3 Ekim 2016 Pazartesi

Hersey Siradan Bir Gunde Baslayacak


Bu yaziyi ilk okudugumda cok etkilendim ve bir o kadar da sasirdim. Cunku benim uc senedir gordugum bazi vizyonlarla ayni bilgileri anlatiyordu. Sanki gorduklerimi birisi yaziyla yazmis gibi geldi bana. Bu yuzden paylasmak istedim. Bu bilgiye kanallik yapan; Jahn J Kassl ve ceviren sevgili arkadasim; Kıvılcım Türkay'a tesekkur ederim.

                                                              Benim Gorduklerim:


Dunya'nin kutuplarinin yer degistirdigini, bu yuzden de Gunes'in dogus ve batis yonlerinin yer degistirdigini gordum. Simdiki okyanus tabanlarinin gelecekteki karalar, su anki karalarin da gelecekteki okyanus tabanlari olacagini gordum. Simdiki sularin baska tarafa kaymasi sonucu eski batmis medeniyetlerin aciga cikacagini, Atlanis kalintilarinin da ada seklinde yuzeye cikacagini gormustum. Simdiki yuksek daglarin gelecekteki adalar olacagini gordum. Collerin yeserecegini, Afrika, Orta Dogu ve Turkiye Anadolu'sunun sulak ve verimli topraklar olacagini, Dunya'nin diger taraflarinin (yuksek yerler disinda) su altinda kalacagini gormustum.

Gokten dusen yanan ates toplarini gormustum. Gokyuzunde buyuk bir portal acildigini ve oradan on binlerce ucan geminin geldigini ve gokyuzunde asili haldeyken onlari hayretler icinde izleyen insanlari gormustum.

Ikiz bir Dunya'nin olusturuldugunu ve Dunya'dan oraya uyku halinde insanlar tasindigini gordum.

Dunya'nin bir kara delikten gececegini ve bu gecis sirasinda bir kac gun Gunes'i goremeyecegimiz icin karanlik ve mini buzul cagi yasayacagimizi gordum. Elektrikler dahil hicbir elektronik alet de calismiyordu. Bu gecisten dolayi siddetli depremler ve volkanik patlamalar oldugunu gormustum. Okyanuslarin kaynadigini ve suyunun zehirlendigini gormustum. Temiz icme suyu sorunu yasandigini gormustum. Bu gorduklerimin bir kismini onceki yazilarimda da yazmistim. Bu vizyonlarin ne zaman olacagi konusunda da bir fikrim yok.

Burada yazilanlar negatif bilgiler degildir. Sadece eski bir dongunun bitisi ve yeni bir dongunun baslamasinin sancilari anlatiliyor. Dunya anne bir ust frekansta yeniden dogacak. Bu daha onceleri de defalarca olmustur. Bu dongu yaklasik olarak 26.000 yilda bir tekrar etmektedir.

Sevgiler!

Aasmaestefan


Sıradan bir günde, dünya baş aşağı dönecek. Sıradan bir günde, insanlar günlük aktiviteleri ile meşgulken bulutlar gökyüzünden dökülecek ve ateş/kıyam yağacak.
Sıradan bir günde, insanlar yere bakarken üstlerindeki gökyüzü açılmaya başlayacak. Sıradan bir günde imkansız olan açılmaya başlayacak, binlerce yılın ilahi duyuruları açığa çıkacak ve akşam sabahki gibi olmayacak.

Sıradan bir günde uzay-zamanda, ışığın güçleri görenlere görünür olacak, duyanlara işitilebilir olacak, karanlık zamanlarda bu bilgiye açılmış olanlara gerçeklik olacak.

Sıradan bir günde, medya hala yalanlar yayınlarken, finansal çete ve politikacılar tüm dünya kendilerinin görünmez bir örümcek ağına yakalanmışcasına davranışlarına devam ederken,  bu telaşı sona erdirecek cennetten bir ses duyacaksınız, bu o denli çabuk olacak ki, sözde bu duruma iyi hazırlananlar  kendilerini "bir kaya içinde donmuş" bulacaklar.

Sıradan bir günde, dünyasal değişim gerçekleşecek ve ölümsüzlük için düzenlenmiş tüm yeraltı tesis ve sığınakları erişilmez olacak, ve tüm bu elitler ki kendileri için en iyi hükmü vermişler; zamanın ters akıntısına yakalanıp hiçliğe saplanacaklar.

Sıradan bir günde, dünya hiçlik An'ı olan bir sessizlikle kaplanacak  ve iç dünyadan insanlar kısa bir süre için yüzeyin yönetimini üstlenecek. Sonrasında aydınlanmış varlıklar dünyaya geri dönecek ve seçilmiş hologramları yeni bir ivme ve mutlu bir yaşamı sağlayacak.

Seçilmiş bir günde, dünyalar ayrılacak, ve manzara bu dünyada yaşayan hiç bir varlık tarafından görülmüş ve deneyimlenmiş bir şey olmayacak. Sıradan bir günde, kuşlar göklerden dökülecek, daha önce var olmayan dağ zincirleri ortaya çıkacak ve sıcaktan kurumuş yerler suyla dolacak ve yepyeni karalar görünecek.


Sıradan bir günde, "Dünyanın Koruyucuları", bir çok dünyanın üstatları, melekleri ve yaratımın baş melekleri gökyüzünde belirecek ve bir çok insan gölge ile ışığı ayırt edemediğinden bu görüntüden kuşkuya düşecek.


Sıradan bir günde, dünyalar arasındaki perde kalkacak ve herkes kendini olmayı seçtiği yerde bulacak. Sıradan bir günde, zaman uzaya dönüşecek ve uzay daralacak, bükülecek ve atıl kalacak ta ki zamansız ve uzaysız Varoluş'a erişilinceye kadar.
Sıradan bir günde, dünyadaki tüm TV kanalları HADİSE'yi haber veriyor olacak , bu başlamadan önce haberlerde bir sessizlik süreci olacak.

Sıradan bir günde, yöneticilerin yalanları ortaya çıkacak ve bu anda sap samandan ayrılacak. Ve bu anda inanamayanlar ve korku içinde olanlar donup kalacak ve yardım dileyecek, diğerleri ise "Dünyaların Koruyucuları" ile ışık adımlarıyla yeni ufuklara açılacaklar.

Çok sıradan bir günde, bildiğiniz her şey sona erecek ve fakat ışığa inanmayan ve hizmet etmeyenler için her şey aynı kalacak ki bunlar bu güçlerin akıl sahibi olmayan kölelerinden biraz üstte olanlar, sürüp giden esirler  ve ızdırap çekenler ki hayatları hayat değil sadece yavaş bir ölüm olacak.

Gerçekte, sıradan bir günde hazır olanlar ve cennetten beklenen sizler yükseleceksiniz. Uzun zamandır müjdelenen hadiseler için umut taşıyanlar - sürpriz bir şekilde ve bir anda.
Sıradan bir günde, insanların bir çoğu gece uykuya dalacak ve bir daha uyanmayacak, aynı gecede yeniden doğuş (diriliş) sizin, ışığa gönül verenler için gerçekleşecek. Sadece bir gecede, çok sıradan bir günde.


Sevgili insanlık, kalan zamanı iyi değerlendirin. Şimdi "kendi evinizin sahibi" olma  zamanıdır ve korkuları salıverme zamanıdır - şüphesiz. "Kıyam"et sıradan bir günde başlayacaktır.
Siz insanlar için sonsuz Aşk'la.
The Elohim

Kanal: Jahn J Kassl
Çeviri: Kıvılcım Türkay

9 Eylül 2016 Cuma

Evrenin Tarihinde En Onemli Zamanda Yasiyoruz

Bir ay kadar once izledigim goruntude; tipki dunyanin ikizi gibi olan bir baska dunya yaratildigini ve oraya  dunyadan insanlar cekildigini gordum. Insanlar sanki baygindilar ve yumusakca yukariya dogru isikla cekiliyorlardir. Hatta izlerken kendiminde onlarin icinde olup olmadigini soruyordum. Ikiz dunya, simdiki dunyamiz gibiydi. Sanki orada uyanacaklar farkli bir dunyada oldugunu anlamayacakti bile. O derece ayniydi ama daha yukksek titresimde.

