8 Aralık 2016 Perşembe

Hepimizin Bilinci Ortaktir

Carl Jung, butun insanlarin bagli oldugu kollektif bir bilincalti kesfetti. Yani bu, butun insanligin tek bir ortak zihni paylasmasi demektir. Dunyadaki bu durum, ortak ya da benzer mitoloji ve sembollerde, morfolojik calismalarda ve hareket biliminde acikca ortadadir. Bu butunluk trilyonlarca hucrenin ayni sinyalleri paylastigi insan vucudunun global bir ornegi gibidir.

Insan vucudu yaklasik 50 trilyon hucreden olusur. Vucudun yaptigi herseyi hucrelerde yapar. Hucrelerin nefes alma ve verme sistemleri vardir. Beslenir, hisseder, dusunur ve diger hucrelerle iletisim kurarlar. Trilyonlarca hucre, tek bir organizmayi yani insan vucudunu meydana getirir. Milyarlarca insan vucudu, yine tek bir organizmayi, yani Yerkureyi olusturur. Aslinda yerkurenin insan anatomisi ile dusundugunuzden daha fazla benzerligi bulunmaktadir. Yerkure tipki insan vucudu gibi kendi elektromanyetik uretimine sahiptir.

Arastirmalar sayesinde, sinir hucrelerinden gecen elektrik akimlari bulundu. Akimlar, vucuttaki butun sinir hucrelerinde bulunuyorlardi. Bu akim yollarina "enerji meridyenleri" denildi. Bu yollar en az iki bin yildir akapunktur tedavilerinde kullaniliyordu. Hatta onlari daha da eski zamanlarda, "ejderha yollari" veya "orulu cizgiler" olarak tanimliyorlardi.

Eski caglarda insa edilmis antik yapilarda ve tas heykellerde de bu detaylari goruyoruz. Bu yapilar, yerkurenin enerji meridyenlerinin uzerine insa edilerek; oradaki enerji meridyenlerine dikkat cekiliyordu. Bu enerji meridyenleri yerkurenin titresim frekanslarindan olusur ve 'Schumann Dalgalari' olarak da bilinir. Her gezegenin kendine ait titresim frekanslari vardir. Bu frekansi dairesel cevre ve cap belirler. Yani yorungedeki donus hizini belirleyen faktorlerdir, Yerkurenin titresimi 7.83 Hz'den baslar ve yedinci muzikal notada sona erer. 43.2 Hz. ve bunlar ayni zamanda insan bedenindeki yedi cakraya karsilik gelir.Yerkureye dair en buyuk kesif, suphesiz onun bilincidir.

Bilinc dedigimiz sey; organizmalarin sekillenmesini yoneten enerji alanidir. Morfogenez; bu dokularin, organlarin ve olusturduklari organizmalarin sekillenmesini aciklayan bilimsel terimlerdir. Bilinc butun evrenin yaratici gucudur. Ona bir cok isim verilmistir. Tanri, Yehova, Krishna, Oz, Buyuk Ruh, Allah, doga, sonsuzluk gibi.. Butun bu evren, aslinda her seyin tamamen bilincinde olan..tek bir canli organizmadir. Bunun idrakinin zor gorunmesinin sebebi anlayislarimizin, konustugumuz diller tarafindan sinirlandirilmasidir. "Bilincli organizma" ifadesini duydugumuzda ona insani nitelikler vererek kisilestirme yapiyoruz.

"Organizma"denince ogrendigimiz ilk anlami aklimiza gelir. Oysa organizma tabiri uyariciya yanit veren her turlu canliyi ifade eder. Cogalma, buyume, gelisim ozellikleri vardir. Butunlugun dengelesimi ve idamesini yurutur. Evren butun bu seyleri yapmaktadir. Evrenin bilinci tum bu sorumluluklari ve amaclari yuklenmektedir. Yeryuzunun titresim frekanslari, onun ozel yapisinin bir sonucudur. Bu frekanslar biyolojik ritimlere tepki verirler. Aylik ve gunluk dairelere, davranislara ve duygusal hareketlere; frekanslar, flora ve fauna tarafindan toplanir. Bunlar dalga hareketlerine duyarli biyolojik araclardir. Dalga hareketleri kafatasimizin icinde titresirler ve kozalaksi bezin yer aldigi beynin merkez noktasinda birlesirler. Bir cok kulturde kozalaksi bezin sezgilerin kaynagi olan "ucuncu goz" olduguna inanilir. Descartes, zihnin ve vucudun bulustugu bu noktayi "ruhun oturagi"olarak tanimlamistir.

