21 Aralık 2015 Pazartesi

Gecmisle Helallesme Zamani

Nereye giderseniz gidin, gecmisiniz sizi takip eder. Eger ondan kurtulmak istiyorsaniz, onu sevin ve helallesin!

Bizler evrendeki hersey gibi mikrodan makroya birbirimizin ayniyiz. Matruska bebekleri gibiyiz. Mesela Dunya ile insanoglunun titresimi aynidir, frekanslari aynidir. Dunya uzerindeki enerji noktalari ile bedenimizdeki chakralar oran olarak kuculerek aynidir. Nasil Dunya uzerinde meridyenler var ise, insan bedeninde de vardir. Evren biziz. O bizim icimizdedir. Hepimiz evrende bir orumcek agi gibi olusmus enerji aglariyla birbirimize bagliyiz ve birimizdeki degisim hepimizi etkiliyor. Bu nedenle olumlu veya olumsuz olan hersey hepimizi baglar. Dunyanin obur ucunda olmasi, bizi etkilemiyecegi anlamina gelmez. Dunya uzerindeki bir canin aci cekmesi veya mutlu olmasi hepimizi baglar. Gezegenlerdeki ve Gunes'teki degisimler de bizi etkiler. Bu yuzden kendi karmik temizligimizi yapmamiz hem kendimize, hem diger canlilara hemde tum evrene faydalidir.


Hepimiz kardesiz, ayni butunun parcalariyiz. Birbirimizden ayri degiliz. Gelin tum canlilara, dogaya ve dunyaya sevgimizi yollayalim ki, bu baglar araciligiyla hem gecmisimiz, hem simdi ve hemde gelecegimiz sifalansin.

Dunya olarak yesil chakradan mavi chakraya gecis yapacagiz. Bundan sonra Meryem ana ve Isa Mesih bilincinin rengi olan mavi renk enerji akisina maruz kalacagiz. Bu renk bogaz chakrasindaki enerji alaninin rengi oldugu icin, bu gecisle beraber insanliga soylenen tum yalanlar aciga cikacak. Sirlar ifsa olacak ve maskeler dusecek. Gizli birsey kalmayacak. Insan, hayvan ve bitki dna'lari degismeye baslayacak. Bu firsati kacirmamak icin tum gecmis ve simdiki karmalarimizdan kurtulup temizlenmemiz lazim.

 

Eminim son yillarda hepimizde degisimler oldugunu gozlemlemissinizdir. Bizler on yildan beri artik eski bizler degiliz. Bilinclerimiz aciliyor ve farkindaliklarimiz hizla artiyor. Dusuncelerimiz ve davranislarimiz degisiyor. Bu degisimle beraber, karanlikta kalmis gecmis yasam coplerinin izleri daha cok belirmeye basliyor. Yeniyi insa etmek icin eskiyi temizlemek lazim once. Gecmis yasam karmalari, genelde ruya halinde verilerle kendisini hatirlatiyor bize. Yada gun icinde anlam veremedigimiz bazi flas backler veya hislerle hatirlatiyor. Cogumuz ilk defa bir yere gittigimizde, sanki daha once orada bulundugumuz hissine kapilmisizdir. Yada gordugumuz bir insani sanki eskiden taniyormus gibi hissetmisizdir. Butun bunlar uyanikken yasadigimiz gecmis yasam flas backleridir. Farkinda olmadan gun icinde hepimiz yasariz. Bide uyku halindeyken goz ekranimiza gelen gecmis yasam goruntuleri vardir. Bunlari bizler ruya sanariz. Uyku halinde epifiz bezimiz aktif iken, bir projeksiyon makinesi gibi ucuncu goz ekranimiza gecmis yasamlarimizdan bolumler yansitir. Insanlar bu goruntuleri ruya olarak tanimlayip anlamlandirmaya calisir. Aslinda bunlar bilinc altimizdaki; bizi uzen, etkileyen veya karmik bag yarattigimiz anlardir. Bunlar bazen, paralel evren yasamlarimiza ait goruntuler de olabilir. Simdiki yasantimizda bizi etkileyen anlar da olabilir. O goruntuler bilinc altimizdaki hafiza kartinda yer alir. Akasamizda kayitli bilgilerdir. Zaman zaman aciga cikarak kendini hatirlatir ki sifalandirip, temizleyelim. Kimi zaman hos seylerdir, kimi zaman kotu deneyimlerdir.

Son yillarda, bu gecmis yasamlarimiza ait deneyimlerimiz ve bu hayattayken yasadigimiz hayal kirikliklari, uzuntuler ve yaptigimiz yanlislar, bilinc altindan bir bir cikip kendini hatirlatmaya baslamistir. Ozellikle bu sene artarak devam edecek. Cunku 2016 yili temizlik yilidir hem bizim icin hem dunyamiz icin. Bu yuzden  gelen bu goruntuleri, acilari, deneyimleri, sucluluk duygularini..her seferinde sifalandirip temizleyip, affedip, bagimizi keselim. Aksi halde surekli ortaya cikacaklardir. Mikrodan makroya bu sene bizi olumsuz etkileyen herseyi disari atma, kusma donemindeyiz. Bizi madde hayata baglayan tum tutku ve aliskanliklarimizdan arinmaliyiz. Bilinc altina atilan tum coplerden kurtulmazsak, sucluluk duygusu ve affetmezlik tavri ile hep huzursuz oluruz. Dunyada yasayan her canli, gecmisle helallesip, bagini kesmelidir. Karmik temizligini yapip kendini sifalandirmalidir. Yoksa 2017'de baslayacak yukselisi aci cekerek karsilarlar ve geciste zorlanabilirler.


Bag Kesme ve Sifalandirma Yontemi:

Gecmis yasam ve su anki yasam karmalari bize kendini gosterdikce onlari sevgiyle temizliyoruz ve hem kendimizi hem baskalarini affediyoruz. Sonra bir daha aciga cikmamasi icin ince bir ip bagi imgelemesini yapip, o bagi makasla kokunden kesiyoruz ve bir daha baglanmamasi icin ucunu hafifce yakip isiga  gonderiyoruz. Biz sildikce altta kalan baska goruntuler gelecektir. Onlarida ayni sekilde temizleyip bagi kopariyoruz. Geldikce ayni islemi tekrarliyoruz. Taaki bilincaltimiz arinana kadar. Ruhumuz huzura erene kadar.

Ayni islemi biz insanlar yaparken, toprak ana dedigimiz Dunya'mizda yapiyor. Bu yuzden bu sene cok dogal felakatler olabilir. Zaten gecen yil yazmistim, 2016 dogal felaketler ve savaslar yilidir diye. 2017 de besinci boyut enerjisini almaya baslayacagiz. Buyuk degisim baslayacak. Tum doga, hayvanlar, bitkiler ve insanlar inanilmaz guzellikte degisime ugrayacak. Daha cok sevip affedecegiz. Dna'miz daha cok aktif olacak. Inanilmaz yeteneklerimiz oldugunu kesfedecegiz. Farkindaliklarimiz daha cok artacak. Insan olmayi ogrenecegiz. Mavi insan olmayi...


Sevgi ile

Aasmaestefan@gmail.com

17 Aralık 2015 Perşembe

Kristal Cocuklar Geliyor



Cabuk ogrenen, az uyuyan, az yiyen, baska boyutlardan sesler duyan ve goruntuler goren, kendi kendine dil ogrenen, telepatik, medyumluk gibi ozel yetenekleri olan cok zeki cocuklar geliyor artik.
Gun gelecek okula bile gitmeden herseyi kendileri ogreniyor olacaklar...
Dunya'ya once gokkusagi cocuklari geldi. Gokkusagi serisi 1970'lerde dunyaya sevgi ve barisi yaydi. Ancak karanlik tarafindan, farkedilip onleri kapatildi. Sonraki yillarda indigolar geldi. 2000 yilindan sonra indigolara, yildiz tohumu cocuklar eslik etti. 2012 yilindan itibaren, kristal cocuklar gelmeye basladi. Simdi ise elmas cocuklar geliyor. Hem de milyonlarcasi... Bu cocuklar Dunya'yi ayaga kaldiracaklar ve bizi kurtaracaklar. Onlar bizim gelecegimiz. Onlari mumkun oldugunca sistemden  korumaliyiz ve onlerini acarak, yapmak istedikleri icin destek vermeliyiz. Onlar cocuk degiller, aslinda bizim atalarimizdir. Hepimizden daha yasli ve daha bilgedirler.



Sho Yano, 2 yasinda okumaya basladi, 3 yasindayken yazmaya basladi ve 5 yasindayken muzik besteleri yapmaya basladi. Bir dahi olan Sho, 9 yasinda koleje alindi ve hemen 3 yil sonra tip fakultesine kabul edildi. Su anda molekuler genetic ve hucre biyologu olarak mastir yapiyor ve 21 yasinda. O bir kristal cocuk.


Singapurlu Ainan Celeste Cawley, daha iki haftalikken ilk kelimeyi konustu. Dunyanin en zeki cocugu olarak kabul edildi. 8 yasinda universitede kimya okumaya basladi. O bir kristal cocuk.


Adam Kirby, daha bir yasindayken kendi kendine; 20 ye kadar ispanyolca, fransizca ve japonca saymaya basladi. En zor pazillari bile birlestirebiliyordu. Iki yasindayken 141 IQ ile British Mensa'ya kabul edildi. O bir kristal cocuk.



Alexis Martin, 4 yasinda ve IQ'su 160. Kendi kendine ipadden Ispanyolca ogrenmis. Iki yasinda okumaya basladi. British Mensa'ya kabul edildi. O bir kristal cocuk.


Jaxon Cota, daha 2 yasindayken 15 digital numarali sayilari okuyabiliyormus. 9 yasinda lise duzeyinde matematik biliyordu, IQ'su 148. Oda Mensa'ya alindi. O bir kristal cocuk.

Yeni nesil cocuklarimiz boyle olacak artik. Ozellikle Turkiye'de...kristaller, indigolar, yildiz cocuklar ve gokkusagi cocuklari yetisiyor. Elmas cocuklar da gelmeye basladi. Bu cocuklar dunyayi oyle bir aydinlatacak ki; tum karanliklar ve karanliktan beslenenler yok olacak. Bu gelecek nesillerin beynini kimse yikayamayacak, dini kullanarak yobazlastiramiyacak. Cunku onlarda bilgi zaten mevcut ve ne ogretirseniz ogretin, kendilerindeki mevcut bilgiyle cakisiyorsa zaten red ederler. Bu cocuklarin geldigi aileler de ozeldir. Lutfen cocuklarinizi iyi gozlemleyin ki kimi misafir ettiginizi anlayasiniz.

Onlarla degismis bir dunyayi gormek icin sabirsizlaniyorum.

Sevgiler!

Aasmaestefan@gmail.com

8 Aralık 2015 Salı

imgelemenin Gucunu Kesfedin



Imgeleme kisaca imajinasyon yani hayal etmek demektir. Bir seyi dusunurken, onu enerji olarak sekillendirmek demektir. Biz dusunduklerimizi once enerji olarak olustururuz evrende, sonra o dusunceleri gercek hayatimizda uygulayarak maddelestiririz. Ornegin bir ressam yapacagi bir resmi once hayal eder, kafasinda bicimlendirir ve enerji olarak yaratir. Sonrada o resmi tablolara boyalarla isleyip maddelestirir. Bu halk arasinda daha cok ilham veya yetenek olarak bilinir. Aslinda yaratici imgelemedir bu ve her ressam iyi bir imgelemecidir.

