilarini acikca gorelim..


Yukaridaki resimde ortada bulunan atmosferi olan bir gezegen. Dunya olarak tasfir edilmis. Dunya'ya inen piramit seklindeki uzay gemisi ve icinde gelen uzayliya kadar tarif edilmistir. Sag tarafta buyuk ana uzay gemisi, nerdeyse Dunya buyuklugunde. Icinden cikan piramite benzeyen uzay araclari... Mayalar bu eserle 2012'den itibaren tanrilarin Gunes sistemimize girislerini ve Dunya'miza ineceklerini tasvir ediyorlar.

Bu resimde ise bizim Gunes sistemimiz anlatilmis. Soldaki Gunes, sagdaki ve ustteki ise atmesforlu gezegenlerdir. Sagdaki gezegen Dunya, ust ortadaki gezegen ise Tanrilarin geldigi gezegendir.(Orion veya Niburi gezegeni diye dusunuyorum.) Dikkat ederseniz resimde 3 tane uzayli gemisi var. Biri Dunya'nin hemen ustunde, digeri Gunes'in icinden cikiyor, Dunya'ya dogru ilerliyor. Alttaki gemi ise Gunes sistemine giris yapmis gorunuyor.

Nassim Haramein'e gore uzaylilar Gunes'in ortasindan gecen bir girisle galaksimize giris ve cikis yapiyorlar. Bu resimde Gunes'ten cikan gemi bunu kanitlamaktadir. Nasa goruntulerinde bir sure once Gunes'in icine dogru giren bir nesnenin goruntusu vardi. Bazi bilim adamlari, Gunes'in ortasindan gecen, galaksiler arasi giris cikis kapisi ( Stargate) var dediler.

Mayalar ve Uzayli kontaklarini anlatan binlerce eser var..Iyi incelemenizi tavsiye ederim. Farkindaliginiz cogalir.







 Mekik icindeki astronotun oturus sekli


 
uzay mekigi


Yine Gunes sistemine yerlesmis bir ana geminin icindeki kontrol merkezi ve ufo gosteriliyor.Kontrol odasinda gozleri iri bir uzayli.

Dunyaya inen uzay gemisinden asagiya dogru inen isikla inis cikislarin nasil yapildigini gostermektedirler.




Yine bu resimde ana gemiden inen ufolari ve Uzayliyi anlatiyorlar.








 
Uzay gemisinden asagi nasil inildigine gosteren merdiven gibi isinlar..

 Uzayli bir astronot


Mekik icindeki duruslari.yere inis cikislari..







Bu tarihciler, bilim adamlari binlerce makale,video ve dokuman hazirlamislar..hepsi internette mevcut. Lutfen arastirin ve bilgi sahibi olun. Gecmisimizi arastirip cocuklarimiza hakikatleri anlatalim..bize sunulan kurgulari degil.


Sevgi ve isikla!
Aasma Estefan