2 Mayıs 2017 Salı

Buyuk Degisim Geliyor-Tarih Tekerrur Eder

12 Nisan 2017 gecesi gelen mesaj: Insanlar, sevgiyi ve sevmeyi ogrenmek zorunda. Buyuk bir degisim geliyor. Butun canlilar sevgiyle birlesmeli. Sevmeyi ogrenemezseniz, sizi zor gunler bekliyor.

Bu mesaj butun dunya icin gelen bir mesajdi. Anladigim kadariyla bundan sonraki olacaklar; bize birbirimizi sevmeyi ve birlik olmayi ogretecek turden gelismeler. Daha once bir kac yazida yazmistim. Dunya'miz 1999 yilindan beri kademeli olarak artan bir kutup kaymasi yasiyor ve bu kaymanin en gec 2030 yilina kadar tamamlanmasi bekleniyor. Kayma her yil biraz daha hizlanarak devam edeceginden dogal felaketlerin de artmasi olasidir. Iklim degisikligi, isi artisi ve dususu beklenen diger etkilerdir. Bu buyuk degisim butun halinde gerceklestigi icin, nasil ki dunyamiz uzerinde depremler, felaketler oluyorsa, bizlerin yasamlarinda da depremler ve degisimler oluyor. Bunlar; yasam seklimizle, duygu ve dusuncelerimizle ilgili buyuk degisimlerdir. Kendimizi yeniden kesfedecegiz. Fiziken ve ruhsal olarak da degisime ugrayacagiz. Cunku fizik bedenimizin zerresinde Dunya annemizin emegi var. Enerji bedenimiz ise kaynaktan (Yaratici-Allah-Tanri- Buyuk Ruh, Oz, Sonsuz Enerji diye tanimlanan) gelmektedir. Bizler Dunya anneden beslendigimiz icin ondaki en ufak bir degisiklik bizi, bizdeki degisikliklerse onu etkiliyor. Birbirimize kokten bagliyiz.



Dunya anne 26.000 yillik cag dongusunu tamamlarken, demirlenecegi yeni frekanstaki feminen enerjisiyle, tum gucunu; Afrikaya Ortadogu'ya, Antartika'ya ve Turkiye alanina yansitacak. Bu alanlar disil enerjiyle sekillenmeye baslayacak, icinde bulunduklari duzen yada sistemler degisecek. Cunku bundan 26.000 yil once boyleydi. Simdi eski haline, yani yeniden dongunun basina geciyor. Alinamayan derslerin tekrari icin. Bu surekli tekrarlanan bir dongudur. Guc belli bir alana kayiyor ve oralar daha cok gelisiyor, gucleniyor. Sonra dongu tamamlandiginda da tam tersi oluyor. Eskilerin dedigi gibi 'tarih tekerrur ediyor' Her dongude, bir oncekinden alinamayan dersler tekrar ediyor. Dunya annenin bu 26.000 yillik dongulerini, uzerinde yasayan canlilar da onunla birlikte yasiyorlar. Yani insanlarin da hayatlari aslinda hep tekrar ediyor.

Zamani; uzerinde gecmis, simdi ve gelecegin hizalandigi duz bir cizgi olarak dusunelim. Sonra zaman cizgisinin her iki ucunu birlestirip bir cember elde edelim. Olusturdugumuz bu cemberde, zaman cizgisi bukulmus olacagindan, kendimizi surekli tekrar eden bir yasam dongusunun icinde buluruz. Bir zamanlar gecmisimizde kalan olaylar, dongu icerisinde yasamamiz gereken gelecege donusurler. Her seferinde gecemedigimiz dersleri yeniden yasariz ama ayni yada farkli kisilerle, farkli mekan veya olaylarla...Asil olan derstir. Dersler alindiginda tekrar dongusunden kurtuluyoruz ve oyun similasyonundan cikiyoruz. Reenkarnasyon da bu yuzdendir. Alamadigimiz dersleri almak icin...



Tum derlers alininca ne oluyor peki? Oyun similasyonundan cikiyoruz ve Kaynaga geri donuyoruz. En bastan, zerre olarak kopup geldigimiz kaynaga...O'na buyumus, gelismis ve Ol'mus olarak geri donuyoruz. Boylece yuvaya donus hikayemiz de tamamlanmis oluyor. Mezun olmus kucuk tanriciklar olarak...