Evrenin tamami bir enerji alanidir ve bizde o enerji alaninin birer parcasiyiz. Yani bizde enerjiyiz ve bizim dusuncelerimiz de evrende enerji olarak yer alir sonra cekim yasasi ile bize doner. Biz evrene ne yansitirsak, o cekim yasasi ile bize geri yansir. Her zaman dedigim gibi "Ne ekersek onu biceriz" Bu yuzden ne dusundugumuz ve ne konustugumuz cok onemlidir cunku dusunceler ve sozler de enerjidir. Her bir dusuncemiz, sozumuz ve imgelememiz hayatimizi olumlu yada olumsuz yonde sekillendirir. Eger guzel seyler dusunup, hayal edip konusuyorsak, bunun yansimasi geregi, cevremizde bizim gibi insanlari yaratmis oluruz. Fakat karamsar, mutsuz, korkak ve sorunlu bir yasam tarzi ile evrene de ayni duygu ve dusunceleri yollarsak, yine cekim yasasi geregi bize bu duygularin aynisini yansitacak kisilerle karsilasiriz. Yani aslinda etrafimizdaki kisileri ve olaylarin hepsini biz yaratiyoruz. Onlar bizim yansimalarimizdir. Kimseyi suclamaya gerek yok. Bu nedenle ne dusundugumuz, ne konustugumuz ve neyi hayal ettigimize cok dikkat etmemiz gerekir.


Imgeleme en cok sanatcilarda ve cocuklarda aktiftir. Bu yuzden onlarin hayal gucleriyle yarattiklarina hep hayran kalmisizdir. Imgeleme olmasaydi hicbir seyi yaratamazdik, kesfedemezdik. Gunluk hayatta kullandigimiz en basit aletin bulunmasinda bile yaratici bir imgeleme olmustur. Cok basarili insanlar, bu gucunu yaratici imgelemeye borclular. Cunku onlar herkeste mevcut olan bu yetenegi iyi kullanmayi ogrenmislerdir. Bizde mevcut olan bu imgeleme yetenegini, isteklerimiz ve ihtiyaclarimiz aciga cikarir. Ornegin bir telefona ihtiyaciniz vardir. Bu ihtiyaci farkedersiniz ve telefon alma imgelemesi yaparsiniz. Bunu gun icinde defalarca yaparsiniz. Kendinizi bir dukkanda telefon alirken hayal edersiniz. Bir sure sonra da bu olayi gerceklestirirsiniz. Eger paraniz varsa bu imgeleme hemen gercek oluyor. Paraniz yoksa, ay sonunu beklemeniz gerektigini veya dusuncenizle belirlediginiz bir zamana ertelemeyi yine imgeleme ile yaparsiniz. Her dusunce ve imgelemenizde hedefi, zamani ve mekani yine siz belirlersiniz. Paraniz yokken bile sahip olmak istediginiz bir seyi, pozitif bir dusunceyle imgelerseniz en kisa zamanda bir sekilde ona sahip olursunuz. Cunku pozitif dusunce ve olumlu dusunce imgelemesi en cabuk olandir.

Milyarlarca insanin durmaksizin surekli imgelemelerle dunyayi ve evreni sekillendirdigini dusunursek, bu durumda o insanlarin ne dusundugu neyi imgeledigi buyuk onem tasir. Eger dunyayi olumlu yonde degistirecek sevgi ve baris icerikli imgelemeler yapilirsa, tum dunyada savaslar ve aclik biter. Bu yuzden de karanlik cete, insanogluna surekli korku, savas, aclik, hastalik, umutsuzluk, mutsuzluk ve nefret pompalar ki, insanlardaki tum guzel dusunceler umutlar yok olsun. Boylece bu insanlar umutsuzluklarini ve mutsuzluklarini dunyaya yansitir ve onu geri alirlar. Bu carpik duzen sadece karanlik ceteye yarar. Iste bu safhada televizyon, sinema, medya ve internet onlarin en cok kullandigi araclardir.

Bu duzeni siz degistirebilirsiniz. Baris ve sevgi dolu bir dunya ve evren yaratabilirsiniz. O gucunuz var. Once kendi hayatinizi degistirin ki dunya degissin. Siz degismezseniz, hic bir sey degismez. Her biriniz bir digerinize kendiniz ve baskalari ustundeki bu etkiyi anlatarak guzel bir dunya yaratabilirsiniz. Hayal ettiklerinize kavusabilirsiniz. Kendinizi sifalandirabilirsiniz....


Simdi gelelim bu gucunuzu kullanarak hayatimizi ve dunyayi nasil degistirecegimizi ogrenmeye..

Once imgeleme gucunu aciga cikarmak icin bazi hazirlik egzersizleri yapilmalidir. Zamanla imgeleme yeteneğiniz bu egzersizlerle daha iyiye gider bu yüzden acele etmeyin. Imgelemeyi yaparken duyma, koklama, tatma, dokunma duyularinizi kullanin. Gerçekten oluyormuş hissini yaşamanız gerektiğini unutmayın. Imgelemeleri hep olumlu yonde kullanin. Bir seyi yok etmek icin degil, var etmek icin kullanin.
imgeleme egzersizleri icin gunde 10 dakika ayirmaniz yeterlidir. Ornegin kendinizi mutfaktaki masada bir limonu keserken hayal edebilirsiniz. Limonun eksiliginden dolayi agziniz sulaniyor ve kabugunu soyarken yuzunuze suyu sicriyor. Bir kitabı hayalinizde canlandırabilir bir masanın üzerine koyup sayfalarınızı çevirdiğinizi hayal edebilir ve sayfa ceviris seslerini dinleyebilirsiniz. Bir deniz kiyisinda, gozleriniz kapali, denizin kokusununu alip, ruzgarin esintisini teninizde hissedip, dalga seslerini dinleyebilirsiniz. Kendinizi cicek bahcesinde gezerken imgeleyip, gulleri ve yaseminleri koklayabilirsiniz. Ormanda gezdiginizi ve agaclarin kokusunu, kelebeklerin rengini, kuslarin renklerini ve seslerini imgeleyebilirsiniz. Sevdiginiz bir yemegin goruntusunu, kokusunu ve sicakligini imgeleyebilirsiniz. Butun bu imgelemeler zamanla sizde yaratici imgelemeyi aktif hale getirecektir. Sonrasinda esas calismalara baslayabilirsiniz.
 

Yaratici Imgeleme Nasil Yapilir?

1-Oncelikle imgelemelerinizin basarili olmasini istiyorsaniz; sizde iz birakmis tum gecmisin etkilerini temizleyip, arinip kendinizi bagislamaniz lazim. Cunku her ne yasadiysaniz hepsi size bazi dersler ogretti, sizi olgunlastirdi. Tesekkur edip, vedalasip sevgi ile serbest birakin.
2-Hedefiniz net olmali. Kararsiz ve degisken imgelemeler basarili olmaz. Bir araba istiyorssaniz eger, bu arabanin markasi, rengi, sekli ve anahtari net bir sekilde belirtilmeli varsa resmi bulunmali ve her imgeleme calismasinda ayni resme bakilmalidir. Sekil degisiklikleri sorun yaratir.
3- Hergun ayni saatte ve surede ayni istek uzerinde imgeleme yapilmalidir.
4-Imgeleme olumlu ve herkesin hayrina bir imgeleme olmalidir. Kotu yonde yapilan bir imgeleme hem size hem baskalarina zarar verir. (Cekim yasasi geregi)
5-Imgelemenize pozitif enerji ve sevginizi yukleyin. Calismaya girmeden kendinizi gunluk sikinti ve sorunlardan arindirin. Yoksa bu sorunlardan dolayi tasidiginiz negatif enerjiyi imgelemenize yuklersiniz ve calismaniz da bozulur.
6-Butun kosullar uygunsa; evin sessiz bir yerinde oturarak 10 dakika nefes calismasi yapip bedeninizi gevsetin.
7- Bedeniniz iyice rahatladiktan sonra istediginiz seyin gerceklestigini ve ona sahip oldugunuzu imgeliyorsunuz..net, pozitif ve sevgi icinde...Bunu niyetiniz gerceklesene kadar devam ettiriyorsunuz.

                                   Einstein'a gore imgeleme bilgiden daha onemliydi.


Ornek Calisma: 1

Dunyayi sevgi ve baris icinde gorme imgelemesi:

Sessiz, telefon ve elektronik aletlerin olmadigi bir yerde oturun. Gozleriniz kapali, dorde kadar sayarak burnunuzdan derince bir nefes alin ve karninizi sisirin. Nefesi icinizde dorde kadar tutun ve dorde kadar sayarak nefesinizi burnunuzdan geri birakin ve yine dorde kadar sayarak nefessiz kalin. Ayni islemi 12 kez yapin sonra; bulundugunuz yerden yukseldiginizi, duvarlardan gecerek gokyuzune yukseldiginizi imgeleyin. Yukselirken asagiya bakin ve evinizi, sokaginizi, mahallenizi ve yasadiginiz yeri giderek kuculurken izleyin. Gokyuzunde iyice yukselip dunya atmosferini terk edin. Kendinize yumusak ve beyaz bir bulut bulun, uzerine odada oturudugunuz pozisyonda oturun. Sonra oradan dunyayi izleyin. Dunyayi masmavi ve tertemiz sekilde gorun. Ona kalbinizden pembe renkli sevgi enerjinizi yollayin. O pembe enerjinin dunyanin etrafini bir balon gibi sardigini imgeleyin. Sonra uzerinde yasayan tum bitkilerin, hayvanlarin ve insanlarin bu pembe enerjiyle sifalandigini, iyilestigini hayal edin. Sonra tum dunya insanlarinin el ele tutusup, sevgiyle ve baris icinde birlik olduklarini ve tum dunyayi sardiklarini dusunun. Insanlarla hayvanlarin birlikte sevgi icinde yasadigini imgeleyin. Denizlerdeki ve havadaki radyasyonun temizlendigini imgeleyin.. Sonrasinda mutlu ve gulumseyerek boyle oldugu icin yaraticiya tesekkur edin ve evinize donup gozlerinizi acin.." ve oyledir" deyin.

Bu calismayi ne kadar cok kisi yaparsa, dunyamiz o kadar cabuk degisir. Lutfen imgelemenin gucune inanin. Bu gucunuzu sadece maddi seyleri istemek icin kullanmayin. Hepimizin hayrina olacak seyler icin kullanin once. Dunyamiz ve insanlik tehlikedeyken sizin maddi varliklariniz sizi kurtarmayacaktir..

Bu calismayi yapacaklara simdiden tum kalbimle tesekkur ediyor ve sevgimi yolluyorum!




Sevgiler
Aasmaestefan@gmail.com


4 Aralık 2015 Cuma

Gumus Elementi ile ilgili Saklanan Gercekler

Bir vizyonda, onumuzdeki yillarda gumus elementinin, altindan daha degerli olacagi soylenmisti. Sebebini bilmiyorum ama bu yaziyi gorunce gordugum vizyon geldi aklima ve insanlara faydasi olur dusuncesiyle alinti yaptim..

