26 Mayıs 2015 Salı

Kendimizi Ozgurlestirme, Iyilestirme Yontemleri




Karma, ruh tekamülünüzün bizle sıkı sıkıya baglantili ve tüm ıstıraplarımızın odağında olduğumuzu farketmemizi sağlayan bir aynadır.
'Karma' çoğu kez başka bir insana zarar veya acı verdiğimiz ve de kendi irade özgürlüğümüzü dayatmak için onun irade özgürlüğünü ihlal ettiğimizde meydana gelmektedir. Başkalarına çektirdiğimiz acıyı biz çekmek zorunda kaldığımızda ise, ruh düzeyinde, bu eylemimizin ne kadar yanlış olduğunu ve böyle bir şeyi bir daha asla yapmayacağımızı anlamaya başlarız. Bu, ruh varlığının gelişme yollarından biridir.

Bizler karmik bağlarımızı, ebedi ilişkilerimizi yönetmek ve onlardan gerekli dersleri almak için oluştururuz. Karmik bağı oluşturan dinamikleri anlarsak gereksiz korkulardan da kurtuluruz.

                                                       Karmik Bağın Şifalandırılması

 Gözlerinizi kapayınız. İster ayakta, isterseniz oturur vaziyette olunuz. Önce topraklanmanız gerekir. Topraklanmak sizin kendinizi bir ağaç gibi hissetmenizi gerektirir. Kökleriniz ile Dünyanın merkezine, başınız ile gökyüzünün sonsuz mavi derinliklerine bağlandığınızı hayal edin…
“Vucudunuzu bir ağaç olarak hayal edin. Kökleriniz omurganın bitiminden toprağa doğru uzanıyor ve dünyanın merkezine ulaşıyor. Dünyanın merkezine bağlandığında kendinizi iyi, düşüncelerinizin sakin ve berrak olduğunu hissedin. Şimdi ilişkinizi değistirmek istediğiniz herhangi bir kişiyi hayal edin. Orneğin bir aile bireyi, anne, baba, çocuklar, eş, çalışma arkadaşı, arkadaş, eski veya yeni sevgililer. Fiziksel olarak orada bulunmaları gerekmez. O kisinin önünuzde durduğunu hayal edin ve ona “Bana yaşattığın tüm deneyimler için teşekkür ederim. Bundan böyle özgür iradem ile seçimlerimi yapmak istiyorum. İkimizinde yeni deneyimlere açılabilmesi için aramızdaki karmik bağın sonlandırılmasını talep ve rica ediyorum.” deyin.
İsteğinizi ilettikten sonra, o kisiyle aranizda telefon kordonuna benzer bir bag oldugunu dusunun ve o kordonu makasla kestiginizi hayal edin. Sonra da bağınızı kopardiginiz o kişinin, bunu başı ya da hareketleri ile onayladığını hayal edin. Kesilen o bagla birlikte sizde bir enerji boslugu olusacaktir. Yeri boşalan o enerjiyi, pembe sevgi enerjisiyle doldurdugunuzu imgeleyin. Sizden kopan o bagi mor bir alevin içine atın. Orada yandigini ve yükselen dumanın evrene karıştığını görün.

                                          Enerji Kancalarindan Kurtulma

İnsanlarla ilişki kurmaya başladığımız anda birbirimizle enerji bağları oluştururuz. Hepimiz olusan bu enerji aglariyla birbirimize bagliyiz. Bu görünmez ağlar kanca gibidir. Bu kancalar yoluyla birbirimizden beslenmeye başlarız. Birbirimizin enerjilerini calariz.
Bizler sadece fiziksel bedenlerimizden ibaret değiliz. Vücudumuzun etrafında bir de enerji alanı vardır. Burası tıpkı ikinci bir beden gibidir, aruamizdir. Bu alanda bulunan enerji, kişiye özgüdür. Herkesin ki farklıdır, çünkü kişinin duygu ve düşünceleri, korkuları, endişeleri önyargıları, ya da yaşam şekli ile biçimlenmeye başlar. Her duygunun da bir rengi vardir.
İki insanın ilişki kurmaya başlamasından itibaren enerji alanları arasında gözle görünmeyen bir bağ oluşur. Örneğin, bir aşk ilişkisi yaşamaya başlayan kadın ve erkek arasındaki enerji balonları, görünmeyen kancalarla birbirine bağlanır. İşte o dakikadan itibaren, artık iki kişinin duyguları, düşünceleri, korkuları birbirine akmaya başlar.



