14:50 -
Beynimiz Anten Gibi Sinyalleri Cekiyor,Dusuncelerimiz Evreni Sekillendiriyor,Insan Beyni,Insan Beyni Biyolojik Bir Bilgisayardir
4 comments
Dusuncelerimizle Evreni Sekillendiriyoruz
Eger biz evreni dusuncelerimizle sekillendirebiliyorsak o zaman kader dedigimiz programida degistirebiliyoruz. An'da yasiyoruz ama 'gelecek' dedigimiz dunya zamanini; dusuncelerimizle, eylemlerimizle ve secimlerimizle belirleyebiliyoruz. Yani kendi yazilim programimizi kendimiz yazip sonuclarina da katlaniyoruz.. iyi yada kotu..'Ne ekersen onu bicersin' sozu bir kere daha anlamini bulmus oldu.
Son gunlerde bende inanilmaz bir degisim basladi.Gordugum vizyonlar cogunlukta olumlu. Bu da uyanisin hizlandigini ve sevginin cogaldigini gosteriyor. Muhtesem bir degisim oluyor ve ben bunu goruyorum.
Insan beyni biyolojik bir bilgisayardir ve ben kullandigimiz bilgisayarlarin beyinden esinlenerek yapildigina inaniyorum.
Insan beyni biyolojik bir bilgisayar gibidir. Sahip oldugu bir sitemle tipki tv anteni gibi calisiyor. (Epifiz bezi) Hem alici hem verici ozelligi tasiyor. Her insan kendi beynindeki duygu ve dusunceye gore evrenden bilgi aliyor. Antenimizin cekme gucu ve kalitesi de bilgiye erisimi ve goruntunun kalitesini etkiliyor. Sonra beynimiz anteniyle alidigi bu bilgiyi projeksiyon makinesi gibi goz ekranimiza yansitiyor. Bu muhtesem anten ayni anda dunyadaki duyamadigimiz tum sinyalleri de aliyor ve kaydediyor. Biz odamizda telefonla konusurken, dunyanin obur ucunda yayinlanan bir radyo sohbetini bile kaydediyor. Yani biz farkinda olmadan surekli bilgi kaydi yapiyor ve evrendeki her bilgi aslinda bizde de mevcut olmus oluyor.
insanlardaki titresim seviyesi yukseldikce frekanslarida yukseliyor ve anteni de daha yuksek frekanstaki bilgilere ulasiyor. Yuksek frekanslar ise sevgi ve pozitif odakli bilgi ve vizyonlar getiriyor ve yayiyor. Goruntu net, baglanti uzun ve kesintisiz oluyor. Ekrana yansiyanlar okunabiliyor, not bile alinabiliyor.
Titresimler dustukce, frekanslar dusuyor ve beyin dusuk frekanstaki korku, siddet, ego odakli bilgi ve vizyonlar goruyor ve yayiyor. Iceriginde korku ruyalari, kabuslar, siddet ruyalari, paranoyaklik ve sehvet ruyalari da vardir.
Beynimizdeki dusunceler, duygular, egolar, korkular, dini inaclar, kultur ve yasam sekline gore; evrenden aldigimiz bilgiler, vizyonlar ve ruyalar da degisebiliyor. Yani beyin bu dunyada ne ile mesgulse, anteni de o frekansa uygun bilgileri cekiyor. Iste bu yuzden farkli dinlere mensup insanlar ruyalarinda genelde kendi dinin peygamberlerini gorurler. Hiristiyanlar genelde Hz. Isa'yi ve kiliseleri gorurler. Muslumanlar genelde Hz. Muhammed'i, evliyalari, camileri, turbeleri veya Mekke'yi gorurler. Museviler kendi Rab ve peygamberlerini, Hintliler genelde Siva'yi ve tapinaklarini gorurler. Buddistler Buda'yi gorurler. Ressamlar genelde renkleri, yapacagi resimlerle ilgili bilgileri alirlar. Muzisyenler ruyalarinda yada uyanikken ilhamla beste bilgisi alirlar. Yazarlar, ruyada veya uyanikken yazacaklariyla ilgili vizyon, ruya yada ilhamlar alirlar..
Yillar once yasli bir teyze bize hep "Neyle yatarsan, onla kalkarsin derdi." Atalarimiz her seyi biliyorlardi ama bu bilgiyi bize tasiyamadilar. Bu onlarin sucu degil tabiki..karanlikla bas edebilecek cogunlukta degildiler...
Korkular, uzuntuler, hirslar, savaslar, hastaliklar insanlarin titresimlerini dusurdugunden, karanlik taraf; frekanslarini yukseltip bilincleri uyanmasin diye insanlari hep bir kaos ortamiyla uykuda tutuyor. Bu yuzden once teror gruplari yetistiriyorlar. Sonrada onlara kaos cikarttirip, yarattiklari sorunlari duzeltmeye calisan halkindan yana, basarili hukumetler gibi goz boyuyorlar. Bu bayat tiyatro dunyanin her yerinde ayni yontemle uygulaniyor. Su an dunyadaki en azili teror gruplarinin en buyuk destekcileri, onlara en cok tepki gosteren guclu devletlerdir. Proplem yarat, tepkiyi bekle, sonra da coz...Hep ayni taktik.