Bizlere açık açık anlatılmayan ancak faydaları oldukça geliştirilebilirlik sağlayan bir elementtir gümüş. Onlara geri kalmış derken çok eski zamanlarda insanlar sağlık alanında bu elementi kullanıyordu. (Peki, bu modern çağda neden bunca hastalıktan kurtulamıyor üstüne bir de yeni hastalıklar ile mücadele etmek zorunda kalıyoruz? Yorum sizin.)
Gümüşün faydaları Jül Sezar döneminden beri biliniyor. Romalılar, küçük gümüş parçacıklarını yanıkları, kesikleri ve yaraları tedavi etmek için; Grekler, su ve şarap kaplarını bakterilerden temizlemek için gümüşü kullanırlardı. Ayrıca Roma döneminde sadece gümüş kaplarda su taşıyan askerlere savaşa gitmeye izin verilirdi çünkü Romalılar gümüş kapların suyu temiz ve saf tuttuğunu biliyorlardı. 14’üncü yüzyılda Avrupa’nın merkezinde nüfusun yüzde 25’i vebadan ölmüştü, sadece cingeneler bu felaketten etkilenmemislerdi. Çingenelerin tedavi amacıyla gümüşü küçük partiküllere ayırıp açık bir damardan vücuda verdikleri biliniyordu. Partiküller kan dolaşımı sayesinde bütün vücuda yayılıp bakteri ve virüsleri yok ediyordu. Bu partiküllerin gereğinden fazla olması nedeniyle çingenelerin çoğu  argyria hastasi olmuşlardı.



Doktorlar gümüşün faydalarını biliyorlar ve hastalarına eğer sağlıklı olmak istiyorlarsa gümüş tabaklarda ve gümüş çatal bıçak kaşık kullanarak yemek yemelerini tavsiye ediyorlardı. İnsanlar bebeklerine emmeleri için gümüş kaşık vermeye başladı. “Ağzında gümüş kaşıkla doğmak deyimi” buradan gelmiştir; çünkü bunu o zamanlarda zengin aileler yapabiliyordu ve zengin çocuğu olmak yani doğuştan kısmetli olmak manasına kullanılan bu deyim buradan türemiştir.

Dr Henry Crookes, 1900’lerin başında gümüşü pek çok hastalığın tedavisinde kullanmıştır. Bilimsel çalışmaları sonucu bilinen hiçbir mikrobun kolloid gümüşe 6 dakikadan fazla dayanamayacağını söylemiştir. Dr J.Mark Hovel, British Medical Journal’de kolloid gümüşün virüslerin kontrolünde özellikle etkili olduğunu rapor etmiştir.

İkinci Dünya savaşı sırasında penisilin keşfedildi ve sentetik olarak üretildi. Böylece tıpta patenti alınmış sentetik ilaçlarla büyük ilaç firmalarını çok zengin eden yeni bir çağ başladı. Bu şirketler patentini almadıkları hiçbir şeyi satmayacaklardır ve tabiatta bulunan maddeler patentlenemezler (Yakın zamanlarda penisilinin virüslere karşı etkisiz ve pek çok insan için alerjik olduğu anlaşıldığı halde günümüzde maalesef kimyasal, sentetik antibiyotikler çok popüler!)



Gümüşün ilk antibiyotik madde olduğu düşünülmektedir. Tarihte gümüş metal yaprağı bir sargı bezi olarak kullanılmıştır. Bugün gümüş, neredeyse enfeksiyon kontrolünün kritik olduğu her yerde, bandajlardan yanık tedavisinde kullanılan ilaçlara kadar sağlık ürünlerinde çok geniş spektrumda antimikrobiyal özelliliğinden dolayı kullanılmaktadır.
Amerika’daki doğan çocuklara, doğumdan hemen sonra gümüş içerikli göz damlaları, gözde oluşacak enfeksiyonları engellemek için kullanılmaktadır.
Gümüş, yüzde 95’den daha fazla oranda kızılötesi yansıtırlığa sahiptir. Gümüşle temas eden radyoaktif enerjinin yüzde 95 i kaynağa geri dönecektir. Yani gümüş radyasyona karşı etkilidir.
450 tür bakterinin DNA’sını bozarak yok edebiliyor. Sedef, şeker, mayasıl, kaşıntı, ayak kokusu gibi birçok rahatsızlığa da iyi geliyor. Yeni hücrelerin çoğalmasını destekleyerek yaraların iyileşmesini hızlandırıyor. Ayrıca Kolloidal Gümüşün HIV virüsünü bir kaç dakika içinde yok ettiği ile ilgili araştırma Dr Xiaojian Yao tarafından “Nanoteknoloji 2012 International Journal”da yayımlanmıştır (Buna rağmen hiçbir şey yapılmadı).
İçerisinde gümüş iyonu barındıran tek besin cevizdir. Bu bilgilere bakarsak tüketmeyi ihmal etmemiz gereken en önemli besindir.


Doktorların temelde gümüş suyunu tanımama sebebi yine kapitalist dünya düzenine dayanır. 1906 senesinde bütün büyük ilaç şirketlerini satın alan John D. Rockefeller koloidal gümüşün ilaç satışlarının önünde engel oluşturacağının farkındaydı. Bu sebeple Jude Abraham Felxner yardımı ile Amerika’daki tüm tıp fakültelerinde gümüş suyu konusunun işlenmeyeceği ve bu talimata uymayan tüm profesörlerin lisanslarının elinden alınacağını belirtmişti. İşin ilginç tarafı Rockefeller, ailesinin hiçbir zaman ilaç kullanmasına izin vermemişti? Bilim kurgu dünyasına bakarsak, karşımıza içine girdiğiniz zaman bir anda bütün hastalıklarınızı iyileştiren ve sizi uzun süre yaşatan sandıklar çıkar. Peki, bu sandıklar gümüşten yapılmış olabilir mi? Daha da geliştirilmiş, içerisinde bakteriler dünyasından oluşmuş, gümüş kaplama mini bir laboratuar günümüzde yapılmış olabilir mi?
Bizden saklanan birçok gerçek varken bunların dahi yapılmış olması olasıdır. Bize gösterilenleri değil gösterilmeyenleri görmeye çalıştıkça aslında nasıl bir düzende yaşadığımızı görmek, sınırlarımızı zorlamak için bize daha da büyük nedenler vermelidir. Dünyamızı yaşanılabilir bir yer yapmak için el ele, değerimizin farkında olarak çalışmalı ve sorgulamalıyız.


https://gaiadergi.com/bizden-saklanan-gerceklerden-yalnizca-biri-gumus-hakkinda-bilmediklerimiz/?utm_campaign=Shareaholic&utm_medium=facebook&utm_source=socialnetwork  adresinden alintidir.



Sevgiler!

Aasmaestefan

11 Kasım 2015 Çarşamba

TEKAMUL VE YUKSELIS

                                                  TEKAMUL

"Biz sizi once kalabalikla sonra yalnizlikla imtihan ederiz. Bu yol oyle dikenli bir yoldur ki ayaklariniz kanaya kanaya yurursunuz. 'Yolun sonuna geldim' dediginiz anda bile, kucucuk bir sinavla elenirsiniz. Elene elene ozunuze kavusursunuz. Bir gun arkaniza baktiginizda, yaninizda kimseyi goremiyorsaniz, bilinki dogru yoldasiniz. Cunku ancak bizden uzak olanin etrafi kalabalik olur. Birakin herkes kendi sinavini kendi yasasin. Onlari yollarindan ali koymayin..."

Bu sozler 16 Ekim gece yarisi yazdirildi bana. Ses kalbimin derinlerinden geliyordu. Inanmayabilirsiniz bana ama kalbimden gelen bir ses bunu bana yazdirtti. Hemde gozyaslarim icinde.

"Dil konusunca kalp susarmis. Dil susunca kalp konusurmus" Sessizlikte ve boslukta  kalmaya cok zaman ayirin. Kalbinizin sesini dinleyin, eminim onu duyacaksinizdir.

                                 Mevlana'nin su sozu, tekamulu ozetlemis.

  ,

                                                  HASAT NEDIR

Boyutlar hep icicedir. Her boyutun icinde de o boyuta uygun alanlar vardir. Bizler o alanlarda kademe kademe yukselis yasarken hep ileriye dogru bir degisime ugruyoruz. Asla gerileme olmuyor. Alanlarin tamamini gecince boyut atliyoruz. Alan yukselisleri yasanirken de hala dunyada yasamaya devam ediyoruz. Beden terki gerceklesecegi zaman once ara boyuta gidip orada tekamul olcumune maruz kaliyoruz. Durumumuza gore ya yukari yada ayni boyut icindeki alan sinavlarina geri donuyoruz. Butun bu tekamul ruhen ve bilinc olarak yasaniyor. Bizler bedenen hala bulundugumuz yerdeyiz ama ruhsal yukselisten dolayi dusuncelerimiz degisiyor. Buna bagli olarak herzamanki girdigimiz ortamlarimiz degisebiliyor. Hep yaptigimiz seylerden artik zevk almayabilir, islerimizi degistirebilir hatta evlenme yada bosanma olaylari yasayabiliyoruz. Cunku biz artik o eski biz degilizdir. Ruh hayat sinavinin bir bolumunden  basariyla gecmis ve yeni alanina gecis yapmistir. Bu nedenle yeni alandaki cevresiyle bir sinava tabi olacagindan hir onceki alaninda olanlari ya tamamen  terk ediyor yada baglarini kesmeyip iki alan arasinda yasamaya calisiyor. Bu durumda da alan farkliliklarindan dolayi aralarinda fikir catismaları ve uyumsuzluklar gorulebiliyor. Iste tum bu olanlara "Hasat" deniyor. Hasat hayatimiz boyunca hep var. 2012'de yeni bir doneme gecildigi icin bu hasat ilahi sistem tarafindan hizlandirildi. Cunku Dunya'da bir degisim dongusune girildi. Program degistirildi. Artik eski sistemlerle devam edilemeyecekti. Cunku insanlik kotu bir sona dogru gidiyordu.

2014'den beri gerceklesen hizlanmis hasat donemi 2016 nin sonuna kadar devam edecek. Yani degisim icin fazla zamanimiz yok. Once biz degisecegiz ki tum dunya degissin. Yasadigimiz hasatlar bir cesit yukselis maratonu gibidir. Tum yasamimiz boyunca yaptigimiz yukselislerin tamamina 'tekamul' denmektedir. Normal bir ruhta bu tekamul yolculugu 60 sene suruyor. 60 senenin sonunda"ol" kivamina gelinmesi bekleniyor. Bir cesit yaradanin esmalarinin yansimasi haline donusuyor iyi insan. 60 yilda bu kivama gelemeyenler yeni bir program icin beklemeye alinip bir daha gonderiliyor. Her geliste de ogrendiklerimiz ruh bilincinde sakli kaliyor ama biz bunu dogarken unutuyoruz. Bu birikim bizim her bir sonraki gelisimizdeki yeteneklerimize, korkularimiza, inanclarimiza ve yasam seklimize yansiyor. Bazen bu tekamulu hep ayni ailede bazen farkli aile, kultur veya devletlerde yapiyoruz.....

Kisaca 'Hasat' alanlarimiz icinde yaptigimiz ruhsal bir yukselistir. Bir kac aydir hepimiz bazi zorlu sinavlardan gectik ve yeni alanlarimiza gecis icin hazirliklar yaptik. Icinde bulundugumuz alanlarda, dostlarimiz, ailemiz, is arkadaslarimiz ve cocuklarimizla bir cesit ogrenme sinavindan gectik. Bu deneyimlerimizin sonucu bir ust alana ya yukseliriz ya da geri kaliriz. Yukselenler, yeni konumunda kendisi gibilerle tekamule devam eder ve ogrenirler. Eger ailesinden veya dostlarindan yukselisi yapamayanlar varsa; onlarla iliskileri kopabilir, bozulabilir. Cunku iki tarafta kendini anlasilmaz veya yalniz hissedebilir. Sorun frekans farkidir. Eskiden cok iyi anlasirlarken birden birbirlerini
anlayamadiklarini farkedebilirler. Cunku biri yukselisini yapimistir, digeri geri kalmistir. Or;besinci sinifin dersini alirken bir digeri de yukselemedigi icin bir daha iki yada ucuncu sinifin dersini alacaktir. Bu da frekans farkindan dolayi eski baglari koparabilir.
 