Kancalar, en kolay seks ilişkisinde oluşur. İki kişi bedenlerini birbirine açtığı andan itibaren, duygusal yapıları birbirlerine akmaya başlar. Çünkü o enerji alanları, korkular, endişeler, hatta yaşam dersleri ve bilinçaltı kalıplarının verdiği huzursuzluklardan oluşmaktadır. Aynı şekilde, olumlu duygular, sevinç ve yaşam enerjisi de birbirine karışmaya başlar. Çok uzun birliktelik yaşayan çiftlerin, zaman içinde birbirlerine benzerlik göstermeye başlamaları dikkatinizi çekmiştir. Cunku karsilikli enerji alisverisi sonucunda karsilikli bir uyumlama, benzerlik ve butunlesme baslamistir.
Eger iki kisi arasinda frekans uyusmazligi varsa, enerji bedenleri sex birlesmesini yani karsilikli enerji alisverisini red eder. Bu da ciftler arasinda cinsel sogumaya ve sorunlara sebep olur.

Insanlar birbiriyle ilişkiye girdiği andan itibaren, enerji alışverişi başlar. Birbirlerine akıttıkları sevgi de bu kancalar yoluyla iletilir. Birbirine sevgi ve olumlu duygular hissettiren kişiler, karşısındakinin enerji alanını besler ve zenginleştirir. Ona ne kadar değerli olduğunu hissettirir. Böylece kök korkularımızdan biri olan başkaları tarafından onaylanma ihtiyacımız, değersizlik duygumuz yok olur ve dengeli bir insan haline geliriz.
Ama ne yazık ki, insanlar bu dengeyi başkalarından aldıkları enerjiyle değil, kendi başlarına kurabilmek zorundadırlar. Bir çok insan hayal edin. Herkesin birbiriyle ilişkisi olduğu için, arada pek çok kanca oluşacaktir. Bu insanlar birbirlerinden beslenmeye devam ederler. Buna yatay beslenme adı veriyoruz. Bu tarz beslenme, bizi başkalarına bağımlı kılar. Sevgilimize, kocamıza, çocuklarımıza, anne ve babalarımıza, bazı arkadaşlarımıza kendimizi bağımlı hissederiz. Artık onların sürekli bizi desteklemesini bekleriz. Bunu yapmadıkları zaman öfkeleniriz. Kırılırız. Hatta kimi zaman onların bizi beslemeye devam etmelerini sağlayabilmek için farkında olmadan duygusal oyunlar oynariz. Özellikle kontrolcü yapıya sahip kişiliklerde, bu tarz oyunlar daha belirgin olur.

Örneğin, bir kadın ve erkek birbirlerine aşık olurlar. Aşkın ilk günlerinde erkek kadını sık sık arar. Kadın bundan beslenmeye başlar. Erkeğin iltifatları, ilişkiyi rayına oturtana kadar onu el üstünde tutması, kadındaki değersizlik duygusunu azalttığı için oluşan kanca görevini yapmaya başlar. Artık kadın bu yoğun ilgiden beslenmeye başlamıştır ve eğer hayatında değer duygusunu artırabilecek başka alanlar yoksa, bir tür bağımlılık geliştirir. Bu tıpkı uyuşturucu almaya başlamak gibi birşeydir.
Daha sonra erkek ilgisini yavaşlatmaya başlar. Bu hem erkeklerin hem de ilişkinin doğasında vardır. Erkek ilgisini normal boyutlara indirirken, kadın sebepsizce acı çekmeye başlar. Sürekli ilişkinin nereye gittiğini düşünür. Endişelenir. Üzülür.
Olumsuz duygu ve düşünceler başladığı andan itibaren, artık kanca ters yönde işlemeye başlamış, erkek kadının enerjisinden beslenir olmuştur. Kadının enerji alanı yavaş yavaş küçülürken, erkeğinki büyümeye başlar.
Aslında bundan kötü bir taraf yoktur. Hem kadın hem de erkek, bunu bilinçsizce yaparlar. Birbirini besleyebilmek çok güzel bir duygudur. Ama, çoklukla insanlar arasında bunun tersi de yaşanır. Birbirinin yaşam enerjisini çalan insanlar vardır. Üstelik enerji çaldıklarının farkında değillerdir, ama sonuçta kendilerini iyi hissedeceklerini bilirler. Karşısındakinin ruhsal ve duygusal durumunun ne olacağına aldırış etmezler.
Enerji vampirlerinin pek çok yöntemleri vardır.Bunların en bilineni, karşısındaki kişiyi suçlu hissettirmektir. Bunun için bir insan diğerine bağırabilir, aşağılayabilir, alay edebilir, ya da kendisini acındırabilir. Sonuçta karşısındaki kişi kendisini suçlu hissederse yaşam enerjisi çalınacak, kendisini güçsüz ve yeteneksiz hissedecektir.
Bir başka yöntem, karşımızdaki insana sessiz ve mesafeli durmak, duygularımızı saklamaktır. Mesafeli durduğumuz zaman, karşımızdaki insan bizim ne hissettiğimizi ve düşündüğümüzü bilemez ve endişeye kapılır. Endişe ve huzursuzluk, yaşam enerjimizin karşımızdaki kişiye geçmesini sağlar.
Karşımızdaki insana aşırı sevgi vermek ve bunun karşılığını beklemek de bir çeşit enerji vampirliğidir. Kontrolcu kişiliklerin baş vurduğu bu yöntem, anne çocuk ilişkilerinde ya da karı koca ilişkilerinde sıklıkla yaşanır.
Sonuçta, karşımızdaki kişiye olumsuz duygular yaşatıyorsak, onun yaşam enerjisini çalıyoruz demektir. Peki, yaşam enerjimiz çalındığı zaman ne olur?
Genelde, yaşam enerjimiz küçüldüğünde, yaşamdan zevk alamayız. Günlük işlerimizi yapamaz hale geliriz, çünkü en ufak bir iş bile bize külfet gibi görünür. Sürekli bir can sıkıntısı duyarız. Yüreğimizde, sebebini bilmediğimiz bir ağırlık oluşur. Toleransımız azalır. Bir gün önce başkalarına dağıtacak sevgimiz varken, bir anda kendimizi dibe vurmuş gibi, sanki derin bir kuyuya inmiş gibi hissederiz. Artık başkalarına sevgi vermek yerine, onlardan beslenmeye çalışırız.