Sonra bu konuyla ilgili arastirma yaparken asagidaki yazi cikti karsima.

Bu yaziyi paylasmak istedim. Bana gelen bilgilerle cok fazla benzerlikler var. Sevgi ve isikla.....

Aasmaestefan





Dolores Cannon- 19 Subat 2014

Dolores Cannon Evren’deki yaşam hakkında dikkate değer bilgiler elde ettiği 40 yıldan fazla regresyon hipnoterapisi deneyimine sahiptir.

Dolores Cannon kariyeri boyunca regresyon hipnoterapi seanslarında binlerce danışan ile çalıştı. Konu üzerine 17 yayınlanmış kitabı bulunan Dolores Cannon’un alanında dünyanın en çok aranılanlarından biri olduğu söylenebilir. Çok sayıda kitabında temas edilen konular şunları içeriyor: geçmiş yaşamlar, dünya dışı varlıklar, başka gezegenlerde yaşam, enerji şifası, Nostradamus ve İsa gibi ünlü tarihi figürler, uzaylılar tarafından kaçırılmalar ve liste devam ediyor.

Gönüllülerin Üç Dalgası ve Yeni Dünya isimli kitabı, Dünya’nın şu sıralardaki paradigma değişimine bakan “sahne arkasını” anlatan regresyon hipnoterapi seanslarının bütünüdür. Seanslar sırasında Dolores danışanlarını hipnotize ederek onları kişinin deneyimleyebileceği en derin translarından biri olan ‘süper bilinç’ beyin dalgası haline getiriyor. Dolores The Edge ile röportajında kendi tekniğini detaylandırıyor:
“Yıllar boyunca kendi tekniğimi geliştirdim. Bu diğer hipnoz tekniklerine benzemiyor. Var olan en büyük güç adını verdiğim şey ile temas kurabiliyoruz ve o tüm bilginin kaynağı. Birlikte çalıştığım her insanla onun gelmesinin yolunu buldum ve binlerce insanla çalıştım.”
Yıllar boyunca Dolores danışan seansları arasında bir bağıntı fark etmeye başladı, bu zamanda gezegende enkarne olan ruhların yolculuğuna köprü kuran bir bağıntı.
“Terapist ve danışman olarak binlerce danışanı gördüğünüz zaman, vakaların çoğunda ortak bir mesaj dizisi görmeye başlıyorsunuz. Daha önceleri, herkes geçmiş bir yaşama gidiyordu ve orada bazı yanıtları buluyordum ve sonra danışanların tüm sorularını yanıtlamak için tüm bilginin kaynağını keşfediyordum ve şifayı yapıyordum. Son beş  yıldır, Dünya’da hiç geçmiş yaşamı olmayan danışanları görmeye başladım. Daha önce Dünya’da hiç bulunmadıklarını ve direkt olarak Tanrı’dan, Kaynak’tan, ışık varlıklar oldukları başka gezegenlerden, başka boyutlardan geldiklerini görmeye başladım. Bu, görmekte olduğum ortak bir konu ve gönüllülerin üç dalgası teorisinin geldiği yer bu.
Radyo programlarında bundan bahsetmeye başladığım zaman, tüm dünyadan insanlar benimle temas kurmaya başladılar ve “Sonunda, bir anlam hissettirdi” dediler. “Dünyada bu şekilde hisseden tek insan benim diye düşünüyordum” Onlar buraya ait değiller ve yuvaya gitmek istiyorlar. Dünya’yı anlamıyorlar. Burasının yuva olmadığını biliyorlar. Yuvanın nerede olduğunu bilmiyorlar, ama burası olmadığını biliyorlar ve tek istedikleri Dünya’yı terk etmek, çünkü burası garip bir yer. Ve bu konuda kendilerinin yalnız olmadıklarını keşfediyorlar. Binlerce insanın aynı şekilde hissetmesi onlara bütünüyle iyi hissettiriyor. Nedenini bulduk – çünkü daha önce hiç Dünya’da bulunmadılar. Onlar tam şu anda içinden geçtiğimiz bu zamanlarda bize yardımcı olmak için gelmiş olan bu özel grubun parçası.”
Dolores’in teorisi bu zamanda bir seri ruhun Dünya’ya yardım etmek için başka gezegenlerden ve boyutlardan yolculuk yaptığını ileri sürüyor. Dünyanın sakini olan ruhlardan daha yüksek titreşimde olan bu ruhların çoğu gezegende ilk kez enkarne oluyor. Dolores Dünya’da yeniden enkarne olarak bir çok yaşamlar geçirmiş ruhların karmik döngüye yapışıp kaldıklarını onaylıyor, en sonunda gezegenin yıkımına yol açan aynı hataların kalıplarını ve dersleri tekrarlıyorlar. Bu nedenle, gezegeni temizlemesi ve titreşimini yükseltmesi için daha saf ruhların Dünya’ya gelmeleri için çağrı yapıldı.
Ama şimdi bedende iken, bu insanlar neden geldiklerinin herhangi bir anısına sahip değiller. “Geliyorlar ve kişinin üzerine unutkanlık çöküyor, neden burada olduklarının hafızasını kaybediyorlar. Ama bu grubun aktarmaları gereken bir enerjisi var. Bu, Dünyadaki zihin yapısını değiştirecek olan sevgi dolu bir enerjidir. Onların sadece burada bulunmaları tarihi değiştirecek. Bunu yaptıklarını kavramıyorlar, ama dünyanın negatifliğini dengelemek için pozitif enerji üretiyorlar.
Ama burada olmak istemiyorlar. Burada olmayı sevmiyorlar. Dünyayı anlamıyorlar: “Burada ne yapıyorum. Eve gitmek istiyorum.” Olmaları gereken yerin burası olmadığını biliyorlar, ama herkesin yararına olacak pozitif enerji üretmek için buradalar.
Bu insanlardan bazıları, özellikle gönüllülerin ikinci dalgası kalabalık bir alışveriş merkezinde yürüdükleri zaman enerjilerinin yanından geçtikleri herkesi etkilediğini söylediler. Herhangi bir şey yapmak zorunda değiller. Bu enerji sadece onlardan yansıyor ve herkesi pozitif, güzel bir şekilde etkiliyor. Ortalama bir insan bunun için minnettar olmalı, çünkü bu dünyanın titreşimini değiştiriyor ve negatiflikten uzaklaştırıyor.
Danışanlarının yolculuklarında Dolores Dünya’nın tüm evrendeki en yoğun gezegenlerden biri olduğunu keşfetti. Burada enkarne olan bir ruh cesur olarak düşünülür, çünkü Dünyada yaşama gelmesi çok zorlayıcı olan bir deneyim, özellikle yüksek alemlerden ve yüksek titreşimli gezegenlerden gelen ruhlar için. Bununla birlikte, Dünya’ya gelme nedenleri sorulduğu zaman danışanlarının hepsi aynı yanıtı verdiler, onlar “çağrıyı duydular.”
Dünya büyük bir dönüşümden geçiyor, bu daha önce hiç olmadı. İlk kez, tüm gezegenin titreşimi yeni boyutsal frekansa değişiyor. Bir çok ruh veya ruh grubu geçmişte benzer bir geçişi deneyimledi (örneğin Mayalar), ama hiç bir zaman tüm bir gezegen aynı anda geçiş yapmadı.
Bu nedenle, Dolores tüm Evren’in şimdiye dek görülmüş olan en büyük şovlardan birini seyretmek için ön koltuklarda oturduğunu açıklıyor. Ancak yardım gerekiyor, çünkü insan gezegeni o kadar yoğun bir titreşim ile kirletti ki bu gezegenin bütün olarak hayatta kalmasını tehdit ediyor. Dolores eğer gezegen kendisini patlatıp uçurursa, bunun tüm evrende yankılanacağını ve tüm varlıkları etkileyeceğini ve rahatsız edeceğini ortaya koyuyor. Bundan dolayı, yardım çağrısı yapıldı ve ruhlar yardımcı olmak için hızla çoğunluğa katıldılar.