Bugun alan yukselisleri basladi. 2016 nin sonuna kadar ya yukselecegiz yada eski alanimizin tekrarini yapacagiz.  Din alaninda kalacaklar ile teknolojik alana gecis yapacaklar belirleniyor.
Hayirli olsun !
( sinif gecme gecmeme olayina benzer birsey bu. Bazilarimiz yine sinif tekrari yapacak ama olsun, eninde sonunda her kardesimiz bu imtihani gececek ve birlesecegiz...)



Eger tekamulu bir piramit olarak ele alip; her boyutun bir piramidi, her piramidin bolumlerinide yukselecek alanlar olarak dusunursek; hepimizin dunyaya farkli tekamul seviyeleri ile geldigini anlariz. Kimimiz bu piramidin ortasindan, kimimiz en altindan kimimiz tepeye yakin bir alandan gelmis olabiliriz. Bazilarimiz yeni basliyor bazilarimiz bitirmek uzere bazilarimiz ise ortalara gelmis durumda olabililiyoruz.

Tekamul piramidinde amac en alt kattan baslayarak tepeye kadar yukselmektir .Ama en alt bolumden en uste kadar piramit giderek kuculdugunden, bu durumda yukselecek insanlar gitgide dahada azaliyor. Yani yalnizlik artiyor. En tepeye en iyi insan ulasiyor. Hasat bu sekilde oluyor. En alt bolumden bir ust bolume gecemeyenler ise o alanda sinif tekrari gibi bir alan tekrari yapiyor.

Bide yuksek boyutlardan ucuncu boyuta gorevli gelen insanlar var ki onlar tekamul sinavi disinda kalanlardir. Onlar yapmakla yukumlu oldugu gorevleri bittiginde geldikleri boyuta geri donerler. Eger bu mukemmel sistemi kavrarsaniz, alanlarda yukselisi ve hasati iyi anlarsiniz. Her alan birbirine baglidir ve her ust alan bir alt alani daha iyi anlamak icindir. Bu yuzdende alan degistirmekten korkmayalim. Aksine tekamul piramitinde, bir an once en tepeye ulasmak icin calisalim. Cunku en uste cikanlar boyut degistirmeye hazir olurlar.

Din Alanindan Teknolojik Alana Gecis Nasil Olur?

Biz dogarken saf, sevgi dolu ve tekamul seviyemizin bilincinde olarak dogariz. Ancak bizler cocuk oldugumuz icin kimse bizi dikkate almaz, dinlemez ve konusunca da sacmaliyor gozuyle bakilarak surekli oyuncaklarla dolu bir alana atip bizi kendilerinden uzaklastirirlar. Cunku buyuklerimizin cay icmek ve tv izlemek gibi onemli isleri vardir. Cunku biz cocuguz ya, buyuyunceye kadar sozumuzun bir degeri olmaz. Oysa cocuklarin encok dinlenmesi ve dikkate alinmasi gereken yillar 9-10 yaslarina kadar olan zamanlardir. Eger gercekten kimin geldigini ve nicin geldigini bilmek istiyorsaniz tabi.

9-10 yaslarindan sonra cocuklarin bilincleriyle getirdikleri bilgiler; geldigimiz ailenin, ulkenin, egitim sisteminin ve dini gorusun etkisiyle sekillenir ve kapanir. Daha sonra hayattaki deneyimleriyle geldigi alandaki sinavlara uygun konulara ilgi duyar ve egitimine kaldigi yerden devam eder.

Din Alani:
Bu alanda iken, insanlar inandigi dinin kitabini, ibadet seklini, yaratilisi, peygamberleri, sembolleri ve dinsel uygulamalari merak ederler, arastirip ogrenir ve uygulamaya baslarlar. Dinin gereklerini yerine getirirler, cesitli gruplara katilirlar veya kendi iclerinde tecrubelerini yasarlar. Mensubu oldugu dinin kitabina ve uygulamalarina kosulsuz inanirlar. Uzunca bir zamandan sonra, merak ettikleri herseyi ogrenmis ve dini doyuma ulasmis olurlar. Bu safhada artik kafalarinda dinle ilgili bir soru isareti kalmaz. Herseyden sorgusuzca emindirler ve huzurludurlar.
 
Teknolojik alan;
 Iste bundan sonrasinda ruh yeni seyler ogrenmek ister. Yeniden merak baslar. Bu sefer dinler gelmeden once yasam nasil oldugu merak edilir. Tarihi kitaplara ve mekanlara ilgi artar. Dunyanin nasil olustuguna, diger gezegenlere ve evrenle ilgili her konuya ilgi artar. Bu alanda yeni bilgiler ogrendikce, din alaninda ogrendikleriyle bu yeni ogrendikerini karsilastirip, bu sefer dine farkli bir acidan bakmaya baslarlar. Bilime ilgi baslar, bilimsel acidan din kitabini aciklamaya ve okumaya baslarlar. Karsilastirma ve sorgulamalar artar.  Bu safhada fikirlerde degisimler ve hizli gel gitler olabilir. cunku henuz teknolojik alana giris yapilmistir.
 
Teknolojik alana giris tamamlaninca, eger ucuncu goz acik ise, holografik dunya ve icinde bulundugumuz matrix kesfedilmeye baslanir. Cevremizi saran enerji duvari gorulur ve hissedilir. Gunes battiktan sonra hava tam kararmadan pencereden disari bakildiginda enerji yagmuru gorulebilir. Insanlarin auralari gorulmeye baslanir. Gozler kapatildiginda tv ekrani gibi ekranlar gorulmeye baslanir. Bu ekranlardan bilgiler ve goruntuler izlenir. Duruma gore ya siyah beyaz, ya yagmurlu yada renkli olabilir.Yine ekrandan akasik bilgiler okunur. Gozler kapali iken yada ruyada iken geometrik semboller, renkler veya kod rakamlar gorulebilir. Solucan deliklerinden gecisler yapilabilir. Diger boyutlardan iletisime gecenlerle telepatik gorusmeler yapilabilir. Dini doyum yasandigi icin, bu alandan din daha net gorulur ve bircok sey daha iyi anlasilir. Eksik parcalar birlestirilmeye baslanir. Teknolojik alanda iken dinden kopulmaz. Aksine din daha iyi anlasilir ve taslar yerine oturur. Sadece dinle ilgili hurafe ve carpikliklar kesfedilir ve onlara karsi durulur. Cunku yukselmis bilinc aksini red eder, herseyde ispat ve mantik arar. 
 
Teknolojik alandan bir ust alana yukselen kisilerde din olgusu tamamen biter. (Toplumumuzda bu alandan dunya tekamulune giris yapanlar genelde atesit olarak bilinirler) Bu insanlar tamamen evrene ait bir parca olarak gorur kendini ve herseyle bir oldugunu, tek oldugunu farkeder. Hayat dedigimiz ilizyonu gorur.. Artik onun icin dunya hayatinin bir anlami kalmaz. Hiclik icinde hersey oldugunu anlar. Isinlanma, telepatik iletisim, dusundugu seyin gerceklesmesi, HD yayin, medyumluk ve durugoru olaylari deneyimlerler. Dunya uzerinde adeta besinci boyutu yasarlar.
 
Butun bunlar gercektir. Birgun anlasilacaktir....


sevgi ile!

 Aasmaestefan@gmail.com

3 Kasım 2015 Salı

Secim - 2015 Degerlendirmesi

Aslinda siyasi konulara ne kadar girmek istemesemde her seferinde bir guc beni yazmaya itiyor. Politika insanin enerjisini asagi cekiyor. Bu yuzden kendimi uzak tutmam gerektigini biliyorum. Ama o kadar cok mail ve soru geliyor ki, bir sekilde yazmam gerektigi kanisina variyorum. Inanin siyasetten, televizyondan, dizilerden ve haberlerden uzak durunca, mukkemmel oluyorsunuz. Kendinizi yeniden kesfediyorsunuz.

Bu yazimi secim sonuclarina ayirdim. Endiseli insanlarin kalbine bir damla su serpmek ve umudunuzu kaybetmeyin demek icin. Cunku; ilerde olacaklar, bugun aglayanlari guldurecektir. On uc yil idare ettiniz, biraz daha bekleyin. Artik dalgalara karsi savasmak yerine, kendinizi suyun akisina birakin. Ilahi duzen gerekeni gerekli zamanda yapacaktir. Buna inanin ve guvenin. Zor gunler bitmedi daha, hazirlikli olun ama sonunda gulenler siz olacaksiniz. Unutmayin karanlikta encok kalanlar, isigi en cabuk arayacak olanlardir. Iki mavi gozun takibindesiniz. Onun zamani yaklasiyor..Uzulmeyin..Sabirli olun. 'Her serde bir hayir vardir' sozune siginin.



Secimden once bana gelen vizyonu yazmistim. Yuzde on hileyle ekleme yapilacagi uyarisinda bulunmustum. Bu oylar hdp ve mhp den belli oranda kesilerek yapildi. Disardan ysknin sistemine bagli paralel bir ysk olusturuldu. Bunu aciga cikarmak icin ysk nin bagimsiz olmasi gerekir. Bu da mumkun olmadigi icin birsey yapilamaz artik...Simdi gelelim sonuclara...

Bugun Turkiye'de olanlari anlamak icin; 1938'de Ataturk'un olumune kadar gitmek lazim. O olunce, emperyalistler usustu Inonu ve ahalisinin ustune. Inonu donemi ulkede oynanacak oyunlar icin bir kapi oldu. Giris Inonu ile yapildi ve devami, Menderes ile geldi. Evren ve 80 darbesiyle Ataturk'un getirdigi sistem tamamen bitirildi ve darbe anayasasi ile ulke donusturulerek bugunku tohumlar ekildi. Bu ekim asker eliyle yapildi. Yani hainler aslinda ordunun icindeydi. Hala da icinde. Su an olan, o donem asker eliyle ekilen tohumlarin bicilmesidir. Su safhada akpyi, mhpyi, chp yada hdp'yi suclamayin. Ne bekliyorsunuz ki? Seksen darbesinde olanlari iyi bilmezseniz bugunleri asla anlayamazsiniz. Olmasi gereken olmustur aslinda. Lutfen birbirinizi suclayip, kin ve nefretle bolunmeyin.

Bahceli'nin Mhp'yi frenlemek icin partinin basina getirilmesi, Kilicdaroglu'nun, Chp'yi hdp'lilestirmek icin partinin basina getirilmesi, Imrali canisinin ulkeye getirtilip, pkkya hdp ile siyasi statu verilmesi, akp'nin Fransa'da bir grup musluman gorunumlu yahudiye kurdultmasi ve para dagittirilarak oy toplatilmasi..hepsi de ayni projenin parcasidir. Lutfen 13 yildir olanlara aldanip, gercek resmin bir kosesine takilip kalmayin. Geriye gidin ve resme uzaktan bakin. Gercegi gorun. Ingilizce biliyorsaniz yurtdisinda satilan bazi siyasi kitaplari alip okuyun. Adamlar bugunleri adim adim planlamislar ve birde yazmislar kitaplarinda.1940'lardan beri Turkiye'yi milli bir hukumet yonetmiyor zaten. Basa gelecekleri de ne yapacaklarini da ayni dis gucler planliyor. Siz ayni ailenin farkli bireylerinin farkli partilerin basinda oldugunda fikirlerinin degistigini sanarsiniz ama aslinda o bir kandirmacadir. basa kim gelirse gelsin; size kasikla verir, sahibine kepceyle. Isin kurali budur.