                                                      Dikey Beslenme
İnsanların başkalarına bağımlılık geliştirmemeleri, ve başkalarından enerji çalacak yöntemlere başvurmamaları için, dikey beslenmeyi öğrenmeleri gereklidir.
Her insanın ruhu, çeşitli zenginliklerle doludur. Bu zenginlikleri, yaratıcılık alanlarımızı keşfederek bulabiliriz. Örneğin, bir ressam, resim yaparken kendisinden beslenir. Çünkü o sırada ruhundaki zenginlikleri ifade etme fırsatını bulmuştur. Kendimize yonelip, icimizdeki mucizeyi kesfedip, kullanmayi ogrenelim.
İnsanların kendilerini hiç korkusuzca, olduğu gibi ifade edebilmeleri, en büyük güç kaynağıdir. Bu, herkese tarif edilemez bir mutluluk ve doyum verir. Hayatımızda hobilerin yer alması, iste bu yüzden önemlidir. Dikey beslendiğimiz sürece, ne başkalarına bağımlı yaşarız ne de yaşam enerjimizi çaldırırız.
En önemlisi de, hayatta verdiğimiz önemli kararlar hatalı olmaz. Doğru karar verebilmek için bağımsız ve mutlu olmalıyız. Özgür bir zihne ve duygusal yapıya sahip olmalıyız. Hiçbir şeyden korkumuz olmamali. Başkalarını kaybetme korkusu, bağımlılıklarımızın ardındaki kök korkudur. Bilinçaltımızın derinliklerinde kaybetme korkusu olduğu müddetçe sağlıklı kararlar alıp uygulayabilmemiz hemen hemen imkansız gibidir.
Gelin özgürlüğümüzü ele alalım. İlişkilerimizde kuvvetli taraf biz olalım

                          Baglarinizi Keserek Negatif Yonlerinizi Sifirlama
"Zihninizde sahip olduğunuz olumsuz yönlerinize karşı bağlar vardır. Bu bağların somut bir şekli, rengi ve yapısı bulunmaktadır. Bu bağlarınızın yapısını çözümleyip onları kesmek ya da yok etmek suretiyle, istemediğiniz yönünüzden kurtulmak için kendinizi programlayabilirsiniz."

