Buyuk Degisim Oncesi, Gecmisin Geri Donusu
Bundan sonra Dunyamiz; icindeki birikmis enerjiyi, sakladigi sirlari ve tarihi yeryuzune kusacak. Bu sekilde yeni yeni tarihi bilgi ve belgeler, yerler ortaya cikacak. Toprak ana sakladiklarini bize geri verecek. Bize kim oldugumuzu ve nereden geldigimizi hatirlatacak. Ozumuzu hatirlatacak. Bu degisim sadece toprak anada degil uzerinde yasayan tum varliklarda olacak. Insan olarak hayatlarimiz degisecek. Gecmise ozlem artacak. Eski asklarimiza ozlem artacak. Teknolojisiz, ilkel yasama ilgi artacak. Bilinc altina itilmis yanlislar, olaylar bir bir aciga cikarak, kendini hatirlatacak ve vicdan muhasebesi yaptiracak. Cunku artik herseyin kendi gecmisiyle yuzlesme vakti gelmistir.
Son yillarda erkeklerin tipki kadim insanlarda oldugu gibi sac ve sakal uzatmalari, aciga cikan devletlerin ve liderlerin sirlari, toplumca antika ev esyasi meraki, sehir yasamindan kacip, daglara ve koylere yerlesme meraki, eski moda kiyafetlere ilgi, tarihe olan merak, kadim kulturlere ilgi ve bunlarla ilgili yazilan kitaplarin artmasi..hepsi degisimin ve karmik temizlenmenin bir parcasidir.
Buyuk degisim oncesi, gecmisin geri donusudur. Gercek oze donustur. Su an Turkiye'deki "Osmanlicilik" modasi da bunun bir sonucudur. Sartlara bakildiginda yuz yil once olanlar bir daha yasanmaktadir. Ulke olarak bilinc altina itilen kotu karmamizi temizliyoruz. O donemde yasanan her kotu olay, gun yuzune cikacak ve iyileserek temizlenecek. Dogudaki kardeslerimizle yasananlar bunun bir parcasidir. Dindar kesimle ilgili yapilan iyilestirmeler bunun bir parcasidir. Hepsi ulke olarak iyilesmemiz icin gereklidir. Biraz sabirla hersey duzelecek. Bunlar buyuk degisim oncesi; icin, disa cikmasi olayidir. Kusuyoruz ama ardindan rahatlayacagiz. Korkuya gerek yok...Gozumuz gokyuzunde ve yeryuzundeki isaretlerde olsun.
Aslinda doga, hep bizimle konusuyor ama biz dinlemeyi uzun yillar once biraktik. Eski insanlar dogayi dinler ve isaretleri takip ederek planlama yaparlardi. Gozleri hep gokyuzunde, yildizlarda ve gezegenlerde olurdu. Tabiat anayi bir anne gibi sever ve korurlardi. Ne oldu da biz bunlari yapmayi unuttuk?
Hepimiz cocukken hayvanlarla ve bitkilerle konusuyoruz ama nedense buyuyunce birakiyoruz. Onlarla telepatik baglarimizi kopariyoruz. Oysa dogadaki hersey birbiriyle baglantilidir ve bu bag hicbir zaman kopmuyor. Sadece bizim tarafimizdan gormezden geliniyor. Dogal bagi koparanlar bizleriz. O bizi hic birakmadi.