Bu yuzden de bugune takilip kalmayin. Gecmisi iyi ogrenin. Bu ulkede degisim olacaksa kokten olmali. Zaten ulkedeki her kurum cokmus durumda. Bundan kotu daha neler olabilir ki..adam zaten baskanlik yapiyor. Herseye o karar veriyor ve tum sisteme hakim. Iki yildir baskanlik sistemini uyguluyor ve millete, avunmasi icin icin sahte bir basbakan gosteriyor. Durumun vahimiyetini anlamaniz icin anayasaya baskanlik sistemi diye yazilmasi mi gerekli? Baskanlik uygulamada zaten.

Su kosullarda bence Akp'nin basta olmasi daha iyi. Cokus ne kadar cabuk olursa, yenisini kurmak o kadar cabuk olur. Muhalefet partileri, bundan sonra olacaklar karsisinda; aslinda basta olmadiklari icin sevinecekler. Cunku onuc yilda ulkenin getirildigi yer; karanlik bir tunelin ortasidir. Bu karanlik tunelden cikip isiga kavusmamiz icin daha zaman var. Birakalim karanlikla yurumeyi secenler, karanlikta yurusunler. Muhalif olanlar zaten yillardir karanlikta. Onlar aliskin. Bundan sonrasi Akp'ye oy veren yuzde 35'lik kesimin karanlik gunleridir. Onlari sorunlariyla yuzlesmeleri icin basbasa birakalim ve kenara cekilip izlemede kalalim. Lutfen uzulmeyin, hayal kirikligina kapilmayin, hayata kusmeyin. Sadece beklemede kalin ve size zarar getirecek davranislardan kacinin. Ilerde anlayacaksiniz ne demek istedigimi.

Peki neler olacak bu karanlik tunelin geriya kalan bolumunde?

Once guc zehirlenmesi yasayan Akp'liler birbirine girecekler ve guc paylasimi konusunda bir gizli savas cikacak parti icinde. Disariya mutlu bir tablo gosterebilirler, aldanmayin. Kapali kapilar ardinda birbirlerini bogazlayacaklar ve satislar baslayacak. Sirlar sacilacak ortaliga. Hemde icerden. Bastaki, en ummadigi kisilerce ihanete ugrayacak.

Cunku; onlarca defa yazdim. Irak ve Suriye'de olanlarin tek amaci Turkiye'yi bolmek ve uclu bir alanda kurt devleti kurmaktir. (Eger ulke kurulsun; o kurtler birden bire kurt degil, aslinda yahudi olduklarini hatirlayacaklar..) En acisida, akp bir buna soz verdigi icin hala basta. Bir de Israilin Mescid-i Aksayi yikip Suleyman tapinagini insa etmesi icin hala basta..Musluman frenlemesi lazim cunku..Bakmayin bagirip cagirdigina..onlar aslinda gonulde birler. Goreceksiniz bunu..2018'e kadar o tapinagin bitmis olmasi lazim. Tunel icinde insaat calismalarinin basladigini gordum. Buyuk hendekler kazilmisti. Filistinliler ya kacacak ya surulecektir. Ayni Suriye'de oldugu gibi multeci gocu olabilir.

Yuzlesilecek diger bir sorun ise ulkenin borc batagina bilincli olarak sokulmasidir. Su an ulke borcla ayakta durmaya calisiyor. Uretmeden tuketen bir ulke haline geldik. Bu sahte tablo birden patlak verecek ve encok akpnin kendi secmeni sorun yasayacak. Ama onlar buna gonullu olmuslardi ya, o yuzden siz izlemede kalmaya devam edin...Akista kalin..Ommmmm

Gelelim pkk-akp ortakligina. Iliskileri aciga cikacak. Birlikte hareket ettikleri anlasilacak. Buna kendi secmenide artik inanacak. Sonrasinda verilen sozler tutulamayacagi icin iki karanlik taraf, karanlikta birbirini yok etmeye calisacak..( Verilen sozler: Baskanlik karsiligina ocalana ozgurluk ve belediyelere ozerklik duzenlemesiyle, ozerklik ilani) Isin ilginc yani ise, her ikiside ayni guclerce yonetiliyor. Kardes piyon bunlar. Eger zzerklik surecinde, akp orduyla hareket ederse, pkk, yanina barzani ve pydyi alarak son vurusu yapabilir. Su an buna hazirlik icin Kobanide, dis guclerce silah yardimi yapiliyor. Hazirlik bitince gorun neler olacak. Once irak sonra Suriye sinirinda kurt devleti kurdurtulacak. Ardindan da bu iki guc birlestirilip Turkiye'nin dogusunu bolmek icin icerden ve disardan taarruza gecilecek. Eger akp, ordu ile hareket etmeyip dis guclere ve pkkye verdigi sozleri tutmak isterse o zaman yine ulke olarak top yekun savas hali var. Kisacasi onumuz... Merhaba Suriye...

Savas olacagi vizyonunu yazmistim zaten ama zaman veremiyorum. Cunku diger boyutlardan bilgi akisi oldugunda gecmis veya gelecek yoktur. Zaman yoktur. 'An' da yasam vardir. Bekleyip gormek lazim....

Su sartlarda gelinen noktayi kabullenip, sevgiyle kendi yasamlarimiza odaklanmak gerek. Cunku birseyi degistiremiyorsak kabul etmek lazim. Ne kadar cabuk kabullenirsek, o kadar cabuk geciyor.Yillardir bunlarin yapmis oldugu her carpikligi, yolsuzlugu, hirsizliklari, anti demokratik davranislarini onlara oy verenlere anlattiniz ama bir turlu inandiramadiniz. Cunku onlara oy verenlerin yapisini unuttunuz. Onlar oyle bir kitle ki, kendisine ne soylenirse soylensin; gozuyle gormedigi surece, yasayarak anlamadigi surece inanmiyor. Ancak kendi aci cekecek ve bizzat cani yanacak ki gercegi gorsun. Iste benim gordugum budur su an. Bu olacak. Muhalif olan herkes, kenara cekilsin artik. Kimseyle tartismaya, olanlari anlatmaya gerek yok artik. Cunku zaman onlarin anlama ve idrak etme zamanidir. Sizin zamaniniz kapandi artik. Bilincleriniz acildi, uyanisiniz tamamlandi. Bundan sonrasi onlarin uyanis zamanidir. Arkadan gelip, sizlerle ayni konuma girecekler yavas yavas..Ama iyi ama kotu..Hepsi iliklerine kadar anlayacak ve gorecek gercegi..Birakin tadini cikarsinlar.

Bu arada lider degisiklikleri bekliyorum. Bakmayin secim sonrasi hemen istifa etmemelerine. Olay yeni oldugu icin gururlarina yediremiyorlar. Bir sure muhalif partilerde yenilenme ve lider degisiklikleri var. Baskanlik denemesi olacaktir ama....yedirmezler oyle..

Sonuc olarak diyorum ki; Baskanlik sancisi, Suriye ve irak'ta kurt devleti kurulmasi sancisi, Belediyelere ozerklik adi altinda icerde kurt devleti kurmaya hazirlik sancisi, Ocalana ozgurluk sancisi, ekonomik sorunlar, bankalarin iflasi, ozgur medyaya mudahele, egitimin bitirilmesi, Rusya ile savas sancisi ulke halkini bekleyen sorunlar olacaktir.

Bunlar guzel gunlerimiz..action baslamadan tadini cikaralim. Soguk bir kis var onumuzde..hele onu depremsiz atlatirsak.. bahara devam ederiz yine..

Sevgiyle
Aasmaestefan@gmail.com


28 Ekim 2015 Çarşamba

Biz Aslında Kimiz? - Terra Kayıp İnsanlık II

   Cok degerli yazar arkadasim Tara Gurses'in "Terra Kayip Insanlik" adli ikinci kitabi yakinda cikacak. Farkindaliginizi arttirmasi icin mutlaka bu kitabin birinci ve ikinci serisini okumanizi oneririm. Bizlerden binlerce yildir gizlenen tum gercekleri bir bir anlatmis kitabinda. Bilinclerinizin acilmasi icin gerekli tum kodlari, seviyenize gore bu kitapta bulabilirsiniz. Asagida, kitabin bazi bolumlerinden  alintilar paylasilmistir....Sevgiyle....