Bilinçaltımızın başlıca görevinin bizi korumak ve mutlu etmektir. Bir diğer görevi de bizim hayatımızı arşivlemektir.
Tüm hayatımızın bilgi ve veri bankası olan bilinçaltımız, gerekli kayıtları işlerken çeşitli yöntemler uygular.
En önemli ve bizim en çok kullanacağımız yöntem ise, her şeyi somut bir şekilde kaydetmesidir.
Yani bilinçaltımızda soyut kavramlara yer yoktur.
Ornegin:
Aşk, Yalnızlık, Zaman
Bu üç kelimeyi ayrı ayrı zihninizde canlandırın.
İlk ne gördünüz?
Bir resim, şekil, renk, insan, nesne ya da bitki miydi?
Ne olursa olsun, sonuçta bir şey düşündünüz ve gördünüz.
Belki aşk denince kırmızı bir gül belirdi gözlerinizin önünde, belki de hayatınızın aşkının yüzü...
Zaman deyince belki bir kol saati gördünüz ya da evrenin sonsuzluğu canlandı gözünüzün önünde.
Hepiniz farklı bir şeyler düşündünüz ve hepiniz soyut kavramları somutlaştırarak bir şey ile ifade ettiniz.
Başka bir örnek daha verecek olursak;
"Bana kırmızıyı gösterin."
dediğimizde ya giysinizdeki kırmızıyı ya da kırmızı renkli bir eşyayı göstereceksiniz.
Ama biz sizden giysinizi ya da herhangi bir nesneyi göstermenizi istemedik, bize kırmızının kendisini göstermenizi bekliyoruz.
Olmuyor, değil mi?
Renkler de duygular, zaman gibi soyut bir kavramdır ve onları gösterebilmek için bir giysi, bir eşya gibi nesneleri kullanarak somutlaştırma ihtiyacı duyarız.
Kırmızının kendisini gösterme şansımız yoktur.
İşte bilinçaltımız da aynen bu şekilde kayıtlarını tutar.
Soyut olan herhangi bir duygu ya da durumu somutlaştırarak arşive işler.



                                       İlişkilerden Bağımsız Olmak

Zihninizde sahip olduğunuz olumsuz yönlerinize karşı bağlar vardır.
Bu bağların somut bir şekli, rengi ve yapısı bulunmaktadır.
Bu bağlarınızın yapısını çözümleyip onları kesmek ya da yok etmek suretiyle, istemediğiniz yönünüzden kurtulmak için kendinizi programlayabilirsiniz.
Diyelim ki, sürekli karamsarlığa kapılan, olumsuz düşünceler üreten ve onların tuzağına düşen yönünüzü zayıflatmak ya da ortadan kaldırmak istiyorsunuz.
Adım adım ne yapmanız gerektiğine bir bakalım:
1-Gözlerinizi kapatın ve üç derin nefes alarak rahatlayın.
2-Kendi kendinize "Bilinçaltım, şimdi yapacağım çalışmada eşsiz gücünü kullanarak bana destek olacağın için teşekkür ederim" telkinini verin.
3-Tam karşınızda olumsuz yönünüzü temsil eden bir siz görün. Burada dikkat etmeniz gereken, gördüğünüz sizin olumsuz yönünüzü temsil ediyor olmasıdır. Olumlu herhangi bir parçanızı içinde kesinlikle barındırmaması gerekiyor.
4-Şimdi bu yönünüzle aranızda bir bağ olduğunu hayal edin. Bu bağ onun bedeninin neresinden çıkıyor ve sizin bedeninize nereden bağlanıyor?
Şekli nasıl?
İp mi?
Işık mı?
Tel mi?
Bunun gibi tüm niteliklerini belirleyin. Bu alt biçimler denilen bir çalışmadır ve bağınızın tüm özelliklerinin alt biçemlerini bu soruların ışığında çıkartmış olursunuz.
5-Şimdi kendinize şu soruyu sorun:
"Bu bağı kesmek için neye ihtiyacım var?"
Bu bir makas olabilir, testere olabilir, ışıksa ayna ile sizden koparıp farklı bir yöne yansıtma olabilir.
6-Şimdi o bağı kesin, koparın ya da ışık şeklindeyse yansıtın.
Bağın hem size bağlı olan, hem de olumsuz yönünüze bağlı olan bölgelerinden ayrılmasını sağlayın.
7-Gözlerinizi 2-3 saniye açın ve tekrar kapatın.
8-Olumsuz yönünüzü tekrar karşınızda görün.
Aranızda herhangi bir bağ var mı, kontrol edin. Örneğin bağ halatsa kestiğinizde yere düşmüş ve orada kalmış olabilir. O zaman onu yakın ve küllerini asla size ulaşamayacak şekilde uzayın derinliklerine savurduğunuzu hayal edin ve düşünün.
Tabi ki bu bir alternatif. Başka şeyler de yapabilirsiniz. Önemli olan yaratıcılığınızı kullanarak bağı tamamen ortadan kaldırmanızdır.