Bu yuzden de bizim artik Dunya'ya gelis amacimizi hatirlayip, renk,dil,din ve irk ayrimi yapmadan birlik olmayi ogrenmemiz lazim. Dunyamizin kendisi de dahil, uzerindeki her varlik ve evrendeki hersey canlidir. Hayat tasiyor cunku enerjisi var, Enerjisi olan hersey hayat tasiyor demektir. Bizim nasil ki ruh dedigimiz enerji bir bedenimiz var ise, fiziken Dunya uzerinde var olan herseyin de bir ruhu, enerjisi vardir. Gezegenlerin, yildizlarin, evrenlerin de enerjisi yani ruhu vardir. Onlarla iletisime gecebilir, telepatik olarak baglanabilir veya astral kosullarda konusabiliriz. Butun bunlar gercektir, birgun ortaya cikacaktir. Bizler evrenin birer parcasi oldugumuz icin, ondan kopuk oldugumuz icin, her ozelligini tasiyoruz ve haliyle dilinide biliyoruz. Ama bu islevlerimizi bedenimiz derin uykusundayken, uyanik bilincimizle yapiyoruz. Fakat bu artik degisecek. Bizler yari eterik bedenlere sahip olmak icin hizla frekans degisikligine dogru gidiyoruz. Dunyamizla birlikte yukselecegiz ve yari eterik olacagiz. O zaman iste bu anlattiklarim anlasilacak, sacmalik olmaktan cikacak. Cunku gecisi tamamlayan insanlar bizzat bu yazdiklarimin hepsini yasayacaklar. Evrenle konusmaya baslayacaklar. Hayvanlarla, bitkilerle, yildizlarla, daglarla, taslarla telepatik kontak kuracak ve onlarin hislerini anlayacaklar. Bu yuzden de hayvanlari yemekten vazgececekler. Cunku onlarin duygularini anlayacaklar.
Butun bu anlattiklarim daha onceleri kadim insanlar tarafinda defalarca yasandi ve bitti. Altin gecisi tamamlayanlar ust boyutlarda yasama devam ettiler. Basaramayan kardeslerimiz ucuncu boyutta; yikilmis, gecmis kalintilar uzerine hayata yeniden basladilar. Bu evrimlesmemiz icin var olan bir evrim yasasidir. Tekamulun geregidir. Tipki nadasa birakilan bir tarla gibi..dinlenen ve yenilenen yeryuzu uzerinde yeniden ayni tohumlar ekiliyor ve zamani gelindiginde hasati yapiliyor. Sadece insan degil, tum canlilar bu tekamulunu gerceklestiriyor...Bu hayattir....
Bunu anlamaya baslasak iyi olur. Cunku insan olarak yok ettigimiz doga, agaclar ve hayvanlar uzerinde hicbir hakkimiz yada ustunlugumuz yoktur. Onlar da en az bizim kadar yasama hakkina sahipler. Biz onlara zarar verirsek, bu yaptigimiz karmik donguye takilir ve bizden mutlaka intikami alinir. Bu yuzden de hayvanlara zulm etmeyi ve onlari yemeyi birakmaliyiz. Bunun karmasi, bizim bir sonraki gelisimizin hayvan olarak donusumuze sebep olabilir.
Dogaya, esas ozumuze donmemiz lazim. Toprak anaya sukredip, ona geri donus animiza kadar sevgi ve saygi duymaliyiz. Yeryuzunu kirletmemeliyiz ve cigerlerimiz olan agaclari kesmekten vazgecmeliyiz. Dunya uzerindeki varliklarin hepsi enerji-ruh olarak esittir. Insan bedeninde donen ruh enerjisinin, bitki, hayvan veya tasin ruh enerjisinden bir ustunlugu yoktur. Hepimiz bir butunun kucuk zerrecikleriyiz. Insanoglu, ustunluk kibrinden vazgecip kim oldugunu hatirlamali ve gecmisiyle yuzlesmelidir. Farkliliklarimiza odaklanip, bolunmeler yerine, ortak yanlarimizi kesfedip birlik olmayi ogrenmelidir. Bizler birbirimize bagli kardes nur toplariyiz. Birimizin isigi parlarsa, digerlerini de etkiler. Tipki elektrik tellerinden gecen elektirigin dunyanin bir cok yerine ulasip aydinlatmasi gibi...Ayni enerji agi, eterik olarak evrendeki tum varliklari birbirine bagliyor ve birlikte aydinlanip, birlikte sonuyorlar. Hepimiz ayni butunden kopma isik tozlariyiz. Kardesiz.. Butun farkliliklarimizla, hatalarimizla ve eksikliklerimizle birbirimizi yargilamadan sevelim. Hepimiz ogreniyoruz..iyi yada kotu secimlerle olgunlasiyoruz. Nefsimizi boyle terbiye ediyoruz. Ruhun evrimlesmesinin geregidir bu. Sevmeyi ogrendigimizde, hatalar azalir ve zamanla yok olur. Hicbir negatiflik veya kotuluk sevgiyi yenemez. Sevgi en yuksek enerjidir. Allah enerjisidir. Asktir.