Gönüllülerin Üç Dalgası ve Yeni Dünya kitabında Dolores Dünya’da enkarne olan ruhların üç farklı sınıfını detaylandırıyor:
1945’te Japonya’da iki atom bombasının patlatılmasından bu yana, evrenden gelen varlıkları temsil eden ruhların üç farklı grubu, Dünya’nın frekanslarını yükseltebilmek ve küresel bir felaketi önlemeye yardımcı olmak için insanlar olarak doğmaya gönüllü olmaktalar.
1. İlk Dalga: Şu anda 40 – 60 yaşlarında olan bu gönüllüler Dünya’da deneyimledikleri şiddet, öfke ve nefretten rahatsız oluyorlar. İnsanlar olarak hayata adapte olmakta en zor zamanları yaşadılar ve onların çoğu intihar etmeyi deniyor.
2. İkinci Dalga: Şu anda 20 – 30 yaşlarında olan bu gönüllüler bedenlerinde daha rahatlar ve sadece yakınlarında bulunarak diğerlerini etkileyebilen enerji kanalları veya ışık fenerleri oldukları söyleniyor.
3. Üçüncü Dalga: Şu anda çoğu ergen olan yeni çocukların hepsi boyutsal geçiş ve dönüşüm gerçekleştikten sonra gezegende var olmak için gerekli bilgiye sahipler. Onların DNA’sı daha ileri ve onların karşılaştıkları en büyük zorluk insanlar tarafından yanlış anlaşılmaları, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu etiketi konmaları.
Kitabın sonlarına doğru dördüncü grup gönüllülerden bahsediyorsun, Izgara Koruyucuları. Onlardan söz edebilir misin?
Dolores: “Bu, kitap toparlanırken keşfettiğim bir şeydi. Diğer kitaplarımda Atlantis hakkında bir çok kez yazdım, Atlantis ile ilgili tüm bilgileri, neden çöktüğünü bulduğumu düşündüm, ama Atlantis’in yok olan tek uygarlık olmadığını öğrendim. Ondan önce yok olan bir çok uygarlık vardı.
İnsanların enerjiyi yanlış şekilde kullandıkları ve onu kontrol edemedikleri her seferinde, durdurulmaları gerekti. Ve her seferinde, bu gezegende her şey reset edildi. Uygarlık ilkel duruma geri döndü ve yeni baştan başladı.
Bu nedenle bu kez bunun gerçekleşmesini istemiyorlar. Gezegeni yeniden başlatmak ve bir kez daha insanlık için hayatı başlatmak istemiyorlar.
Sonra Izgara Koruyucularını öğrendim. Bir hipnoterapi seansı sırasında, bir kadın Atlantis’e geri gitti ve bana Atlantis’in yok oluşunun asıl nedenini anlatıyordu. Daha önce işittiğim bir şey değildi ve onlara “Bu teoriyi hiç duymadım” dedim. “Bunun nedeni, bunu daha önce hiç kimseye anlatmamış olmamızdır, bu yeni teori” dediler. Bana Atlantis zamanında bilim insanları olduğu anlatıldı. Karanlık Madde adını verdikleri şey ile etrafta dolaşan başkaları vardı. Şu anda Anti – Madde adını verdiğimiz şey ile etrafta dolananların bu aynı bilim insanları oldukları ve aynı şeyi yaptıkları söylendi. Bunu bilmemiz gerektiğini söylediler, çünkü bilim adamları şu anda aynı şeyi yapıyorlar.
İsviçre’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcı aynı şeydir. Onlar Anti – Madde ile uğraşıyorlar. Çarpıştırıcı deneyi ile uğraşan bilim insanlarının gerçekte ne yaptıkları ve bunun çok tehlikeli olduğu ile ilgili hiç bir fikirleri yok.
Eğer Atlantis zamanında o deneyler devam etseydi, gezegenin ızgarasını parçalardı, Dünya’da patlamaya neden olurdu ve bu tüm Evren’in ızgaralarını parçalayacak noktaya kadar yankılanırdı. Ama bu noktaya gelmeden onu durdurdular, yine de yıkım gerçekleşti.”
Belki bu bilgiyi, gönüllü olup olmadığımızı bilip bilmememiz, gerçekten önemli değil, belki de sadece hayatlarımızı yapabileceğimiz en iyi şekilde yaşamaya odaklanmalıyız.
Dolores: “Herkese söylediğim şey bu. Sadece yaşayıp yapmamız gereken şeyi yapabilmemiz için anılarımız uzaklaştırılıyor. İş herkese yardım etmek, insanlara yardım etmektir. Bunu kavramasalar bile, Dünya’ya gelen herkesin amacı bu.
Zengin olmak, içip parti yapmak için burada değilsiniz. Birbirinize yardım etmek için buradasınız, başkalarına yardım etmenin bir çok farklı yolu var. Ama, neden burada olduğunuzu bilmemek daha iyidir, o zaman misyonunuzu gerçekleştirebilirsiniz.”
Bu yeni kitap ve diğer kitaplarınızın çoğu Dünya gezegenindeki insanlığın Evren’deki daha ileri uygarlıklardan tohumlandığı gerçeğinden söz ediyor, aynen bitki tohumları ekip onların büyümesini izlememiz gibi, ama burada Dünya’da büyüme projesinde bir şeyler yanlış gitmiş gibi görünüyor.
Dolores Cannon: “Bu sadece problemler yaratan insanlar. Tohumlamada yanlış giden hiç bir şey yok. Çünkü Dünyayı tohumladıkları zaman, “Bu güzel gezegene zekası, bilgisi ve özgür iradesi olan bir yaratık verelim ve bununla ne yaptığını görelim” dediler.
Evren’de özgür iradeye sahip olan tek gezegeniz ve bununla birlikte Star Trek yönergesi kurgu değil: Müdahale Etmeme Yasası. Bir uygarlık yarattığınızda ve ona özgür irade verdiğinizde, uygarlığın gelişmesine müdahale edemezsiniz. Sadece arkalarına yaslanıp özgür irade ile ne yapacağımızı ve dünyamızı nasıl işleteceğimizi izlemek zorundalar. Yaptığımız her şey kendi icraatımız ve bunda yanlış olan bir şey yok.”
Yeni kitabınızda Ana Yönerge hakkında tartışmalar hoşuma gidiyor, çünkü gezegene gönüllüler gönderme küçük adımı bile bir tür ılımlı müdahale şekli olabilir gibi görünüyor.
Dolores: “Bunu çok dikkatle açıklıyorum: Onlar bize ilerleme sağlıyor. Dünya’nın başka bir ilerlemeye gereksinimi olduğu her seferinde, bu ilerleme geldi.
Tarih boyunca, yaratıcılar gezegeni geliştirirken insanlar arasında yaşadıkları zaman, o kadar uzun yaşadılar ki insanlar onların tanrılar olduklarını düşündü. Tanrılar teorisinin ve efsanelerinin geldiği yer budur. Dünyadaki her kültür, kültür – getirenlerin efsanesine sahiptir, kendi uygarlıklarında sonraki ilerlemeyi onlara getiren farklı biri ve bu zaman boyunca bu şekilde oldu.
Şu anda Dünya’da çok fazla insan olduğu için, onlar aramızda yaşayamıyorlar, bu nedenle fikri atmosfere bırakıyorlar. Zaman çizgisinde icat edildiği sürece, onu kimin alıp icat yapacağını umursamıyorlar.
Onlara sordum, “İhtiyacımız olan bu ilerlemeleri bize vermek müdahale değil mi?”