Bağlar çoğu zaman kesilebilir ya da zayıflatılabilir. Ama bazen bilinçaltı ikincil kazanç dediğimiz olumlu niyetlere çok sıkı bağlı olabilir ve olumsuz yöne ait olsa bile, o bağdan ayrılmak istemeyebilir. Böyle durumlarda başka teknikler devreye sokularak bilinçaltı ikna edilmeli ve sonra tekrar bağ ortadan kaldırılmalıdır. Elbette bilinçaltının ikna edilmesi çoklu teknikler gerektireceği için bir uzmandan destek almanız gerekir. Ama sizi olumsuz duruma sürükleyen her yönünüz için bu tekniği rahatlıkla uygulayabilir ve kesebildiğiniz kadarını ortadan kaldırabilirsiniz. Hatırlayın ki, sadece birini bile zayıflatsanız bu hayatınızda büyük farklar yaratır. Çünkü değişim ayrıntılarda gizlidir ve zihninizde yapacağınız küçük bir değişim bile, hayatınızda beslenerek büyür.

                                                                    Ozgurlestirme


Gözlerinizi kapatıp bir kaç tane yavaş ve derin nefes alın, bedeninize gevşediğini söyleyin.
Sonra deyin ki:
“Sevgili (.....) Seninle yaşadığımız ilişki süresince bilerek yada bilmeyerek yaşattığım tüm zorluk ve sıkıntılar için senden özür dilerim. Lütfen beni bağışla....
Ben seni içtenlikle bağışlıyorum. Ve sevgiyle yada zorlayarak bana öğrettiğin her şey için sana teşekkür ediyorum. Öğrenmem gerekenler için bana “rol arkadaşı” olduğun için teşekkür ediyorum. Aramızdaki bağları kesiyorum ve seni benden, beni senden özgür bırakıyorum.Hayat Yolun ışık ve sevgi olsun her zaman…
Bunu yapmak her geçen gün enerjinizi (auranızı) size ait olmayan ama sizi bağlayan, kısmetinizi kapatan her türlü enerjiden temizleyecektir.
Bu da şu anlama gelir:
Yepyeni bir kader yaratma şansına sahip olacaksınız. Öncelikle aile bireyleri, eş, çocuk gibi en yakın ilişkilerimizden başlayarak ilişki içinde bulunduğumuz herkes için tek tek yapılması tavsiye ediliyor. ölmüş yakınlarımız için de, zor deneyim yaşadığımız kişiler için de…
Ta ki affettiğimizi hissedene kadar…
Şu hep hatırımızda olsun lütfen; biz bu çalışmayı öncelikle kendimiz için yapıyoruz; kendi ruhumuzu, hayatımızı, kaderimizi iyileştirmek için…
Ve hayatımıza girmiş olan herkes rol arkadaşımız. Oyun bittiğinde tüm rol arkadaşlarımıza teşekkür ediyor sevgiyle ayriliyoruz.


                                             Arua Temizligi

Yukarida anlattildigi gibi surekli iliski icinde oldugumuz insanlardan, baglarimizla cektigimiz negative enerjiler bizi zamanla kirletiyor. Auramiz canliligini kaybediyor. Bu yuzden de 3 ayda bir imgeleme yontemiyle aura temizligi yapmamiz lazim.
Sessiz bir ortamda, ister yerde oturarak ister ayakta durarak gozlerimizi kapatiyoruz. Derin nefes alarak karinimizi sisiriyoruz. Dorde kadar sayip, nefesimizi yavas yavas bosaltiyoruz. Bu islemi 12 defa tekrar ediyoruz. Sonra bedenimizden gri renginde duman gibi bir enerjinin ciktigini hayal ediyoruz. Bizden cikan bu kirli, negatif enerjinin gokyuzune dogru yukselip bir kara deligin icinde yok oldugunu imgelemeyle goruyoruz. Ondan sonra bedenimize donuyoruz ve cok temizlendigimizi, rahatladigimizi dusunuyoruz. Ardindan kendimizi bir aynanin karsinda kendimize bakarken hayal ediyoruz. Aynada bedenimizi balon gibi cevreleyen auramizin parlak mor renginde oldugunu dusunuyoruz ve goruyoruz. Gozlerimizi acip, yeni ve temiz auramiz icin yaraticiya ve kendimize tesekkur ediyoruz.


                                  
Derleme

Aasmaestefan@gmail.com



Yararlanilan Kaynaklar:

https://holyharmony.wordpress.com/2009/10/19/karmik-bagin-sifalandirilmasi-erdinc/

http://gunesminegules.blogspot.co.uk/2013/09/enerji-kancalar-baglar-bag-kesmek.html

http://www.devinemiracles.com/karmic-relationships.html

https://www.youtube.com/watch?v=FWM-92ripck

1 yorum:

Bildiğim ama anlatamadiklarimi yazmışsınız. Teşekkürler.

Yorum Gönder