Yaratılış senaryomuzda DNA' mızın hangi türe ait olduğunu ve ne tür bir varlıktan kırma ırk olarak yaratıldığımızı anlamanız , idrak etmeniz için face de veya youtube da paylaşılan doğum mucizesi, bebeğin oluşumu videolarını bir daha , bir daha seyretmenizi öneririm. İnsan sürüngen bir ırkın labaratuarda geliştirilmiş, belki de daha tehlikeli hale getirilmş gizli silahıdır. Eğer insan bedeninde isek hepimizin DNA'sında reptilian özellikleri mevcuttur. Bu boyutta bedenlenen ruhların çoğu da klon'dur. Hem fiziksel olarak hem de ruhsal anlamda geliştirilmiş, değiştirilmiş Reptilian klonlarıyız aslında.
Bunu okuduğunuz zaman inkar edebilirsiniz. İnanmayabilirsiniz ama okumanız bile sizde bir açılım yaratacağından burada çok ciddi olarak ve hiç olmadığım kadar açık anlatıyorum.
Bütün dini ya da göksel bilgilerde yılanın nasıl anlatıldığını ve resmedildiğini düşünün. Ejderhaların ve sürüngenlerin de. Her yerde, tüm kültürlerde onların izleri var ve apaçık önünüzde duruyor. Ama kimse görmüyor.
İnsan yüz binlerce yıldır bazı çok gelişmiş yüksek boyutlardan (dünya dışı), galaktik ırklardan varlıklarla ve onların yardımlarıyla ıslah edilmeye ne kadar çalışılsa da aslından vazgeçemiyor.
İnsanlara verilen pek çok mesajda içinizdeki kötülüğü yok etmenin yada öldürmenin yolları anlatılıyor. Ruhsal enerjinizi ve dolayısıyla fiziksel titreşiminizi yükseltmeniz için pek çok çalışma yapılıyor ama bunlar kitlesel olmaktan çok bireysel olarak süregeliyor. Yeryüzüne bu güne kadar gelmiş bütün dini öğretilerde de Şeytan denilen varlığın ve onun ordularının , ona hizmet edenlerin nasıl resmedildiğine iyi bakın. Tarihi binalardaki heykellere, sanatsal bütün eserlere ve din kitaplarınıza. Sonra bir de dönün varoluş yolculuğunuza bakın. Nasıl oluştuğunuza.
Bu dünya sonradan istila edilmedi arkadaşlar. İnsan zaten bu dünyayı varolduğu andan itibaren istila ediyor. Kılık değiştirmiş formuyla. Bunun sebebi de evrensel düzenin koruyucularının dikkatini dağıtmak ve istilanın engellenmesini geciktirmek ya da buna izin vermemek. Bu gezegen bu yüzden milyonlarca yıldır gözetim altında.
Bu insan ırkı çok uzun yıllardır uyanışa ve DNA' sarmallarındaki gerçek kodlara ulaşıp, kilitleri kırmaya şartlandırılıyor. Bunun evrensel dilde meali '' İçinizdeki reptilanı uyandırın'' dır. Bu nedenle yiyeceklerimiz, içeceklerimizle ve hatta soluduğumuz hava ile bile genetik yapımız değişime tabii tutuluyor. Hem de kitleler halinde.Bu nedenle hormonlarımızla, hipofizimizle oynanıyor. Bu nedenle kan ve şiddete doymayan toplumlar ve nesiller olduk. Bu nedenle geceleri uyurken tepenize ne olduğunu bilmediğiniz kimyasal zehirler sıkılıyor. Bu nedenle sürekli ses sinyalleriyle beyniniz ve DNA'nız bombardıman altında. Sizden istenen şey sahte ve üzerinize oturmayan insan elbisesinden bir an evvel kurtulmanız ve gizli istilanın tamamen dünyayı ele geçirmesi.
Doğduğu günden itibaren sahip olduğu bedeni yadırgayan ve uyumlanmayan, kendisini bu dünyaya ve insan görünümlü bir reptilian olarak varlık göstermekten nefret eden (bilmeden) , bunu taşıyamayan pek çok görevli var. Bazılarınız bedeninize sonradan Walk-in olarak girdiniz ve görev yapıyorsunuz. Bazılarınız da doğarak. Anneniz babanız, aileniz, akrabalarınız bile size çok yabancı ve itici gelmiş olabilir. Bunun nedeni sizlerin yüksek boyutlardaki Galaktik Irkların ,evrensel düzen koruyucular veya şifalandırıcıların klonları olmanızdan kaynaklanıyor. Burada bulunma amacınız istilayı durudurmak veya engelemekti. Bazılarınızda gözlemleyerek sürekli rapor vermekteydi. Asıl amaç Dünyayı ve üzerinde yaşayan diğer canlı türlerini korumakti ama istila öylesine bir boyut kazandı ki artık önüne geçilemez bir hal aldı. Bu nedenle pek çok görevli geri çağrılmakta.
Bir kere şunu bilin, eğer kendinizi başka bir yere ait veya bir parçanız başka bir yerde, çok daha farklı bir boyutta hissediyorsanız sebebi budur. Ama sonuçta reptilian DNA'sı taşıyan bir beden içindesiniz. Bedeninizle uyumsuzluğunuzun, pek çok hastalıkların sebebi bu aslında. Şuna da dikkat edin, empati duygusu fazla gelişmiş, algıları kuvvetli ve çok sevgi dolu, şifacı ve barışçıl insanların çoğu hep çok yalnız ve etraflarında her zaman onlara saldırmaya hazır karanlık güruhlar vardır. Bu insanlar kalabalık içinde hemen farkedilir. Çünkü titreşimleri ve yaydıkları enerji dikkat çeker. Duygusal tepkileri çok yoğundur. Ağlamak, gülmek gibi. Aşırı hassastırlar ve duyarlıdırlar. Kimsenin duymadığını duyar, görmediğini görürler. Davranışları robot gibi değildir. Ya da önceden kestirilemez. Bu insanlardan korkmayın. Onların öfkelerinden bile...Öfkelendikleri şeylere bakın anlarsınız. Onlar gerçektir. Saftır.
Bugün yediğiniz içtiğiniz her şeyde böcek, sürüngen ve bazı hayvanların posaları ve insan tarafından yenmesi mümkün olmayan materyaller bulunmaktadır. İçtiğiniz Cola'dan tutun, enerji içeceklerinize ve hayvansal ürünlerin çoğunda. Son zamanlarda bitkisel ürünlerinde değişik kimyasal gübrelerle yapısı ve özellikleri değiştirlmekte ve neredeyse doğal ürün bulunmamaktadır. Sözde islah çalışmaları her şekilde bizi zehirlemeye ve değişimimizi hızlandırmaya yönelik çabalardır.
Benim burada insan olmaktan memnun olanlara değil olmayanlara bazı tavsiyelerim olacaktır. Toplu enerji ve titreşim yükseltme çalışmalarına katılmayın. Bunlar tuzaktır. Bağlandığınız ve size enerji göndererek sizin DNA sarmallarınzdaki zincirleri kırmaya çalışanlar çok büyük gemilerle tepenizin üzerinde size zihinsel olarak yayın yapan atalarınızdır. Reptilian dedeleriniz. Bunlara aracı olanlar da onların görevlileridir.
Bugüne kadar kaçırılma deneyi yaşayan pek çok insan oldu. Bunların bir kısmı negatif, bir kısmı da pozitif amaçlarla kaçırılmaktadırlar. Negatf amaçla kaçırılanların başlarına gelmedik kalmamıştır. Çünkü yaratıcıları tarafından tam anlamıyla deneysel süreç içerisinde nasıl gelişme gösterdikleri gözlemlenmektedir. Bütün DNA kodları, fiziksel yapıları, beyin ve düşünce formları ve tepkileri, açlık ve cinsel dürtüleri ciddi testlerden geçirilmektedir.
Diğer yüksek boyut varlıklarla (türlerle) gerek uykuda gerekse uyanıkken bir şekilde iletişime geçenlerde ( Bu genellikle görevlilere uygulanmıştır ) ise Reptilian kodları silinerek, DNA'ları arındırılarak ve tireşimleri artırılarak temizlenme işlemi gerçekleştirilmiştir. Bu işlem toplu olarak yapılamaz. Bireysel yapılan bir çalışmadır. Bu nedenle görevli ve temizlenmiş, arındırılmış insan genel nüfusa oranla çok azdır.
Sizler kodlanıyoruz, fişleniyoruz diye endişe etmeye yeni başladınız. Bu kodlanma ve fişlenme işlemi siz daha üretim aşamasındayken yapılıyor. Şİmdilerde yapılanlar ise toplu kontrol amacına yöneliktir.
Son zamanla artan chemtrail saldırılarının ve ses dalga silahlarının kullanımıyla ilgili olarak yapmanız gereken bazı şeyler var. Öncelikle chemtrailler solunumla bedene etki eden bir özelik taşıyor. Bunların insan bedenindeki etkileri şiddetli ve israrlı baş ağrıları, sinüslerde ve burun tıkanıklığı, beyne oksijen gidişinin azalması, sinüzit gibi hastalıkların artması, boğaz ağrısı ve halsizlik ve uyku hali olarak baş göstermektedir. Eğer deniz kıyısı biryerde yaşıyorsanız sık sık (2 günde bir) pet şişeye deniz suyu doldurun ve sabah akşam düzenli olarak bunu burnunuzdan çekin. Deniz suyu bu nano teknoloji kimyasal maddeyi etkisiz hale getitmektedir. Deniz kıyısı bir yerde değilseniz eczanalerde nezle grip için satılan okyanus suyu spreyleri mevcut. (Deodorant büyüklüğündedir) Bunları kullanabilirsiniz. Hiç biri yoksa tuzlu su yaparak burnunuzdan çekin. Eğer hergün düzenli olarak iş-okul için dışarı çıkıyorsanız yanınızda mutlaka küçük bir bez veya havlu parçası bulundurun ve koku duyduğunuz anda en azından ıslatarak ağzınızı ve burnunuzu kapatarak öyle nefes almaya çalışın. Koku geçinceye veya kokudan uzaklaşıncaya kadar. Mümkünse deniz suyu veya tuzlu suyla ıslatmanızı öneririm.
Akustik ses bonbardımanı için önerebileceğim tek şey de üzerinizde bakır bulundurmanız. Bakır telden kendinize taç yapıp tepe çakranıza koyabilirsiniz. Ya da bileklik olarak kullanabilirsiniz. Yakınlarda biryerde elektrik süpürgesi ya da çamaşır makinası çalışıyor gibi tiz sesler duyduğunuzda ve böyle birşeyin mümkün olmadığı yerdeyseniz bilin ki, saldırı altındasınızdır. Bu genellikle açık havada ve nereden geldiği belli olmayan bir ses tarzında duyulmaktadır.

Bunları okuduktan sonra bana deli diyebilirsiniz. Teşekkür ederim...Sıradan bir akıllı olmaktansa deli olmayı tercih ederim. Sevgiyle kalın...

Tara Gürses Araştırmacı-Yazar
Terra_ Kayıp İnsanlık II Alıntıdır.


ALDATILDIK

İnsanoğlu binlerce yıldır büyük bir kandırmacanın içinde , büyük bir yalanın ve bunu bize ilmek ilmek işleyen bir sistemin kölesi haline getirilmiş durumda.
Doğru bildiğiniz her şey yalan. Beş duyunuz , bu dünyayı algıladığınız en güvendiğiniz özelliğiniz size ihanet ediyor. Dünyayı nasıl gördüğünüz,nasıl hissettiğiniz, duyduğunuz ya da tattığınız yalan. Doğduğunuz andan itibaren size öğretilen yaşam, dünya ve evrenle ilgili her şey, kim olduğunuz ve nereden geldiğiniz, nereye gittiğinizle ilgili her şey…

Bedeninize , daha bebekkenden beri zehir aşılamaya başladılar. Zihninize kim olduğunuzla bağlantınızı tamamen unutmanız ve evrensel kimliğinizle iletişiminizi tamamen kaybetmeniz için pek çok kilit kondu. DNA ‘nızla oynandı. Yediğiniz içtiğiniz her şeyle, soluduğunuz havayla bile başka bir şeye dönüşmeye zorlandınız. Galaktik insan formunuz o kadar aşağılandı ki, insanlığınızı kaybettiniz. Bir soytarıdan, kukladan ve kana susamış bir canavardan başka bir şey değilsiniz artık. Buna global olarak dur demediğimiz sürece böyle kalmaya da devam edeceksiniz.
Şöyle bir etrafınıza bakın , size doğru gelen ne var? Aşk mı, sevgi mi? Dünyayı sevgi kurtaracak gibi palavralarla insanlık uzatma dakikalarını yaşıyor. Farkında mısınız?
Kim sevmeyi biiyor koşulsuz? Kim vermeyi biliyor koşulsuz ve karşılıksız? İnsan tükettikçe, kendini tükettiğinin ne zaman farkına varacak? Etrafıma bakıyorum da, herkes kendi doğrularında hayatta kalma mücadelesi içinde. Herkes birilerini ,bir şeyleri sömürerek, tüketerek var olmaya çalışıyor. Aslında kendini de tükettiğini bilmeden.
Açlıkla, şiddet ve korkutmayla ve en kötüsü inançlarıyla köşeye sıkıştırılmış ve işkence görüyor. Bedensel acılar ve zihinsel korkularının acısıyla kendi içsel vahşetini yaşıyor. Ve herkes de bir maske. Ve o maskeyi gerçek sanıyor. İnsan.
Aslında cadılar bayramında değişik korkutucu maskeler takmak yerine herkes olduğu gibi görünse daha korkunç olurdu .
Şöyle bir aynaya bakın, ne kadar insansınız? Nasıl seviyorsunuz, neyi seviyorsunuz, nasıl bir yaşamınız var, ve geriye sizden ne kalacak? Bir hayvanla göz göze gelip,bakışabiliyor musunuz? Doğaya baktığınızda kendinizi onun sahibi olarak mı görüyorsunuz yoksa onun varlığına hayran olup kendinizin ne kadar küçük ve onsuz bir hiç olduğunuzu mu anlıyorsunuz?
İnsan düşe kalka büyür, hatalarıyla olgunlaşır derler. Büyüdünüz mü, ya da hatalarınız sizi daha da mı küçülttü?
Yüreğiniz hala size yanlış yapıyorsun mesajı vermeye devam ediyor mu, yoksa o mesajı artık duymayalı çok uzun bir zaman mı oldu?
Siz bir insana yakışmayan, yanlışlarınızı hiç düşündünüz mü? Bunları kabullenip, affetmeyi ve bir daha yapmamayı öğrendiniz mi? Yoksa ‘’dünyada doğru olan ne var ki, ben neden doğru olayım ? ‘’mantığında mısınız hala? O zaman sizlere bir tavsiyem var. Sakın evlenip, çocuk sahibi olmayın. Onlara kendileri olma şansı olmayan ve hiç sahip olamayacakları bir dünya ve hayat bıraktınız çünkü…