“Hayır, bu size verdiğimiz bir armağandır ve sonra onunla ne yaptığınız özgür iradedir.”
Ve dediler ki, “Çoğu zaman onunla yaptığınız şey, sizin onunla yapmanız niyet edilen şey değildir. Onu bir silaha veya başka bir şeye çeviriyorsunuz.”
“Peki o zaman, gelip onlara bunu doğru şekilde yapmadıklarını söyleyemez misiniz?”
“Hayır, bu müdahaledir” dediler.
Fark bu. Ve bu gönüllüler ile içeriye girmek zorunda kalmalarının nedeni bu, çünkü 2 nci Dünya Savaşının sonunda atomik gücü keşfettiğimizi ve atom bombasını icat ettiğimizi gördüler.
“Peki, onu pozitif için kullanıyoruz. Elektrik gücü için kullanıyoruz”.
Dediler ki, “Hayır, niyet edilmiş olduğu gibi değildi, çünkü bir silah olarak icat edildi. Bu şekilde her zaman bu negatiflik aurasına sahip olacak.”
O zaman bunu elde etmemiz beklenmiyordu. Bununla başa çıkamayacağımızı, onunla dünyayı yok edebileceğimizi biliyorlardı.
Evrendeki her şeyi kurallar ve düzenlemeler kullanarak gözeten konseyler var. Hiç bir şey tesadüf değil. Konseylere gidip sordular, “Ne yapacağız? Müdahale edemeyiz.” Bu parlak fikirle geldiler. “Pekala, dışarıdan müdahale edemeyiz, ama belki içerinden etki edebiliriz.” Gönüllülerin Dünya’ya yardım etmek için gelmesini istediler. “Dünya sıkıntıda – kim gelip yardım etmek ister?” Böylece karma çarkına hiç yakalanmamış olan tüm bu yeni, saf ruhlar bedene girdiler. 2 nci Dünya Savaşının bitişinden bu yana onların binlercesi geldi.
“Şimdi sonucu değiştirdik” dediler ve Dünya’yı kurtarabileceğimizi düşünüyorlar. Bu müdahale değil.
Gezegenin dönüşümü, titreşiminin yükseldiği, Yeni bir Dünya’nın ortaya çıktığı hakkında kapsamlı şeyler yazdınız. Yeni Dünya’nın parçası olmak için doğru yolda olup olmadıklarını birilerine söylemek için belirtebileceğiniz genel bir yönerge var mı?
Dolores: Konferanslarda insanlara eğer bu tür şeyler ile ilgileniyorlarsa, o zaman doğru yolda olduklarını söylüyorum. Negatifliğe o kadar derin girmiş çok fazla insan var, değişmek istemiyorlar. Negatifliği seviyorlar. Dramayı ve devam etmekte olan her şeyi seviyorlar. Bunlar gitmeyecek olanlar. Ama bu da tamamdır, hepimiz en sonunda yine de oraya gideceğiz.
Anahtar, bedenin frekansını ve titreşimini çok hızlı bir şekilde değiştirememenizdir, çünkü bu bedeni yok ederdi. Bu kademeli olarak yapılmalıdır.
Negatiflikte olanlar yarattıkları şey ile kalacaklar. Bunu çabucak değiştiremezler. Ama, bu pekaladır. Onlar olmaları beklenen yerdeler. Onlara üzülmeniz beklenmiyor. Şimdi kendinizi düşünmeniz ve geleceğe ilerlemeniz ve yapabildiğinizin en iyisini yapmanız bekleniyor. Eğer başkaları negatiflik içindeyse, bu onların halletmeleri gereken bir şey. Onlar için başkalarının problemlerini çözemeyiz.
Son zamanlarda Yeni Dünya hakkında daha önce bilmediğiniz ne öğrendiniz?
Dolores: Bu süregiden bir sorgulama süreci, çünkü konferanslarımda insanlar her zaman bir çok sorular soruyor. Seanslar sırasında bunu sorduğum zaman, “Sana her şeyi söyleyemeyiz, çünkü neler olacağını bilmiyoruz. Tüm sorularına yanıt veremeyiz, çünkü bilmiyoruz. Tüm gezegenin titreşim ve frekansını değiştirecek olması ve başka bir boyuta girecek olması evrende şimdiye kadar ilk kez olan bir şey” diyorlar.
Bu nedenle neler olup biteceğinden emin değiller, ama bu Dünya’daki en büyük şov. ET’lerin hepsi ve diğer gezegenlerden tüm varlıkların hepsi oradan bizi izliyorlar. Hepsi bunu başarıp başaramayacağımızı görmek istiyor. Bu çok önemli ve daha önce hiç yapılmadı. Yeni Dünya gerçekten bilmediğimiz bir kavram, çünkü bu daha önce hiç gerçekleşmemiş olan büyüleyici bir süreç. Son derece önemli.
The Edge röportajının son bölümünde, Dolores’e bilinçteki değişim ile ilgili insanlara vermek istediği son düşünceler olup olmadığı soruldu.
“Yeni bir frekansa, yeni bir boyuta geçiyoruz, bu Yeni Dünya olacak ve o son derece güzel olacak. Bunu kitaplarda tanımladılar – güzel renkler, her şeyin tümüyle sevgi olması.
Eski Dünya’nın negatifliğinden uzaklaşıyoruz ve bu tamamen bir geri dönüş olacak, inancın ötesinde ve hepimiz şimdi oraya gidiyoruz. Vahiyler Kitabında Yeni Cennet ve Yeni Dünyadan söz eder. Bu şimdi sahip olduğumuz aynı şey.
En önemli şey, Evren’in tarihinde en önemli zamanda yaşamakta olduğumuzdur ve şu anda burada olmak çok önemli. Bunu deneyimlemek için burada olmak isteyen binlerce ruh var – sadece bir kaç saat burada olabilseler bile. Doğup hemen ölseler bile, “Bu gerçekleştiği zaman oradaydım” diyebilirler. Bu bütün Evren için çok önemli. Bir daha hiç tekrarlanmayacak olan çok olağanüstü bir zamanda yaşıyorsunuz.”
Şu anda burada bu deneyimi en iyi şekilde yaşamaları için insanlara vereceğiniz spesifik talimatlar var mı, meditasyon, diyet veya diğer şeyler açısından?
Dolores: Meditasyon çok iyidir, çünkü bedeni gevşetir ve bedene büyük ölçüde yardımcı olur ve bize diyet hakkında bir çok kez anlattılar. Eğer diğer boyuta geçecekseniz, bedenin daha hafif olması gerekiyor, bu nedenle ağır etlerden uzak durun.
En iyi diyetin canlı yiyecekler olduğunu söylüyorlar – taze meyve ve sebzeler, mümkünse organik. Biraz balık veya tavuk alabilirsiniz, çünkü daha hafifler. Ama, şekerden uzak durun ve bol bol su için. Suyun değerinin inancın ötesinde olduğunu söylediler. Sıvı diyetler içecek olan daha fazla sayıda insan olacağını söylediler.
Bir süre Yeni Dünya’da yaşadıktan sonra hiç bir şey yemeye gereksinimimiz olmayacak. Konferanslarda bir çok insan soruyor, “Yeni Dünya’ya gitmek için ölmem mi gerekiyor?” Hayır. Fiziksel bedeninizi kendinizle götüreceksiniz. Bu kademeli bir süreçtir. Gerçekleştiği zaman fark etmeyeceksiniz bile. Işık varlıklarına dönüşeceğiz.
Konferanslarda en çok sorulan sorular nedir?
Dolores: Her zaman bilmek istiyorlar, “Aileme, kocama, çocuklarıma ne olacak, onlar da gidecekler mi? Onların gideceğinden nasıl emin olabilirim?” Emin olamazsınız. Ne kadar tanıdığınızı düşünseniz de, başka bir insan için asla bilemezsiniz. Bu dünyaya geldiklerinde planlarının ne olduğunu bilemezsiniz. Bunu başkası için biz yapamayız.