Vucudumuzdaki her bagimsiz hucre merkezi sinir sisteminden elektromanyetik sinyaller alir. Bu aldiklari aslinda evrenden butun biyolojik cihazlara yayilanlarin aynilaridir. Din, bilim felsefe tarafindan bilincli evreni aciklama girisimlerinde bulunulmustur. Organizmalarin biyolojik dogadan mahrum birakilmasi hastaliga yol acar. Dogadan ayrilmak, cenneten kovulmak azaptir. Bunlarin hepsi bu hastaligin semptomlaridir. Incilin yada tanrinin isleri degildir. Kendimize yonelik en buyuk ve tek tehdit ozun kaybidir. Bu kutsalligimizin olumudur.

Tarihin okyanuslarindan en kucuk damlalarina kadar, gecmisin bilgilerine bakarak kendimizi nasil kaybettigimizi anlamamiz gerekiyor. Eflatun soyle der: Dogrusu bu dunya, ruh ve zeka bahsedilmis canli bir varliktir. Gordugumuz her bir varlik, tum diger canli birimleri kapsamaktadir. Hepsinin dogasi birbiriyle iliskilidir. Dahasi evren de icinde yasayan tum yaratiklari kapsayan basli basina canli bir varliktir.

'Sufi' dergisindeki bir makalede yazar soyle diyor: Dunya akilli bir varlik, bu antik filozoflarca idrak edilmis bir seydi. Simyacilarin yaptigi sadece bu oze farkli isimler vermeleriydi. Anima Mundi, Gaia, Tabiat Ana, bu isimlerden bazilariydi.

Insan ruhunda meydana gelen kanser ile dunyanin ruhu'nda baslayan kanser, benzer sebeplerden dolayidir. Kanser; bir grup hucrenin bir araya gelip organizmanin bilincli sinyalleri ile baglarini koparmasi ile baslar. Bu hucreler kontrolden cikar ve organizmanin diger bolgelerine yayilir. Bu berbat hastalik, bugunku dunyada apacik ortadadir. Dunyamizdaki kanser, egonun hakimiyeti ve dogayla olan ayriligimizdandir. Yani insanlardaki kanser ile dunyanin uzerindeki kanserin sebebi; egonun hakimiyeti ve dogadan kopustur.

Kibir, butun her yerde ve herkesin uzerinde, ayrilikciliga ve rekabete yoneltir. Rekabet, korkuya ve acgozluluge goturur. Acgozluluk, hilekarliga ve ahlaksizliga surukler. Ahlaksizlik ise butun bu hastaligin uredigi ve savaslarin dogdugu yerdir. Dunyamizdaki butun bu nefret ve yikim hareketleri kendinden nefret etmek ve kendine zarar vermekle baslamaktadir. Kendini sevmeyen, koruyamayan ayni zamanda da dunyayi da sevemez, koruyamaz. Bunlarin hepsi de, tabiat ana ile uzerindeki varliklarin iletisiminin bozulmasi ile baslar.


Isin cozumu, dogayla butunlesmekten gecer. Dogaya donmek, onunla konusmak, onu duymak, anlamak ve korumaktan gecer. Koparilmis bagimizi yeniden kurmakla gecer. Cunku dogadan kopan insanlar, annesinden koparilan cocuklar gibi sorunlu ve hastalikli olurlar. Bireysel hastaliklar butunu de hasta eder. Mikrodan makroya birbirimize eterik baglarla bagli bir butunun parcalari oldugumuz icin hepimiz etkileniriz. Birimizdeki sorun hepimizin sorunudur.Butun bu hastaliklarin cozumu de topraktir..dogadir..dengedir..sevgidir..birlesmedir..


Bilincli Zeka

Bilincli zeka, yaratici zekadir. Kisisel kimliginizi icinde bulunduran odur, gercek dusunce buradadir. Bilincalti zekanin ise bir kimligi yoktur. Bilincalti bir kayit cihazidir, davranislari kaydeder ve dugmesine basinca o davranislari yurutur, otomatiktir. Bu cok kullanisli bir seydir cunku tekrar tekrar ogrenmek zorunda degilsinizdir. Bir kez ogrenince onu kaliplastirirsiniz.