Son yillarda uyanis hizlandigi icin, panikteler. Hem teroru hemde diktator rejimleri arttirdilar. Bu yetmiyormus gibi surekli hastaliklarla, filmlerle insanlara; korku, endise, savas ve siddet pompaliyorlar. Cunku biliyorlarki, bu duygular insanlarin bilinc altlarinda korkuya ve endiseye sebep olacagi icin evrene de bu negatif dusunclerini yayarlar. Bu negatif dusunceler manyetik izagaradan katlanarak baska insanlarin ruyalarina, vizyonlarina ve hislerine yansir. Dalga dalga dunyanin dort bir yanina yayilir. Boylece insanlar gelecekten umitlerini keserler, mutsuz olurlar, hasta olurlar. Insanlarin her hissetigini tabiat ana hisseder, sarsilir. Onun her hissettigi de uzerindeki canli varliklara yansir..kaosla...
Ama hepside onlarin son cirpinislaridir. Sadece gidislerini hizlandiriyorlar. Eskiye ait ne varsa yok olmaya mahkumdur..eninde sonunda..ve oyledir..Amin
Sevebildiginiz kadar sevin, yollayabildiginiz kadar sevgi yollayin tum canlilara, dunyaya ve evrene. Size yine sevgi olarak katlanarak geri donecektir. Karanligin en buyuk kabusu isik ve sevgidir..Degisimi istiyorsan ikisinede sahip cik.
Sevgiler!
Aasmaestefan@gmail.com
4 yorum:
Aasma Hanım izninizle ufak bir düzeltme yapmak istiyorum:Atalarımız kadim bilgiyi bize taşıyamadı değil, taşıdılar fakat kadim bilgi ile bağımız kasıtlı olarak koparıldı insanları kolay güdebilmek adına,tıpkı insan ile yaratıcısı arasındaki inanç bağının koparılmaya çalışılması gibi.(kadim bilgi konusunda neredeyse tamamen, inanç konusunda ise kısmen başarılı oldular). Birde size bir soru sormak istiyorum: sevgi nedir? Hani süslü kelimelerle anlatılan, kişiden kişiye değişen anlamını veya sözlük anlamını değil; (insanı bir şeye veya kişiye ilgi ve bağlılık duymaya yönelten duygu) marifet kapısından bakınca sevgi nedir onu merak ediyorum, tabi cevap vermek isterseniz. Saygılarımla
Evet bagimiz koparildi dogru soylediniz. Bizler atalarimizi koylerde birakip sehre kostuk. Medeniyet zannettigimiz hapishanelerde sonumuzu hizlandirdik. Oysa koyler, daglar yasanilmasi gereken en saglikli yerlerdir. Orada biraktigimiz yaslilalarimiz bas taci olmalidir cunku herbiri birer canli tarihtir. Kendi annelerinden ve babalarindan, dedelerinden kalma bilgilerini hala muhafaza etmektedirler. Onlara ulasip, her bilgiyi kendi beynimize kaydetmemiz lazim ki bizden sonrakilere devredebilelim.
Sevgi evrendeki en yuksek frekansli titresimleri tasir. Sevgive ask Allah enerjisidir. Bu yuzden cocugumuza besledigimiz sevgiyi, birisine besledigimiz ask duygusunun bizlerde neler hissettirdigine bakarsak anlariz sevginin ne oldugunu. Yaratani sevgide bulabilirz ancak. Kosulsuz herseyi sevmek ve asik olmak, O'na yaklasmak demektir. Sevginin olmadi kalpte Allah durmaz.
Sevgi olmasaydı halimiz nice olurdu? Sevgi, Rahman ve Rahim olanın kulda tecellisidir. Muhyddin Arabî hazretleri Fususül Hikem kitabında der ki: "Allah yaratılışı yokluktan varlığa harekete olan sevgisi üzere var etti, bu nedenle yaratılış sevgi üzerindedir." Hani aklın yolu bir derler, sanırım kalbin yolu da bir :))) Cevabınız için çok teşekkür ederim Aasma Hanım, Allah marifetinizi artırsın.
Çok hoş ve aynı zamanda çok ilginç konuları barındıran bir yazı.Epifiz bezini daha çok irdelemelisiniz.Sızıntı dergisinde bu bezle ilgili muhteşem bir yazı vardı.Lütfen bu bezle ilgili bilgi ve hislerinizi paylaşır mısınız?Yine bilginin kainatta yayılma meselesi.Sadece insanlarda değil hayvanlarda da oluyor.Sınırdız güç isimli kitapta maymunlarla ilgil bir paylaşım vardı.Birbirlerinden habersiz uzak bir adadaki maymunlar başla bir afadaki maymunların buluşundan kısa bir süre sonra onlar da buluyorlar.Patetesin közlenerek yenilmesini
Yorum Gönder