http://e-mistik.com/evrenin-tarihinde-en-onemli-zamanda-yasiyoruz/

Copyright © 2011 Tim Miejan. Tüm Hakları Saklıdır.

(Çeviri: Saffet Güler)

….http://www.kosulsuz-sevgi.com/yeni-eklenen-mesajlar/evrenin-tarihinde-en-onemli-zamanda-yasiyoruz/……

12 Ağustos 2016 Cuma

Korkunun Bitisi

Ey korkunun, kaosun, zulmun ve karanligin efendileri...Yarattiginiz karanlik dunya size dar gelir artik. Isik her yani sardi. Karanlik sona erdi. Korku donemi bitti. Teknik aletlerinizle birlikte ya isiga donuseceksiniz..yada isiga donusturuleceksiniz.. Gecmis olsun!




                                                     Olumlu Dusuncenin An'a Etkisi

Dusuncelerimiz ve hayallerimiz evreni sekillendiriyor. Ortak bilince yolladigimiz resimler ve dusunceler, belli frekanslarda kayit olur. O frekansa baglanan baskalari tarafindan da bu resimler ve dusunceler; vizyon, ruya yada bilgi olarak geri cekilebilir. Bizlerin gordugu ruyalar, vizyonlar veya ucuncu goz ekranina yansiyanlar; baskalarinin evrene yolladigi dusunceler, hayaller veya resimler olabilir..Bu yuzden ne gonderdigimize dikkat etmek gerekir.
Ben bundan sonra kotu bilgi ve vizyonlari paylasmama karari aldim. Cunku yazilani okuyan ne kadar cok kisi olursa ve olacagini dusunurse, o olayin olmasi o kadar cabuklasiyor. Olumlu seyleri okuyanlar cok olursa; guzel seyler cabuk olur.Yapmam gereken onemli uyarilar oldugunda sifreli veya yazilabilecek en olumlu sekilde yazmaya calisacagim.




Buna istinaeden 21 gun boyunca her gun okunmasi ve evrene yansitilmasi icin bir gorev senaryosu hazirladim. Ilk bolum sizi meditasyon moduna hazirlama ve negatif yuklerden arinma icindir. Uzun gelebilir ama kisisel gelisime faydalidir..Bu yaziyi 21 gun okuyup evrene hayal ve dusunce olarak yansitirsaniz tum dunyanin yararina olur.

Neden baskalarinin yazdigi senaryoyu izliyorsunuz ki..Kendi senaryonuzu yazin; izleme sirasi baskalarina gelsin.

Calisma:

Sana bir gorev verildi. Bu gorevi gerceklestirmek icin yola ciktigini hayal ediyorsun. Ince beyaz bir bulut odana gelip bedenini asagidan yukariya dogru sararak gokyuzune dogru seni vakum gibi cekiyor ve nazikce gorevini gerceklestirecek adaya birakiyor. Gorev yerin burasi. Bu oyle guzel bir ada ki; her taraf yemyesil agaclarla ve otlarla cevrili. Etrafta kosusan hayvanlar ve ucusan kuslar, kelebekler var. Gokyuzu masmavi ve etrafta bin bir cesit renkte cicekler var. Hayatinda gordugun en guzel ada. Cunku orda huzuru ve sevgiyi hissesiyorsun. Burnuna hafif bir gul kokusu geliyor. Pembe guller sarmis her tarafi. Parmaklarinla gullere dokunuyorsun ve kadife gibi yumusak yapraklarini hissediyorsun. Ordan, masmavi denizi goruyorsun ve hemen sahile kosuyorsun ayakkablarini cikarip kumlara ciplak ayaklarla basiyorsun. Gozlerini kapatiyorsun ve ruzgarin hafif ve ilik esintisini teninde hissediyorsun. Ruzgar saclarinin arasinda sefkatle esiyor. Yuzunu ilik gunes isigina dogru ceviriyorsun, denizin essiz tuzlu kokusunu hissediyorsun ve damaginda tuzu tadiyorsun. Ayaklarin sicak kumlarda isiniyor ve hemen suya ayaklarini koyup suyun serinligini bedeninde hissediyorsun. Derken sahilde bir sandalye ve tam karsisinda bir televizyon hayal ediyorsun. Sandalyeye oturuyorsun ve televizyonu aciyorsun. Haberlerde, gorduklerine cok seviniyorsun cunku, sen bu adada iken, dunya buyuk bir degisim yasamis. Tum ulkelerde sistemler degismis. insan, hayvan, doga, sevgi ve baris odakli yeni sistemler kurulmus. Butun suclu yoneticiler teslim olmus ve suclarini itiraf etmisler. Insanlara zulm eden tum yoneticilerin ve gruplarin tutuklandigini goruyorsun cok seviniyorsun bu haberlere. Dunyadakin tum savaslar bitmis, tum sinirlar kalkmis, aclik ve fakirlik bitmis. Afrika ve orta dogu cagdaslasmis, kuraklik bitmis. Bu ulkeler iyi insanlarca yonetilmeye baslanmis. Tum dunyada hayvanat bahceleri ve sirkler kapatilmis ve hayvanlar dogal ortamlarinda ozgur birakilmislar. Sokak hayvanlari birer birer insanlar tarafindan sahiplenip evlere alinmis. Sehirlerde agaclar dikilmeye baslanmis ve parklar bahceler insa edilmis. Sokaklara meyve agaclari dikilmis ve isteyenler bu agaclardan besleniyormus. Tum dunya liderleri baris icinde birlesmis ve ordularini dagitmislar. Bu arada Turkiye’yi goruyorsun televizyonda. Ulkemiz yeniden Ataturk Turkiyesi olmus ve insanlar onun tum devrimlerine sahip cikmislar ve yeniden yasama gecirmisler. Ataturk sevgisi tum Turkiyeyi ve dunyayi sarmis. Onun kitaplari, okullarda okutulmaya baslanmis. Suclu tum yoneticiler suclarini itiraf ederek teslim olmuslar ve gorevlerini birakmislar. Caldiklarini halka iade etmisler. Ulkeye yep yeni genc bir lider gelmis ve Ataturk’un yolundan gitmis. Turkiye bir kez daha yeniden dogmus. Herkes birlik olmus kardesce el ele sokaklarda kutlama yapiyorlar. Ve sen hemen sevincle gorevini tamamlayip ulkene, evine donuyorsun. Cok mutlusun…Cunku tum dunya bir cennete donusmustur..



Ve oyledir…

Aasmaestefan

21 Temmuz 2016 Perşembe

Turkiye'de Neler Oluyor



Gelen soru ve e- mailler uzerine bu yaziyi yazmaya karar verdim.

Son gunlerde olanlardan dolayi insanlar keyifsiz ve panikteler. Gercekte neler oldugunu merak ediyorlar.

Degisim adli yazimda aslinda bazi seyleri belirtmistim. Lutfen okuyunuz.

http://aasmaestefan.blogspot.com/2016/03/degisim.html

Su anda Turkiye'de olanin ozeti sudur: Carpisma - Hizli Uyanis

Karanlikta kalanlar birbirine carpiyorlar ve birbirini yok ediyorlar. Onlardan geriye kalan bosluga, isik yerlesiyor..