Dunya uzerinde yasayan tum varliklarin yaydigi olumlu yada olumsuz dusunceler hem hepimizi hemde Dunya'mizi etkiliyor. Nasil bizim auramiz varsa, hayvanlarin, bitkilerin, taslarin, Dunya'mizin da aurasi vardir. Evimizdeki esyalarimiz bile bizim arualimizla ozdeslesir, bizden izler tasir. Dunyamizin aurasi da uzerinde yasayan varliklarin izlerini tasiyor. Bu yuzden de nekadar guzel dusunursek ve birbirimizi seversek, Dunyamiz o kadar guzellesir ve aurasi temizlenir. Manyetik sarsintilar durur. Bu da tabiata ve bize yansir. Aksi oldugu zaman yani savaslar, kin, nefret, bolunme dusunceleri Dunyamizin aurasini kirletir. Boyle olunca manyetik sarsintilar geciren Dunyamiz da depremler, seller, volkanik patlamalar olur. Tabiatin duzeni bozulur. Gordugumuz gibi evrendeki hersey birbirini etkiliyor. Bu nedenle hemen kendimizi duzeltmemiz lazim. Ne ekiyorsak onu bicecegiz. Sevgi ekelim, sevgi bicelim.
Gece boyunca dinlenerek topladigimiz, sarj etttigimiz enerjimizi, gunluk endise ve korkularimizla bosuna harciyoruz. Insanlarin bizim hakkimizdaki dusuncelerine takilip kaliyoruz. Sacimizin modeline, kilolariniza, sosyal medya hastaligina takilip kaliyoruz. Baskalarinin sesini degil, kalbimizin sesini dinlemeyi ogrenmemiz lazim. Ancak korkularimizi ve hirslarimizi yok ettigimizde kalbimizin sesini duymaya baslariz. Kalbimiz bize sevmeyi ogretir. Tum kirginliklarimizi yok eder ve herkesi affederiz. Sevgi cogaldikca hem biz guzellesiriz hem baglantimiz olan diger her varlik guzellesir. Sevgi enerjisi iyilestiren ve frekansimizi yukselten tek enerjidir. Sevgi, cocuklarda, hayvanlarda ve bitkilerde saf haldedir. Onlarla zaman gecirdiginizde ariniriz. Televizyon izlemek icin harcadigimiz vakti, cocuklarla, bitkilerle veya hayvanlarla gecirsek; sadece kendinizi degil tum dunyayi degistiririz. Iste bu yuzden televizyonlarla insanlar uyutuluyor. Televizyon, sosyal medya ve akilli telefonlarin icat edilisinin tek sebebi, insan beynini control altina almaktir. Cunku sevgi ve baris dolu guzel bir dunya, bazi insanlarin cikarlarina ters dusuyor. Onlar, guc kaybederler. Bu yuzden de teknolojiyle tek tiplestirme, uyutma ve robotlastirma programi uygulaniyor.
Insanlar sisteme olan tepkilerini sokaga cikarak, yakip yikarak protesto edeceklerine; gruplar halinde evlerinde oturup sevgi dolu dusunclerini evrene gonderseler daha cabuk kazanirlar. Cunku hicbir kotuluk, hicbir negatiflik, sevgi enerjisi karsisinda barinamaz. Sevgi artarsa; fasist ve zalim sistemler kendiliginden coker. Sevmeyi ogrenenler, sevgi uretenlere oy vermeye baslar ve kin ve nefretten beslenenler bir daha kazanamazlar. Zorunlu olarak hem onlar hem de sistemler degisir. yeterki artik sevgi uretmeyi ogrenelim.
