05:39 -
Dogon Kabilesinin Sirius Baglantisi,Dogonlar ve Sirius Gezegeni,Dogonlarin Sirius'lu Tanrilari
No comments
Dogon Kabilesi ve Sirius Baglantilari
Sirius yıldızı, eski çağ toplumlarına kesinlikle yabancı olmayan bir yıldızdır. Eski uygarlıklar tarafından bilinen ve tapınılan gökteki parlak yıldızlardan birisidir (Parlak olmasının nedeni, bize olan uzaklığının 8.6 ışık yılı -yani en yakın yıldızlardan birisi- olmasıdır.) Eski Mısır üzerinde şafak vakti ortaya çıkması, meydana gelmesi olası Nil taşkınlarının habercisiydi.
Fransız antropologları Marcel Griaule ve Germaine Dieterlen, 1946-50 yılları arasında Dogonlar'la birlikte yaşadıktan sonra, dört başrahipten aldıkları astronomik bilgileri Bir Sudanlı Sirius Sistemi adlı makalede toplamışlardı. Bu makaleyi değerlendiren ve büyük önem veren İngiliz yazarı Robert Temple, yazdığı Sirius Gizemi adlı kitabında ilginç iddialar ortaya atmıştır.
Bilim öncesi çağ yaşayan toplumların tersine, Dogonlar gezegenlerin (tıpkı yerküresi gibi) kendi eksenleri çevresinde döndüklerine aynı anda da Güneş çevresinde döndüklerine inanmaktadırlar. Ayrıca Dogon halkı, Jupiter'in dört tane uydusu olduğuna ve Satürn'ün çevresinde yüzük biçiminde bir halka bulunduğuna da inanmaktadırlar. Hatta daha ötesi; Dogonlar Sirius yörüngesinde 50 yılda bir devrini tamamlayarak dönen karanlık ve görünmeyen eş bir yıldızın var olduğunu ileri sürmektedirler (Temple'ye göre bu eş yıldızın yörüngesi elips biçimindedir). Dogonlar Sirius'un bu eşinin çok küçük ve çok ağır bir yıldız olduğuna ve yeryüzünde bulunmayan "sagala" adını verdikleri bir metalden oluştuğuna da inanırlar.
Çok ilginç olan bir gerçek, Sirius A'nın çok karanlık bir eşi olması ve Sirius B olarak tanınan bu eş yıldızın, onun çevresinde her 50 yılda elips biçiminde bir yörünge çizerek dönmekte olmasıdır. Sirius B yıldızı, modern astrofizikçiler tarafından, sönmüş bir yıldız, bir "beyaz cüce" olarak keşfedilen ilk örnektir. Sirius B yıldızının maddesi, yeryüzünde bulunmayan ve relativistik bozulmaya uğramış bulunan bir maddedir. Bu madde içinde elektronlar, atom çekirdekleri çevresinde dönerek dışarıya fırlamamaktadır. Bu nedenle, büyük olasılıkla, onun maddesinin metalik bir madde olabileceği söylenebilir. Sirius A yıldızının, "Köpek burcunun köpeği" olarak tanınmasından beri Sirius B yıldızı, onun "yavrusu" olarak bilinmektedir...
Günümüzde kitapları en çok okunan bilim yazarlarından Isaac Asimov da, Patlayan Güneşler adlı kitabında Sirius yıldızının kütlesine değinmektedir:
Gökbilimciler Sirius B'nin çekim gücünden onun kütlesinin Güneş'imizin kütlesinin 1.05 katı olduğunu hesaplamışlardı. Ve bu kocaman kütle, Dünya'mızın boyutlarındaki küçük bir hacim içinde sıkışmış olarak bulunuyordu. Dünya'nın ortalama yoğunluğu (kuşkusuz tüm gezegenimizi homojen bir kütle olarak düşünürsek), her metre kübü yaklaşık 5500 kg olarak bulunur. Oysa, Sirius B'nin yoğunluğu bunun 530.000 katı olarak hesaplanmaktadır. Bu durumda, Sirius B'nin bir metre kübünün ortalama yoğunluğu yaklaşık 3 milyar kg'dır. Bunu gözle görülen bir örnekle açıklamayı istersek sözgelişi bir Amerikan madeni 25 cent'i, Sirius B'yi oluşturan maddelerden yapılmış olsaydı böyle bir paranın ağırlığı 1.9 ton kadar olacaktı.