Bizler tekamulumuz boyunca ozgur irademizle secimler yapiyoruz. Yaptigimiz secimlerin sonuclarini yasayarak eleme yada yukselme yasiyoruz. Iste 2017'ye kadar bunu yasayacagiz. Ektigimizi bicecegiz....Buyuk hasat..Yeniden Insa donemi icin..

Oncelikle kotu zamanlarda ilk is korku duygusunu uzerimizden atmaliyiz. Cunku ani soklar bizi asagi ceker ve frekansimiz duser. Radyasyona maruz kalmis gibi hissederiz. Olaylari bir sure uzaktan izlemeliyiz. Bilgi kirliliginin gecmesini beklemeliyiz. Gercek resim ortaya cikinca, yasadigimiz seyin ne oldugunu, neden oldugunu dusunup kabullenirsek (cunku olmus bir seyi degistiremedigimiz icin)bizdeki etkisi azalmaya baslar ve dengemiz yerine gelir. Sonra da kendimize uygun cozum yollari uretebilir ve bir sonraki adimimizi hesaplayabiliriz

Kesinlikle kinden, nefretten, boluculukten, mezhepcilikten, her turlu siddet ve ayrimciliktan beslenenlerden uzak durmaliyiz. Bizi siddete cagiranlara katildigimizda, yaptigimiz secimlerin kotu sonuclarina da katlanmamiz gerekir. Guclu kisiler hep zayif insanlari kendi cikarlari icin kullanirlar. Bu yuzden kullanilmaya karsi direnmeliyiz. Suru psikolojisiyle degil, kendi aklimizla hareket etmeliyiz.

Eger sizde uyanmaya calisanlardansaniz bilinki, acilar bizi daha cok guclendirir ve cabuk uyandirir. Kaoslar, zitliklar, ani soklar bizi kendimize getirir ve farkindaligimizi guclendirir. Bizi birlestirir, kaynastirir. Dikkatimizi ve farkindaligimizi gunluk yasam mesguliyetinden alir esas realiteye yoneltir. Boyle anlarda ilahi plan derki bize...kalk artik uyan... sizler dunyaya yiyip, icip, eglenip cogalmaya gelmediniz. Sizler sevgiyi, barisi, umutu ve Bir'ligi insa etmeye geldiniz. Ama gelis amacinizi unutup dunya zevklerine daldiniz, kor oldunuz..Yeter artik,,Uyanin, kardeslerinizi gorun ve birlesin.. iyilesin...

Iste budur su anda Turkiye'de olan. Yanlisliklar, carpikliklar tek tek karsimiza cikacak, yuzumuze carpacak. Onlarla yuzlesip, hepsini tamir edecegiz birlikte. Uyanacagiz hep birlikte. Elimizden gelene kadar geride kardes birakmamaya calisacagiz ama bu yolda, tercihlerinden dolayi, karma yasasi geregi hos olmayan seyler yasayacak olanlarimizda var tabi...Ama bizler yilmayacagiz. Bu isigi Anadolu'dan tum dunyaya yayacagiz. Kopruleri yeniden kuracagiz ve insanligi kurtaracagiz. Bizler bunun icin burdayiz ve basaracagimiza soz verdik.

Once hep birlikte dibe cokecegiz ve dipten ani bir sicramayla yine hep birlikte cok yuksege firlayacagiz. Sonrada hem kendimize hem dunyaya isik olacagiz...Uyandirilis boyle olur iste.. su an bize olan budur.

Hemen yasadigimiz soku atlatip gorevlerimize geri donelim. Her ne oluyorsa; hizli ve toplu bir uyandirilisa hizmet icindir. Uyanis acilardan ve zitliklardan dogar. Daha fazla insan uyansin istiyorsak, onlari uyandiracak programlara da hazirlikli olalim.

Her ne olursa olsun daima titresimi en yuksek olan sevgi kazanir. Daima isik kazanir.

Buyuk kapilar bir gun mutlaka kuculur, kucuk kapilar da buyur...

Sevgiyle...
Aasma Estefan

17 Haziran 2016 Cuma

Alan Temizligi

Alan temizligi; her negatifligin yasandigi yerlerde yapilmasi gereken bir enerji temizligidir. Sirke ile tutsuler ile veya imgeleme ile yapilabilir.

Mesela size yakin bir yerde yasanmis trajik bir olay, o alani ve orada yasayan tum varliklari olumsuz etkiler. Enerji temizligi yapilmadigi zaman boyle yerlerde yasayan insanlar surekli mutsuz, stresli, hasta veya saldirgan olabilirler.


Uzun zaman hastalikla bogusan insanlardan, aci icinde olen hayvanlardan, yasanmis trafik kazasindan veya kesilmis agaclardan bulunduklari cevreye negatif enerji yayilir. Bu yuzden de boyle yerlerde, olayin ardindan hemen alan temizligi yapilmalidir. Aksi halde orada kumelenmis olan negatif enerji hem orada yasayanlari hemde oradan gelip gecenleri etkiler. En kotusu de yaydigi negatif enerji; dogal bir negatif portal acarak; diger boyuttaki negatif varliklari o alana cekebilir ve gelen bu varliklar oradan beslenip guclenebilirler. Iste karanlik boyle cogaliyor..

Bildigimiz gibi negatif enerjili varliklar sadece negatif enerjiden beslenirler. Hastalik, stres, guclu egolar ve madde dunyasina asiri bagimlilik gibi duygu ve davranislari tasiyan insanlar bu tur negatef enerjiyi uretirler ve bundan beslenen varliklarida kendilerine cekerler. Enerji daima kendi gibi olanini kendine ceker. Bu yuzden de boyle insanlarin hayatlari hep daha kotuye dogru gider. Kendilerini sebepsiz rahatsizliklarin, agrilarin, strestin, kavga ve siddetin icinde bulurlar. Notr olmayi basaran, sevgide demirlenen insanlar bu tur saldirilara maruz kalmazlar cunku sevginin sifa gucuyle her sey donusume ugrar..

Olum Aninda Enerji

Insanlar olum aninda nasil olduyse diger tarafa o enerjiyle geciyorlar, Eger hasta, yarali, oldurulerek veya aci cekerek olmuslerse, tasidiklari negatif enerji hem bu boyutta yasadigi alana yayiliyor hemde perdenin diger tarafina onlarla beraber geciyor. Bu durum, diger tarafta o kisinin isigi gormesini engelliyebiliyor. Aci icinde kayip bir enerji olarak bu boyuta bagli olarak perdenin diger tarafinda iki boyut arasinda yasamaya devam ediyor. Oysa gercekte olmasi gereken, olunce enerji bedeni ile yukselerek isiga kavusmaktir. Ama isigi gorebilmesi icin pozitif enerji tasimasi ve titresiminin yuksek olmasi, bu dunyayla baglarinin kopmasi gerekiyor. Bu titresime sahip degilse bu boyut ile obur boyut arasinda takili kaliyor. Gitmek istesede terkedemiyor. Yani hala bu taraftaki hayatina, ailesine ve acilarina bagli kaliyor, Yani madde boyuttan kendini koparamiyor.

Boyle ruhlar kayip ruhlar gibidirler..Cok zor durumda ve karanlikta yasarlar. Goruntuleri, enerji hallerine gore degisiyor. Kotu olanlari, ruya veya uyanik halde bize hayvan seklinde gorunebilirler. Yada cok uzun tirnakli siyah bir golge varlik seklinde. Normal olanlari ise kirli beyaz veya grimsi bir renkte gorunebilirler. Gozleri genelde daha buyuktur ve etrafi siyahimsidir.