2010 dan beri meydana gelen manyetik kutup kaymasi katlanarak hizlaniyor. Kuzey yonu artik eskiden bildigimiz Kuzey yonunde degil artik. (Namaz kilanlara ek bilgi olarak vereyim, kibble artik eski kible yonunde degildir. Acaba bunu kac kisi biliyor? Yanlis yonde namaz kildigini bilen varmi?) Dunyamiz, su an tipki masanin kenarinda dusmeye dogru giden bir kalem gibidir. Dusus sirasi kalemin arka ucuna dogru geldiginde kalem masadan birden asagi dusecek ve bu dusus tum dogada sok bir uyanisa sebep olacak. Onumuzdeki yillarda olacak olan budur. Dunyamiz yeni frekansina gectiginde harika bir degisim gerceklesecek. Sevgi kazanacak. Sevgiye karsi olan hersey yok olacak. Bundan daha guzel ne olabilir ki hayatta! Aslinda buna tanik olan bizler gelmis gecmis en yuce ve sansli ruhlariz. Bu gecise katkida bulunmak icin gelmis gorevlileriz. Binlerce yildir beklenilen ruhlariz. Ne mutlu bize! Ne mutlu uyananlara!
Gecmis zamanlarda en son manyetik kutup kaymasina tanik olan Mayalilar ve Aburjinler bize bununla ilgili kayitlar birakmislar. Bu kayitlardan ogrendiklerimize gore, en son kutup kaymasinda; dusme yani gecis gerceklestikten sonra 3 gun boyunca gunes gorulmemis ve yeryuzu karanlikta kalmis. Gunumuzde de ayni sey olursa eger hem elektrik hemde teknolojik hicbir alet bir kac gun kullanilamiyacaktir. Yine bu kayitlardan ogrenildigine gore; ust frekansa geciste Dunyamizdan ve gokyuzunden gelen manyetik enerjinin arasinda kalan insanlarin cogu, bu yuksek titresimli enerjiye maruz kalinca korkudan olmusler. Cunku sahip oldugumuz duygu neyse onu en yuksek dozda yasiyoruz. Haliyle eger korku yada kin, nefret gibi dugulari cok tasiyorsak bu duygularda bir sicrama olacak ve kalbimiz dayanamiyarak duracak.
Eger sevgi dolu isek, sevgi enerjisi sicrayacak ve daha da spiritual, yari eterik hale donusecegiz. Boylece bu mukemmel gecisi tamamlayacagiz. En yuksek frekansli enerji daima kazanir. Evrenin temelidir bu. Dunyadaki en yuksek frekansli enerji ise 'sevgi enerjisidir.' Saf sevgi en cok hayvanlarda ve cocuklarda oldugu icin onlar ilk kurtulacak olanlardir.
Bu manyetik carpismada kurtulmak isteyenler kendilerindeki enerji seviyesini yukseltmek zorundalar. Bu da affetmek, sevmek, yardimlasmak ve korumakla gerceklesir. Ayrica uc gunluk karanlik oldugunda, panige kapilmadan evde oturup, karanligin gecmesi beklemek gerek. Panikle disari firlayip, yiyecek, su, yakacak veya mum aramak sadece korku ve ego duygusunu besler, buda frekansimizi dusurecegi icin, yuksek enerjiyi kaldiramyan kalbimizin durmasina sebep olur. En iyisi evde birbirimize sarilip mumkun oldugunca mutlu olup, sevgi uretip, karanligin gecmesini beklemek...Ardindan cok guzel seyler olacak...Beklemeye deger, inanin bana.
Sevgiler!
Aasmaestefan@gmail.com
0 yorum:
Yorum Gönder