Tara Gürses Araştırmacı-Yazar
Terra Kayıp İnsanlık II (alıntı)

 

15 Ekim 2015 Perşembe

Uyanis ve Dogum Mujdesi

Dunya hayati bir okuldur. Diger boyutlarla karsilastirdigimizda; yolun en basi. Ucuncu boyuttaki deneyimlerden gecenler tekamul durumlarina göre diger boyutlarda hayatlarina devam ederler. Aslinda olum diye bilinen sey; bir boyuttan digerine yer degistirmedir. Ruh olumsuzdur. Dunya hayatimizda, ruhlarimiz kisitli bir bedenin icine hapsedilmis birer tutsak gibidir. Ogrendikce ruh ozgurlesiyor ve duvarlari yikip yukseliyor. Ucuncu boyut diger boyutlardan bir enerji perdesiyle ayrilmistir. Bizler uyanikken gozlerimizle perdenin bu tarafini goruyoruz. Gece uyurken ise gozlerimiz kapali olmasina ragmen ucuncu goz dedigimiz portalle perdenin diger tarafini goruyoruz. Gordugumuz yerler dorduncu boyuttan baslayip, cikabildiginiz boyuta gore degisir. Herkeste farklidir.

Normal sartlarda herkesde acik olmasi gereken bu portal, maalesef dis etkiler yuzunden (epifiz bezi kireclenmesi) kapalidir. Ekranlarimiz simsiyahtir. Kisilerin spirutuellik seviyesine gore bu ekran once siyah beyaz sonralari ise renkli goruntuye kavusuyor. Kimi insanlar uyanik haldeyken her goz kapadiginda bu poratala canli olarak baglanir ve renkli gorurler. Kimileri ise meditasyon, trans-zikir- nefes calismasi ile baglanir. Bazilarida gun icinde siyah beyaz veya renkli flaslar seklinde vizyonlar gorebilir veya telepatik sesler duyabilir. Butun bunlar kisinin seviyesine gore degisebiliyor.
Butun bu olaylarin yasanmasi olayina uyanis deniliyor.



Uyanis; icinde bulundugumuz ilizyondan, kurgudan, tiyatrodan uyanmak demektir. Eger onceden bedenlenmisseniz; zamani geldiginde bir dis temasla uyandiriliyorsunuz. Bazen uyanikken, bazen de ruyadayken; bir dokunusla, bir yardimla veya bir sesle uyandiriliyorsunuz. Kodlariniz ayarlaniyor veya degistiriliyor. O andan itibaren algilariniz aciliyor. Herseyi farkli goruyorsunuz ve hissediyorsunuz. Yillardir gectiginiz bir yoldan, yeniden gecerken o ana kadar hic gormediginz, dikkat etmediginiz tum ince detaylari gormeye basliyorsunuz. Etrafinizdaki tum canlilari, bitkileri farkediyorsunuz. Daha once dikkatinizi cekmeyen detaylara takiliyorsunuz. Hayati sorgulamaya basliyorsunuz. O gune kadar size ogretilen herseyin sorgulamasina giriyorsunuz. Surekli okuma, arastirma ve ogrenme halinde oluyorsunuz. Gozleriniz gokyuzune, Gunes'e, Ay'a ve yildizlara takiliyor. Meraklariniz, zevkleriniz, agiz tadiniz, yeme sekilleriniz ve uyku duzeniniz degisiyor. Bas agrilari basliyor. Gelen enerji destegi yuzunden sol ayakta, kolda, basta ve avuc icinde karincalanma ve kasinmalar basliyor. Yine sol tarafta diz kapagi, kol, bacak agrisi ve sizisi oluyor. Gece ziyaretleri ve egitimi basliyor. Ruyalariniz degisiyor. peygamberler, alimler ve ustatlar ruyaniza giriyor ve size bilgiler, mesajlar veriyorlar. Uyku halindeyken hep ayni saatlerde uyandirilmalar ve kisa aralikli uyumalar basliyor. Cunku yuklemeler yapiliyor, yeni kodlamalar ve duzenlemeler yapiliyor. Bazen bu yuklemeler bizzat size gelinerek yapiliyor bazende uzaktan bir isik topu ile yapiliyor. O yuzden uyurken veya yari uyaniken yakininizda tenis topu buyuklugunde holografik-isik topu gorurseniz panik olmayin. Uzaktan yukleme, update calismasi yapiliyordur. Bu toplar genelde titresimli ve tiz hafif bir ses yayiyor. Size yaklastiginda hafif bir karincalanma hissedebilir ve ardindan hemen uyukuya dalarsiniz. Egitiminizin bir parcasidir.

Bu donemde en cok uzak durmaniz gereken duygu 'korku'dur. Korku tum kazandiklarinizi keybetmenize sebep olur. Sabirli olursaniz zamanla kanallariniz aciliyor. Kulaklarinizda metalik space muzikleri, uzun sureli sabit vizilti ve cinlamalar olabiliyor. Gorev alaninizin agirligina gore kulakta agrilarda olabiliyor ama hepsi sonradan kendiliginden geciyor. Fiziken ve ruhen hazirlik bitince dogum gerceklesiyor. Yani yeniden doguyorsunuz. Kim oldugunuzu, nerden geldiginizi ve nicin burda oldugunuzu biliyorsunuz ve gorev alaniniza gore bilgi akisi basliyor. Bu; medyumluk kanali, teknolojik kanal, sifa kanali, yesil kanal( mevlana veya din kanali da deniyor buna), Akasik Okuma Kanali (Edgar Cayse, kanallik yapmisti) vb... veya 'rehberlik' gorevleri olabiliyor.

Ancak bazi kisilerin gorevleri kanallik ustu..Onlar gecmiste de gelmis yasamis onikinci boyut ustatlaridir. Iclerinde peygamberler, alimler, bilim veya sanat adamlari olabilir. Bu donemde aktif olarak kendilerinden ruh parcalari yollayip tekamuldeki insanlara rehberlik yapiyorlar. Bu insanlari tanimak icin iyi birer gozlemci olmak lazim. Her yerde olabilirler.


Eylul ayindaki dolunay gecesinde, yeni caga hizmet etmek amaciyla, binlerce yeni dogum gerceklesti. Karanlik tarafin tum engellemelerine  ragmen...

Isa'lar, Mevlanalar, Semsler, Ataturkler, Geylaniler, Ibn-i Arabiler, Hz Aliler, Hz. Meryemler, Fatma Analar, Huseyinler, Hasanlar, Yunus Emreler ve daha sayamadigim binlercesi... Mehdiyet icin yeniden dogdular. Bu dogum yukarida anlattigim dogum seklindedir. Anneden yeni dogan bir bebek manasinda bir dogum degildir. Bedenlerde sakli olan ustatlarin uyandirilisidir veya uykuda olan bir bedene, inistir 'Dogum'.

Onlar bir kac yil icinde calismalariyla kendilerini gostereceklerdir. Onlar, kitlelerin uyanisini saglayacaklar. Isigi, sevgiyi ve barisi yayacaklar. Tipki onlardan once gelen binlerce diger yasli ustalar ve alimler gibi. Oncu birlik 2012'den beri kademeli olarak gonderiliyordu ama son gelenler esas ozlerdir. Onceden gelenlerin OZ'leri dir. Etkisi bambaska olacak. Bu yuzden cok umitliyim gelecek icin. Ama su an karanlik bir tunelden gectigimizi de unutmamak lazim. Tunelin sonunda isiga kavusacagiz. Uykudaki Ataturkler uyandiriliyor..2020'de zafer bir kere daha onun isigiyla once Anadolu'ya oradanda tum dunyaya yayilacaktir.

Ben bu mujdelemeyi yaptiktan sonra, siz okuyanlari daha cok birlik ve beraberlik icinde olmaya davet ediyorum. Turkiye'deki degisimini takip edin. Cunku yeni doganlarin cogu Turkiye'de. Isaretleri takip ederseniz, gerceklere daha cabuk ulasirsiniz.

Bir'lik olun. Bolunmeyin!

Sevgilerimle

Aasmaestefan@gmail.com

5 Ekim 2015 Pazartesi

Altin Cagin Kayip Cocuklari



Bu yaziyi ozellikle gencler ve cocuklar icin yaziyorum cunku bir suredir altin caga giris yapiyoruz. Bilinclerimiz hizla aciliyor, dna'larimiz daha fazla aktive oluyor. Bu donemde, genclerde ve cocuklarda meydana gelen degisimlerin anlasilamamasi ve dogru rehberlik yapilamamasi onlar uzerinde derin yaralar aciyor. Onlari anlayamayan aileler ve anlayamayan egitim sistemleri bu cocuklarin ve genclerin ruhen kaybolmasina sebep oluyorlar. Bu yuzden aileler mutlaka bilinclenmelidir.

Ozellikle 2000 yilindan itibaren doğan cocuklar genellikle daha once bir cok yasam deneyiminden gecmis deneyimli ve yasli ruhlardir. Cogu gorevlidir ve isiga hizmet icin dunyaya gelmislerdir. Onlar uyanislari esnasinda bazi septomlar yasarlar. Eger aileler bu septomlari iyi anlayamazlarsa, o cocuklarin hayati kararabilir.


Bu cocuklar dogduklari andan itibaren farklidirlar. Cunku gecmis yasamlarini hatirlarlar, geldikleri yerleri ve insanlari bilirler. Dunya'ya gelislerinden itibaren bazilari uyumsuzluk sorunu yasarlar ve buraya ait degillermis gibi hissederler. Konusmaya basladiklari andan itibaren, surekli soru sorarlar, adapte olmak icin surekli kesif yapma ihtiyacinda olurlar. Bilgiye actirlar. Onlari susturmayin ve tum sorularini cevaplayin, anlattiklarini sabirla dinleyin. Sizlere baska ulkede yasadiklarini, orda iken evli olduklarini, cocuklarini ve isimlerini soyleyebilirler. Adini duymadiginiz gezegenlerden, yildizlardan bahsedebilirler. Hatta yer mekan tarifi bile yapabilirler. Hayvanlarla ve dogayla konusabilirler. Sakin ola ki neden boyle konusuyor, delirdi mi acaba diye doktora yada psikologa goturmeyin cunku, muhtemelen sizofren teshisi koyup sizi ilacla beraber geri yollayacaklardir. Bu ilac cocuklarin adapte olma sorununu dahada tetikleyecek ve bunalima girmelerine sebep olacaktir. Ayrica bastirilmis enerjileri davranis bozukluluguna ve asiri hareketlilige yol acacagindan bu seferde hiperaktif diye damgalanip, yine ilac tedavisiyle uyutulacaktir. Tum bunlarin sonunda ortaya; sorunlu ve hayata uyum saglayamayan, okulda basarisiz ve yetenekleri kaybolmus, kendine guvensiz cocuklar ortaya cikacaktir. Bu altin cocuklar, sahip olduklari duru goru, telepatik iletisim, psisik yetenek ve ustun zeka gibi ozelliklerini kaybedeceklerdir. Ayrica genclik donemlerine de cok sorunlu bir giris yapacaklardir.