Bazen ruyalarimizda olmus yakinlarimiz bizden helallik isterler, bizi kirmislarsa eger, af diler ve dualarimizi isterler. Amaclari ise arinmak, karmik baglari koparmak ve huzur icinde isiga dogru gidebilmektir. Bize bir olayla bagli olan insanlar eger o olaydan dolayi bir kirginlik varsa aramizda veya karsilikli af dilenmemisse; malesef karmik bir bag olusuyor ve bu bag kopmadigi icin olen kisinin enerji bedeniyle diger tarafa akarak onu orada rahatsiz ediyor. Bu baglar o kisiyi bu tarafa hala bagli tutup yukselisini engelliyor. Bu durumu olunce kavrayanlar; diger taraftan bize ulasmaya calisirlar. Yardim isterler. Taaki bu tarafdaki kisinin o olayla ilgili hesaplasmasini ve affini alana kadar.. Bu tamamlaninca olmus kisiler bu baglardan kurtulur serbest kalirlar. Ondan sonra gitmek istedikleri yere gidebilirler.



Bu sebeble bizler her an olebilirlik olasiligina gore hareket edip; bizi madde hayata baglayacak tum olaylarla ve kisilerle hemen hesaplasip, helallesmeliyiz. Ya da en iyisi boyle baglari olusturmayacak bir yasam seklini benimsemeliyiz. Bu sekilde hem bu tarafta hem de obur tarafta ozgurlesmis oluruz.

Kavgalarimiz, kirdigimiz kalpler, yadirgadigmiz kisiler, yaptigmiz hakaretler, bazi tatsiz olaylar yasadigimiz herkes; bize eterik baglarla baglanip karma olustururlar. Bizler olusan bu baglarla birbrimizden enerji cekeriz. Hem bu boyutta hem de obur boyutta iken. Ister olumlu ister olumsuz olsun aslinda her bagi kesip, helallesip ozgur kalmaliyiz ki yukselebilelim. Ayaklarindan yuzlerce iple bir agaca bagli bir kusun ucabildigini gordunuz mu? Insanoglu da aynidir. Olunce, yukselebilmesi icin bu dunyada iken  her yasadigi olayla ilgili baglarini koparmasi gerekir. Gerekirse ozur dilemeli affetmeli, sevgiyle kucaklasmalidir..... Affede affede ozgurlesiriz....


Enerji Temizligi

Olmus insanlarin enerjileri madde boyuttan kopana kadar hem bu taraftaki yasadigi alani hem de diger taraftaki yasadigi alani etkiler. Nasil bir hayat yasadilarsa ona uygun titresimleri yayarlar. Bu yuzden de onlarin arkasindan; mutlaka yasadigi yer, yattigi yatak, giydigi kiyafetlerde enerji temizligi yapilmalidir. Cunku kronik bir hastaliktan olen kisinin yasadigi tum acidan; o oldukten sonra geride kalanlar etkilenir. Bu enerji temizligi hem fiziken yapilmali hem de (imgeleme ile) manevi olarak yapilmalidir. Kendinizce bilinen yontemlerle, adacayi tutsusu, tuzlu su, sirkeli su veya imgeleme ile yapilan enerji temizlikleri uygundur. Kapi onlerine, duvar koselerine ozellikle tutsuleme veya sirkeleme yapilabilir.

Olenlerin kiyafetleri ve kullandigi esyalari baskalarina enerji temizligi yapilmadan verilmemelidir. Cunku bu esya ve kiyafetler temizlenmezse; eski sahibinden tasidigi enerjiyi yeni kullanicilarina transfer ederler. Ozellikle ikinci el esya dukkanlarindan alinan her esyada enerji temizligi yapilmasi sarttir.




Bir ev alirken, yada yeni bir eve tasinirken de mutlaka enerji temizligi yapmak lazim. Hatta mumkunse biraz gecmis arastirmasi yapmak iyi olur. Sizden once orada kimler yasamis? Herhangi bir trajik olay yasanmis mi? Ev yapilmadan once arazinin durumu ne idi? Altinda veya yakininda gomulu kimse varmi? Cunku butun bunlar yasayacagimiz evin alanini cok etkiler. Eger bir sekilde orada bir negatif enerji toplanmis ise zamanla bu enerji, biz oraya yerlestikten sonra bize zor anlar yasatabilir.

Faydali olmasi dilegi ile...

Sevgiler!

Aasma

Aasmaestefan@gmail.com

6 Mayıs 2016 Cuma

Ali'den Geciyoruz. Muhammed'e Erecegiz

Devir Ali devri. Ali'den geciyoruz. Muhammed'e Erecegiz. (Gelen cumle)

Ali'den gecmenin ne oldugunu anlamak icin once peygamberimiz bu konuda neler demis ona bakalim. Bazi kaynaklara gore peygamberimiz cevresindekilere; "Ben ilmin sehriyim, Ali ise kapisidir." veya "Ben hikmet eviyim, Ali de onun kapisidir." demis. Bendeki bilgide ise; Peygamberimiz; "Ben ilimsem, ilmin kapisi da Ali'dir. Bana gelmek icin once Ali'den gecmeniz lazim." demistir. Burda en dikkat etmemiz gereken sey ilme yapilan vurgudur. Ilim; ogrenmek, dogruyu bulmak, 'Ol' kivamina gelmek demektir. Simdiki deyimimizle kollektif bilinc agina erismek, uyanmak ve yukselmek demektir. Muhammed'e ermek ise; ilimden doyuma ulastiktan sonra sevgide bulusmak demektir.

Bu baglamda "Devir Ali devri. Ali'den geciyoruz, Muhammed'e erecegiz" cumlesinde anlatilmak istenen; su anda buyuk uyanis icin yogun bir egitim ogretim doneminde oldugumuzdur. Bilinclerimiz aciliyor, farkindaligimiz artiyor, hem doga hem de bedenimiz uyaniyor. Yogun bir okuma, arastirma, yazma, istegiyle yarisiyoruz. Uyanista olanlar kitap yaziyor, blog aciyor, sifa dagitiyor, web sitesi kuruyor, grup sayfalari aciyor veya seminerler yapiyorlar...muthis bir bilgi paylasimi agi oruyorlar..orumcek gibi..

Yillardir bizden gizlenen ve dikkatimizden kacirilian tum ilimleri tek tek kesfediyoruz. Zamaninda kiymeti bilinmemis tasavvuf ilmini yeniden masaya yatirdik...Hak iadesi.... Bu yogun egitim doneminden gectikten sonra doyuma ulasip sonrasinda gercek ilim deryasinin kapisindan yani Ali'den iceri girecegiz. O kapidan girmek demek uyanisi tamamlayip yukselmek ve Levhi Mahfuza erismek demektir. Sonrasinda yeniden, tipki cocukken oldugu gibi masumiyete ve sevgiye demirlenecegiz. Yani Muhammed'e erecegiz.

Dahada ilerisi....bir ask hikayesi...


 
 
 
 
 
Sevgiler!
 
 
 

Hu ile Ol'anlar Hak'lanir


Hu ile Ol'anlar Hak'lanir (Ekrana gelen cumle)

(Bu cumleyi her bilincten olanlarin anlayabilecegi sekilde aciklayacagim.)

Manasi; 'Hu' sesiyle zikredenler, 'Ol' (Yani guzel insan kivami) kivamina gelerek yaradanca 'Hak' esmasinin kudretiyle odullendirilirler.

Daha anlasilir yazarsak; 'Hu' mantrasinin titresimi ile bedensel titresimini yukseltenler belli bir zaman sonra enerji frekansini yukselterek yaraticiya kalp alanindan baglanirlar ve O'nu hissederler. Bu da 'Hak' ile odullendirme olmus oluyor. 'Hak' Allah'in bir esmasidir. Mana olarak O'nun nuru ve rahmetidir.

Bu kelimeyi arastirirken Hallac-i Mansur'un "En-el Hak" dedigi icin cok aci bir sekilde katledildigini ogrendim. Ahde vefa icin onu rahmetle anip, kisa bir hikayesini paylasmayi borc bildim.