Sorun su ki; bilincalti zekanin programladigi temel inanc ve davranis kaliplari oncelikle ebeveynlerimiz, ogretmenlerimiz, ailemiz ve toplum tarafindan sekillendirilir. Bu yuzden bircok insan cevremizden ne kadar kolay etkilendigimizin farkinda bile degildir. Karsilastigimiz her bir insan, yuzlestigimiz herbir durum, televizyondan duydugumuz herbir kucuk sozcuk.. Bunlar bilincli zekamizi pek etkiliyor gibi gorunmez fakat bilincaltiniz cevreden gelen her bir sinyalin farkinda olmadiginiz halde sizi etkilemesi acik bir sekilde tasarlanmistir. Bizler bilincli mi yoksa bilinc disi hayatlar mi yasamaktayiz? Noroloji bilimi sayesinde biliyoruz ki, hayatimizin farkinda oldugumuz ve bilincimiz tarafindan kontrol edilen kizmi yalnizca yuzde 5'ten ibaret. Yuzde 95'lik kisminda bilincaltimiz ve diger insanlarin, oraya yukledikleri programlar tarafindan yonetiliyoruz. En buyuk sorun ise, bu programlar calisirken biz onlari goremiyoruz.

Anlayamadigimiz sey, butun ulkelerin ve uygarliklarin; ozgur ve bagimsiz olduklarini sanmalari... Fakat oyle degiller. Hatta bilinc altlarinda ozgur ve bagimsiz olmaktan cok korkuyorlar, yonetilmek icin yalvariyorlar. Eger bunu kendi kendilerine yapamiyorlarsa bu sorumlulugu bilincli yada bilincsiz olarak kimin almasini bekliyorsunuz? Tum bunlarin sonucu olarak ataerkil model yapilar guc kazaniyor.
Tehlikede oldugumuzu dusundugumuzde, bizi beslemesi icin annemizi aramiyoruz, bizi korumasi icin babamizi ariyoruz. Ki zaten ataerkil yonetimdeki bu korku caginin, felaket ve parazit cagiyla birlikte basladigini goruyoruz. Sorumlulugumuzu ve bilincli enerjimizi teslim ettigimiz en onemli kanallardan biri 'para'dir. Paraya olan bagimliligimizin kirilmasini kesinlikle istemiyoruz. Cunku bu, hatanin bizde oldugunu gosterecek. Tanri kendi hayatlarimizin sorumlulugunu ustlenmemizi yasakladi. Bu yuzden bizde parayi sucluyoruz. Ego tarafindan olusturulmus butun bu aldatmacanin kosetasi iste bu. Paranin butun kotuluklerin anasi oldugu soylenir fakat para kotu bir sey olamaz cunku o sadece bir semboldur. Semboller sadece onu kullananlarin inanc ve ruhlarini tasirlar.

Su anda olan sey de tam olarak bu. Birbirimizle yarisip duruyoruz. Birbirimizi yok ediyor, savasiyor, maddi varliklar icinde rekabet ediyoruz. Gezegeni yagmaliyor ve koparabildigimizi almak icin parcaliyoruz. Onu havaya kaldirip, 'ben kazandim' demek istiyoruz. butun bu davranislarimiz sadece gezegenimiz icin degil insan uygarligi icin de yok edici bir guc. Cunku insan uygarligi ancak ortaklikla refahi bulacaktir. Rekabet onu oldurecektir. Eger bu gerceklerden yola cikarsaniz varacaginiz yer, icimizdeki yok edici guc olacak.

Bu bilincli yasayan evrende, doganin yasalari yoktur, sadece alsikanliklari vardir. Bu evreni bir yasaya uymaya zorlayan harici bir kuvvet yoktur. Doganin yasalari dedigimiz ilizyonlar, yalnizca varliklarin terkedilebilir aliskanliklarinin sonuclaridir. Aliskanliklar birakilmak istendigi zaman, organizmanin yasaminin devam etmesi icin bu olaylar meydana gelir ve biz buna evrim deriz. Evrimimizi ise kollektif zeka sekillendirir.


Sevgiler!
Aasmaestefan@gmail.com


Kaynak: Kymatica videosundan yararlanilarak hazirlandi. Ceviri yapan  Tolga Yazicier- Emre Sukenari- Alper Kaya' ya tesekkurler!



0 yorum:

Yorum Gönder