Boyle bir cocukluktan gelen gencler, okulda basarisiz oluyorlar, hayatlarindaki eksiklikleri ve bastirilmis duygulari yasamak icin cilginca meraklara yoneliyorlar. Uyusturucu ve alkolun pencesine dusuyorlar. Surekli bilgisayar uzerinde ve oyunlar oynayarak zamanlarini tuketiyorlar. Yanlis giden bazi seyleri, kendi cabalariyla duzeltmeye calisiyorlar.

Bu donemde gelen bu altin cocuklari bilen karanlik odaklar, onlarin zihinlerini teknoloji sayesinde kontrol edip, uyanmalarini engelliyorlar. Muzik videolari, bilgisayar oyunlari, cizgi filmler, sinema filmleri, akilli telefonlar ve yarisma programlariyla zihinleri bosaltip yerine;  sorunlu, zombi tarzi bireyler uretiyorlar. Boylece uyanmaya calisan bilincleri tekrar uyutuyorlar. Onlari dusunemez hale getirip, istedikleri gibi yonetiyorlar.

Eylul ayinin sonundan itibaren yeni bir doneme gecildi. Insan beyninin yapisini cok iyi bilenler; bu donemde genc kusagin bilincleriyle oynayacaklar. Direk uydudan veya cep telefonlarına aktarilan sinyallerle, kisilerin manyetik alanlarina mudahele ederek, bilinc altlarini yeniden kodlayacaklar. Onumuzdeki gunlerde ozellikle genclerde; cinnet gecirme, intihara tesebbus, uyusturucu ve alkole istek, hayattan bikma, herseye karsi isteksizlik ve kontrolsuzluk gibi davranislar gorulebilir. Intiharlar veya saldirilar gorulebilir. Insan bedeninin yapisini cok iyi cozen bu karanlik zihniyet; gencler, cocuklar ve hayvanlar uzerinde korkunc deneyler yapiyor. Tum amaclari ise, dunyanin ve insanlarin frekans yukselisini durdurmak. Her turlu negatiflikten beslenen bu odaklar, barisi, sevgiyi, birligi ve esitligi gereksiz buluyorlar. Patron-kole duzenin degismesini istemiyorlar.


Iste bu yuzden altin cocuklarin uyanisi engellenmemelidir. Cunku o cocuklar ve gencler bizim tek umidimizdir. Lutfen, onlari; sacmaladiklarini dusundugunuz anlarda, hayali bir arkadasiyla konustugunu gordugunuz anlarda, gecmis hayatini ve gelecek planlarini dinlediginiz anlarda da, destekleyin. Onlari kendi kafanizdaki kaliba gore sekillendirmeye calismayin. Onlarin ya indigo, ya yildiz tohumu yada kristal olabilecegini dusunerek, yaninda olun ve deli diye, doktora goturmeyin. ilaclarla, yeteneklerini oldurmeyin. Onlarin icindeki cevherin aciga cikmasina yardim edin. Sanata, spora ve bilime yonlendirin. Onlarin sectigi yolda, arkasindan kosun. Bir adim one gecmeyin. Hep arkasinda olun. Onlarin size ogretmenlik yapmasina izin verin. Cunku onlar sizden de daha yasli olabilir hatta belki de ataniz olabilir.

Birakin Altin Cagin bu altin cocuklari; astral yolculuklar yapsinlar. Isinlansinlar geri gelsinler. Galaksiler arasi dolassinlar. Gelecekten haberler getirsinler. Resim yapsinlar, sarki soyleyip dans etsinler. Buluslar yapsinlar. Gorevini insa etsinler. Onlari kisitlamayin, cok sevin ve koruyun. Bize hizmet etmelerine izin verin. Uyanislarini destekleyin. Lutfen sizde kimin misafir olduguna dikkat edin!

Simdiye kadar yerlesmis tum kaliplari yikin. Hicbir sey artik eskisi gibi degil ve olmayacak da. Degisime ayak uydurun ve onu hizlandirin. Aksi halde eski bagimliliklariniz sizi bitirecektir.

Eski, yeni ve gelecek olan tum altin cocuklara buradan selam olsun diyorum.

Sizi seviyorum!


Aasmaestefan@gmail.com



22 Eylül 2015 Salı

Allah'in Sessiz Kullarini Artik Incitmeyin!


Bir gece ruya halindeyken hafif uyandirildim. Gozlerim kapali ama bilincim yerinde. Yari uyanik durumdayim. Bana, ben cocukken koyde yasadigimiz ev gosterildi. Evimizin yanindaki agacta kucuk bir buzagi bagli idi ve aci cekiyordu. Cunku acti. Annem biraz ileride inegi sagiyordu. Onu canli canli izledim. O beni gormuyordu ama ben ordaydim. Inegi sagdi ve yavruyu birakti. Yavrucagiz ucarak gitti annesine, kanarcasina iciyordu sutunu. Az sonra sut bitti, hayvan annesinin memelerini somuruyordu ama sut yok. Cunku annem yogurt yada yag yapmak icin tum sutu olcusuzce sagmisti.
Buzagi ac sekilde sabaha kadar aci cekti. Ben o yavrunun cektigi aclik acisini iliklerime kadar hissettim. Onun tum duygularini, ona uzulen annesinin gozyaslarini ve aci dolu duygularini hissettim. Agladim, agladim..ve bana, bu hayvanin hakkini siz insanlar aldiginiz icin, onlar aci cekiyor. O inegin sutunun dortte ucu, yavrusunun hakkidir. Dortte biri ise sahibinin. Bunu yapmazsaniz, odemeniz gereken bir hak ve hesaplasmaniz gereken bir karma yaratirsiniz. O canlinin hakkini yemek en buyuk gunahtir. Bunu git anlat..anlatabilecegin kadar anlat dediler. Sonrada uyandim.

Uyandigimda hala agliyordum. Hemen annemi aradim ve herseyi anlattim. Annem gorduklerimin dogru oldugunu ve aslinda kendi cahilliginden dolayi sutun cogunu sagdigini soyledi. Herkes ayni seyi yapiyordu, yavrular ac kalsa bile kimse aldirmiyordu. Biz oyle gorduk buyuklerden ayni seyi bizde yapiyorduk dedi. Uzuldu tabi...



Bu yasadigim olaydan sonra hayvanlara karsi duygularim tamamen degisti. Onlarin acilarini hissetmeye ve seslerini, haykirislarini duymaya basladim. Goz goze gelmem yeterli. Her kurban bayrami geldiginde ben, kacacak yer ararim. Insanoglunun, gucu yettigi icin, nefsine yenik dustugu icin vahsice katlettigi hayvanlarin cigliklarini duymamak icin saklanacak yer ararim. Medya ve tvden bir kac gun uzak dururum. Umarim benim yasadigim duygulari kimse yasamaz. Cunku bas edilmesi gereken cok zor bir durum. Hele kesilecegini anlayan bazi hayvanlarin, kurtulmak icin kacmalari, onu yakalamak icin ordu halinde bicaklarla saldiran vahsilerin goruntuleri icler acisi..iste o an dusunuyorum....sevgi ve baris ozune dayali bir guzel din, nasil bu vahsete dayanak edilir boyle. Uzerindeki karinca yere dusup incinmesin diye namazini geciktiren bir peygamberin nesli nasil bu kadar vahsi olabilir..Birakin hayvani, insanin kafasini bile Allah'in adini cagirarak kesen bir nesil nasil islamiyete girdi....Kimler bu tuzagi kurdu islamiyete....Amaclari ney? Her yil ayni donemde musluman cografyasinda vahsice katledilen milyarlarca hayvanin yasadigi olum korkusu ve stresinin yarattigi negatif enerjinin o cografyaya aci bir sekilde geri donusunu kimler istedi? Neden butun kotu felaketler ozellikle musluman ulkelerin basina geliyor? Bunun, bu ulkelerde hayvanlara uygulanan vahsetle bagi varmidir? Bana soylenen cevap:

"Evet. Sadece hayvana degil; insana, dogaya, topraga yapilan her taciz negatif bir zincirin halkalarini olusturuyor ve o alana yayiliyor. Bu da dunyanin manyetik izgarasini grilestirip kirletiyor. Hasta bir insan gibi, dunyamiz yalpalanip sarsiliyor. Sonra da o negatif enerjiyi disariya; depremler, seller, toprak kaymalari, savaslar ve hastaliklar olarak atiyor."

Baska bir zamanda bana verilen bir mesajda; insan oglunun ektigini bicme donemi geldiginde (Su an o donemdeyiz), yedigi hayvan etleriyle bulasan tedavisi mumkun olmayan hastaliklara yakalanacagi ve cok fazla olumlerin olacagi soylenmisti. Ayrica yine ayni donemde dunyanin dort bir tarafinda, insanlarin hayvan saldirilarina maruz kalacagi da soylenmisti..Karmik temizleme..

Bu yuzden de, dunyanin tek sahibiymisiz gibi davranmaktan vaz gecelim. Biz dunya uzerinde yasayan milyarlarca cesit canlidan sadece biriyiz. Bizler kadar, diger canlarinda yasamaya ve saygi gormeye hakki vardir. Bunu farkedip, diger canlara uyguladigimiz vahseti durdurmamiz lazim. Kirmizi eti ozellikle birakmamiz lazim. Cunku kan canlidir. Aci ve korku icinde kesilen hayvanin tasidigi bu negatif enerji kana gecer. Oradan da eti yiyen insana gecer. Kirmizi eti yiyen o insanin, kandaki negatif enerjinin etkisiyle frekansi duser ve ucuncu boyutun, en geri ve eski enerjisinde kendi gibi dusuk enerjili varliklarla basbasa kalir.

Kurban kesmenin dinimizle hicbir alakasi yoktur. Bana Kuran'dan sure veya ayet gostermeyin, yazmayin..O kendi beyninizi ikna etmek icindir. Ama ya kalbiniz?.. Ona sordunuz mu hic?Katlettiginiz hayvanin gozlerine o anda baktiniz mi hic? Bu iki seyi yapmadan bana, ayet ve surelerle gelmeyiniz..Kalbinde Allah sevgisi olan, hic bir cani ayri tutmaz ve incitmez. Allah sevgisinin olmadigi yerde..ne merhamet ne vicdan ne de sevgi olur...

Hayvanlar, Allah'in sessiz kullaridir. Yeter artik! Onlari incitmeyin. Kuran da bahsedilen kurban, hayvan kurbani degil, nefsinizi kurban edin manasindadir. Islamiyetten once cok tanrili dinlerde, tanrilari memnun etmek icin onceleri insan, sonralari hayvan kurban edilmeye baslandi. Bu gelenek bir sekilde, nefis kurban etmenin yerine, gecmis ve bir sekilde Kuran'a mal edilmistir. Ben bunun ileride aci bir sekilde ogrenilecegine inaniyorum.

Yaratilmis olan herseyi sevin, yaratandan dolayi. Kurban bayraminda masum canlari degil, nefsinizi kurban edin.


Sevgiler!
Aasmaestefan@gmail.com