Bizim yasam kaynagimiz 'sevgidir'. Butun derslerin amaci kosulsuz sevmeyi ogrenmektir. Sevmeyi ne kadar erken ogrenirsek oyun similasyonundan o kadar cabuk kurtuluruz. Bu yuzden karanlik bizi surekli ayristirarak, egoyla besleyerek birbirimizi sevmemizi engelliyor. Cunku oyun similasyonunda ne kadar uzun kalirsak bizim enerjimizden beslenen karanlik o kadar guclu oluyor. Kosulsuz sevmeyi ogrenmedikce, alinacak derslerimiz bitmez ve surekli tekrar dongusune takilir, reenkarnasyon yasariz...Kaynaktan uzak durdukca da aci cekeriz. Bizi bundan kurtaracak olan tek sey ise sevgidir..

Dunya uzerindeki guc binlerce yildan beri eril enerjiyle beslenen elit bir tabakanin elindeydi ve disil enerji tum dunyada bastirilmisti. Bu yuzden kadinlarimiz cok aci cekti. Dunya annemizde bir kadin oldugu icin o da insanoglu tarafindan cok hirpalandi ve aci cekti. Onun da bir ruhu ve bilinci var. ismi Gaia'dir. Hissediyor ve aci cekiyor. Uzerinde yasayan canlilarin acisini da sevincini de paylasiyor. Bir yerlede agaclar kesilse, madenler kazilsa, savaslar olsa, canlilar yok edilse; o gunlerce agliyor ve uzuluyor. O alanda yasanmis her aciyi ve negatif enerjiyi fazlasiyla hissediyor. Onu en cok uzen sey ise bunu yapanin kendi cocuklari olmasi. Cocuklarinin hem kendilerini hem de annelerini yok etmelerini uzuntuyle izliyor ve birgun onu sevmemizi sabirla bekliyor. (Eger Gaia anne ile tanismak isterseniz onu cagirin. Sizin bilinc seviyenize gore size gorunecektir. Genelde 'Meryem Ana' gorunumunde veya renk renk isiklardan olusmus bir kadin seklinde gorunebilir.)


Feminen enerji, surekli dahada artarak dunyamiza geliyor ve bu da kitlelerin uyanisini hizlandiriyor. Bilincler buyuyor ve buna bagli olarak farkindaliklar da buyuyor. Insanlar 'madde dunyasi' ilizyonundan cikiyorlar. Esyalara ve kisilere bagimlilik azaliyor. Buyuk evlerin yerini 'tiny home' cilginligi aliyor. Sehirlerden, doga annenin kucagina kacis artiyor. Teknolojik aletler terkediliyor. Eril ve disil enerji dengelendikce erkekler daha feminen duygularla hassaslasiyorlar. Bloke ettikleri sevgiyi, merhameti geri aliyorlar. Bir nevi isimize yarar hale geliyorlar. :)

Butun bu gelismeler, yeni dongunun baslamasini hizlandiracagindan, bazilari tum guclerini kaybedecekler ve mevcut duzenleri de yikilacak. Bu yuzden bu ulkelerin Ortadogu'da, Afrika'da, Antartika'da ve Turkiye-Suriye-Irak ucgeninde neler yaptiklarina dikkat etmek gerekir. Arka planda disil enerjinin gelisini engellemek icin buyuk bir 'portal savasi' gerceklesmektedir. Gelecegin verimli topraklarina simdiden el koyup kendilerini kurtarmak istiyorlar. Bunu da urettikleri savaslarla, terorle ve dinlerle yapiyorlar. Gidene kadar carpisacaklar ve son hamleleri yakindir. Onlarin oyunlarina gelmeyelim. Kendi icimizdeki farkliliklara o kadar odaklanmisizki disarda bize yaklasan tehlikeyi gormuyoruz bile. Bizi icerden carpistirirken, onlar adim adim sinirimiza yerlesiyorlar. Tehlikeyi icerde ararken dibimizde olanlari farketmeyelim diye bizi surekli planli bir endise ve korkuyla besliyorlar. Boylece dusuk titresimde kalip ilizyonda yasamaya devam edecegiz ve uyanmayacagiz. Lutfen farkliliklarimiza degil ortak yanlarimiza odaklanalim. Hepimizin ortak yani; kardes olmamiz, 'Bir' olmamiz, ayni topraklardan besleniyor olmamiz..Bizi ayirmaya calisanlara en guzel cevabimiz birbirimizi sevmek olmali. Farkli bilinc seviyelerinde de olsak yinede birbirimizin parcasiyiz. Binlerce kilometre uzakliktan gelipte kardesi kardese kirdirtanlarin tuzaklarina dusmeyelim. Butun dinler, mezhepler, politikalar, egitim sistemleri, hepsi bizi birbirimizden ayirmak icin hazirlanmistir. Bu duzeni kirmak ve onlara istediklerini vermemek bizim elimizde..Yeterki sevmeyi ogrenelim...