Sagan'n ve Asimov'un bu satırlarını okuduktan sonra insan, elinde olmaksızın, bu konunun biraz daha derinlerine inmek istiyor. Her şeyden önce de, Sirius B'nin ne zaman saptanabilmiş olduğunu merak ediyor. Bu konuda Asimov, şu bilgileri aktarıyor:
İlk kez bir yıldızın gerçek uzaklğını hesaplayan gökbilimci olan Friedrich Bessel, 1844 yılında Sirius'un devinimini inceliyordu. Normalde yıldızlar kendine özgü devinimlerini yaparken pek ağır düz bir hat üzerinde hareket ederler. Oysa, Bessel'in Sirius yıldızında saptamış olduğu, dalgalı bir devinimdi. Bessel, bu tuhaf durum üzerinde kafa yordu ve yıldızı dikkati çekecek kadar yolundan uzaklaştırabilen şeyin ancak bir başka yıldız olabileceği sonucuna vardı. Ancak Bessel bu arkadaş yıldızı görememişti.
Daha sonra 1862 yılında Amerikalı gökbilimci Alvan G. Clark yeni teleskobunu test ederken Sirius'un yakınındaki sönük ışığın içinde bir parıldayışın gerçekleştiğine dikkat etti. Başlangıçta bunu teleskobunda bir defo sandı. Ama gökbilimcinin sonraki incelemeleri, sönük bir yıldızı görmekte olduğunu ortaya koydu.
Robert Temple'nin de sorduğu gibi insan, "Acaba Dogonlar bu yüksek bilgiyi nasıl ve nereden elde etmişlerdir?" diye sormadan edemiyor. Dogonlara bu bilgiyi Temple'nin ileri sürdüğü gibi; Sirius sisteminden gelen ve "Nommolar" olarak adlandırılan "cirkin yüzer-gezer varlıklar" bırakmış olabilir miydi?
Eski majik dinler üzerinde araştırmalarda bulunan ve Dogonların Eski Mısır kültüründen etkilenmiş olabileceğini düşünen Murry Hope, olgun bir Mısır kültürünün aniden ortaya çıkışı ve erken dönem Mısırlılar'ın, Sirius'a gösterdiği yoğun ilgi konusunda, aynı ölçüde dikkate değer başka açıklamalar bulmaktadır. Araştırıcıya göre; bu erken dönemden elimize ulaşan bilgiler ışığında, bir Sirius etkisi olduğu tartışılmayacak derecede açıktır. Ancak bu bölgelerdeki yerli halklar "uzaylılarla bizzat temasa mı geçtiler, yoksa bu bilgileri, gene yeryüzündeki teknolojik ve bilimsel açıdan son derece gelişmiş başka uygarlıklardan mı aktardılar" işte bu nokta tartışılabilir."
Dogon halkinin icinde yasadigi evlerin modelleri de cok ilginctir.
Ne var ki, Hope'nin yeryüzünde teknolojik ve bilimsel açıdan son derece gelişmiş dediği uygarlıktan kastetdiği efsanevi "Atlantis uygarlığı"dır. Hope kitabında kişisel görüşünü şu cümlelerle aktarır:
Benim görüşüm, gezegenimizin uzak tarihinde bir Sirius bağlantısının gerçekleşmiş olduğu yönünde. Ancak bu bağlantının Atlantis uygarlığının oluşum dönemine rastladığı fikrindeyim. Yani, uzaylılar kozmolojik bilgilerini Atlantisli alimlere aktarmış, oradanda bu bilgiler dunya uzerinde yayilmis olabilir.
Dogonlar 'Nommolular' adini verdikleri cirkin varliklarin Sirius B gezegeninden, Dunya'ya; cevresine kuvvetli bir ruzgar sacarak donen, gurultu cikaran bir gemi ile indiklerini soylerler. Nommolarin kendilerine Sirius ve diger gezegenler hakkinda bilgiler verdigini iddia ederler. Bu bilgilerin cogu, ancak teleskopun icadiyla dogrulanabilmistir. Dogonlara gore Sumer krallari, Misir tanricasi Isis ve Accadianlar da Sirius yildiz sisteminden gelmislerdir. Ayrica Dogonlar Sirius C yildizinin varligindan da bahsetmislerdir. Oysa bu yildiz gunumuzde hala kesfedilmemistir.
Derleme
0 yorum:
Yorum Gönder