Kucuk yaslardan itibaren Kuran ilmine merak salmis ve ileriki yillarda sufilik dersleri almis bir tasavvuf alimidir. Fikirleri kitleleri etkilemis, hatta baska sufi ve ailmlere isik olmus...Taaki "En-el Hak" sozunu soyleyene kadar. Tutuklanip bir sure sonra da katledilmis. Onun hakki ise simdilerde anlasilarak iade ediliyor. Tipki Mevlana, Ibni Arabi, Haci Bektasi Veli ve daha bir coklari gibi...

Sevgi ile aniyoruz, haklarini iade ediyoruz...




          Bundan sonrasi farkli kaynaklardan yaptigim bir derlemedir.

Hallac-ı Mansur “Ene’l-Hak!.. Ene’l-Hak!.. Ene’l-Hak!..” (Ben Hakkım!) diye diye inlerdi.

Halk ikiye bölündü. Bir kısmı zâhire göre hükmetti, Hallac-ı Mansur’u inkâr etti ve sözüyle dinden çıktığını ileri sürdü. Bir kısmı da Hallac-ı Mansur’un bu sözüyle benliğini reddettiğini ve Hakkı dilediğini savundu.

Hallac-ı Mansur mahkemeye çıkarıldı, hapse atıldı, kendisine işkence edildi. “Ene’l-Hak deme! Hüve’l-Hak (Hak Odur) de!” dediler.

Hallac, “Bizim için de Hak Odur!” dedi.

İbn-i Atâ haber gönderdi:

“Özür dile ki zindandan çıkarsınlar!”

Hallac, “Ben ne dedim ki özür dileyeyim? Ben Halık’ı bırakıp halka yalvarmam!” dedi. Bir yandan da “Ene’l-Hak! Ene’l-Hak!” diye feryat ediyordu.

Bağdat uleması Hallac’ın katledilmesi için fetva verdi. Nihayet fetva gereğince Hallac idam edildi.

Şiblî, Hallac-ı Mansur’u rüyasında gördü ve sordu:

“Sana azap eden ve seni asan halka Cenab-ı Hak nasıl muamele eyledi?”

Hallac:

“Benim hakkımda halk ikiye bölünmüştü. Bir kısmı benim hâlimi bilirdi. Bana şefkat ederdi. Bir kısmı da benim hâlimi bilmezdi. Şeriatı muhafaza ve Cenab-ı Hakk'ın emrini yerine getirmek için bana azap ederdi. Cenâb-ı Hak her iki bölüğe de rahmet eyledi. Çünkü her ikisi de masumdu!”

Bir derviş rüyada gördü ki, şeytan Hallac-ı Mansur’u görünce şaşırdı ve şöyle dedi:

“Sen ‘Ene’l-Hak’ (Ben Hakkım!) dedin. Ben ‘Ene’l-Hayr’ (Ben hayırlıyım!) dedim. Sana rahmet olundu, bana lânet edildi. Bunun hikmeti nedir?”

Hallac-ı Mansur şu cevabı verdi:

“Sen enaniyetine güvendin ve benlik eyledin. Ben ise enaniyetimi inkâr ettim, benliği kendimden uzak eyledim. Benliğimi Hak'ta gördüm!”
(Alinti)



                                 En-el Hak /  Hallac-i Mansur

Temelinde Kuantum fiziğine yakın olan yaklaşımla evrilmiş En El-Hak felsefesi, şimdiki zaman dilimine göre yani an`da işlevselleşir. Yine ona göre bilgi bedende gizlidir zaten, geçmişte veya gelecekteki hiçbir şeyle ilgili değildir. Her şey sadece şimdide ve an‘dadır ve bu an‘ın seçilmiş deneyimidir yaşamdaki sürekliliğin kendi gerçekliği.

Tanıklık yaptığı veya deneyimlediği olay ve olgular karşısında üzülmez veya asla pişmanlık duymaz. Çünkü insan yaşadığı duygusunun tüm anlarına kendi zihninde denetim yapabilme kapasiteye sahip olan bir varlıktır. İnsanın kemalete ereni, insan-ı kamil olanı, ancak belli bir deneyimde hangi duyguyu hissetmek istediğini seçme yeteneğine, yine geçirmiş olduğu kendi evriminden dolayı bu olanak ve imkan kendisinden vücut bulmuştur

Bazen de çoğu insanın gelişi güzel ve kontrolsüz duygusal karşılıklarını gereksiz görür ve onları asla deneyimlemez. Mantıklı düşünme yerine, veya duygusal bedenin korkuya dayanan hayatta kalma içgüdüleri yerine, yaşam kararlarını verir ve ona göre seçimlerini kendisi belirleyerek özgürce yapar. Yüksek sezginin ilahi akışta işlediğini ve duygusal veya zihinsel bedenin tutarsızlığına maruz olmadığını kendi pratiğinde deneyimliyerek bilgi edinir. Kendisinin özgür iradesiyle karar verip seçtiklerinden başka nedenlere gereksinimi yoktur onun.

En-El Hak felsefesinin insan yaşamındaki evrensel varoluş dokusunu kavrayan ve onu yaşamla buluşturan ana tema, kişideki varoluş aşamasını İnsan‘i Kamil‘e erdiren, olayları ve olguları deneyimlerken, kendisini gözlemleyerek varoluşun bir ve bütünündeki tanıklığını etkin kılarak hayatı oluşturur…“

Kaynak: http://yuvayayolculuk.com/en-el-hak-felsefesi.html



                         "En-el Hak" felsefesini anlatan guzel bir kitap cikmis. Tavsiye ederim.



Tek bir cümle... Adeta bir mühür gibi... Yüzyılların ardından günümüze kadar geldi...

İlk defa bu sır bu kadar açık bir şekilde halka ifşa edilmiştir. Bu sır hiçbir zaman dergahların dışına taşmamış ve taşmamasına da özen gösterilmiştir. Çünkü bu sır tek bir sözle halka açıklandığında anlaşılması mümkün olmayan bir bilgidir. Bu bilginin derinlerine nüfuz edebilmek ve ne anlatmak istediğini kavrayabilmek için inisiyasyondaki o büyük zincirin bir halkası olmak gerekir.

Hallac-ı Mansur'un bu sırrı açıklaması aslında o devrin halkı için değil, ahir zamanı yaşayan bu devrin halkı içindir. Hallac-ı Mansur o dönemde bu sırrı bu şekilde açıklamamış olsaydı, o devirden bu devire kadar bu sır üzerinde bu kadar büyük araştırmalar yapılamayacaktı. O nedenle Hallac-ı Mansur'a bu sırrı o devirde açıkladığı için çok şeyler borçluyuz… Şu anda biz hâlâ tek bir cümleye sıkıştırılmış olan bu sırrın mahiyetine ulaşmaya, derinliklerine inmeye çalışıyoruz.

Hallac-ı Mansur tek bir cümle ile, Kuantum Düşüncesi'nin başlangıcını oluşturmuştu. "En-el Hak" sözü, bilimsel bir ifadeyi içermektedir. Parça bütüne aittir ve bütünün bilgisini taşır. Tüm kainat insanın içinde, insan da o kainatın içindedir. Bu sözler, Kuantum biliminin bugün ortaya koyduğu felsefi düşünce ile örtüşen bir kelâmdır.

Kitabın sayfaları arasında Hallac-ı Mansur'un Gizli Öğretisi içinde mistik bir yolculuğa çıkacaksınız. El Mansuri soyundan gelen Şekip Mansuroğlu'ndan aldığı çok özel bilgilerlerle bu kitabı hazırlayan Yazarımız Kevser Yeşiltaş diyor ki: Binler binleri eledim de kaldı iki, kolaysa seç birini, önümde beyazdan bir kapı, yoktur ne tokmağı ne kilidi, elimi uzattım olmadı, sordum "onu neyle açmalı?"


Hadi şimdi o kapıdan içeri birlikte girelim...



Sevgiler!

Aasmaestefan@gmail.com