Sevgiler!

Aasmaestefan



12 yorum:

harika olmus tatliskom :)

Ne isin var senin burda? Google da oldugunu bilmiyordum da 😜😍😍 Basimin tatli belasi..

Esma Hanım çok haklısınız. İçinden geçtiğimiz süreç topyekün (bütüncül) bir dönüşüm (şifalanma) içeriyor. Bu süreçte; dünyayı mahvetme gayreti sergileyerek evrenin işleyiş düzenini bozan "insanoğlu" ektiğini biçecek ve çok acılar çekecek. Şifalanma, son karanlık zerresi aydınlanana değin sürecek. Farkındalığı yaklayanlar, endişe etmesin ve dünyanın kendisini nasıl iyileştireceğini arkasına yaslanıp izlesin. Bu dönemde, karanlığın zebanileri ile fikrî-fizikî mücadeleye çalışmak onların kaybettikleri enerjilerini tazeler ve şifalanma sürecini uzatır. Mücadele eşiği çoktan aşıldı. Merak etmeyin; Yüce Allah, yarattığı ve yüksek ahlakî değerler ile bezediği bu evrenin mutlak sahibidir, insanoğlu ise emanetçi. Emanete hıyanet edeni, görevinden azletmesini de bilir. Sağlıcakla, güzel yarınlara inşâllâh...

Ahmet bey tesekkur ederim.Bilinc seviyeniz harika. Sizden daha cok bilgi ve yorum bekliyorum.Bizimle bildiklerinizi ara ara paylasin lutfen!

Memnuniyetle Esma Hanım. Lütfen siz de yazılarınızın arasını soğutmayınız...:)

Canlı cansız bütün varlığın özden olduğunu ve özünde birliğin kaynağına bağlı olduğunu biliyoruz. Peki kafamızı kaldırıp şöyle bir baktığımızda kaynağı keşfetmekle mükellef kimi görüyoruz? Kendimizi, yani insanları. Peki bu mükellefiyet sadece bize mi ait? Yeryüzünde öyle görünüyor ancak sufiler der ki bu mükellefiyet; diğer adıyla ruh insanların yanısıra gök cisimlerinde de bulunmaktadır. Eskiler bunu bildikleri için kutsal kaynağı keşif vazifesinde yaşlı ve bilge gök cisimlerini örnek almışlar. Örneğin bir çok şaman ve eski dinde yer alan ateş ya da bir cisim etrafında dönme, periyodik yapılan ibadetler, İslam da kendine yer bulan tavaf hareketi, Mevlevîlikte bulunan sema, zikir halkaları gök cisimlerinin örnek alındığı ibadetler olarak karşımıza çıkıyor. Gök cisimleri içinde ruh sahiplerine varlık konağı olması yönüyle tek (veya nadir cisimlerden) olan Dünya'nın makamının ne kadar yüce olduğunu buradan anlıyoruz. Dolayısıyla öz olarak bir olduğumuz Dünya'yı sevmemiz, onun sohbetine kulak vermemiz durumunda bize hayat veren Dünya bize bilgelik te verecektir ve bu da işimizi bir hayli kolaylaştıracaktır.

Sevgi ve saygı ile

Musa Bey, tesekkur ederim, agziniza saglik. Cok guzel yazmissiniz! 🙏 iyiki varsiniz.

Aasma Hanım aksine ben teşekkür ederim. Bu güzel bahçe size ait arada bir gelip dolasıyor, huzur buluyor ve bir çiçek te biz dikiyoruz.

Sevgi ve saygı ile

Yorum Gönder